yaklaşımlarAlpay DurduranSaçmalarını hukuk diye yutmayız – Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

Saçmalarını hukuk diye yutmayız – Alpay Durduran

Yeniçağ podcastını dinleyin

Fırsatçılığı popülizme (halk yardakçılığına) çevirip umutsuz insanların zaaflarından yararlanarak oy toplayanlar saçmalarını demokrasi ve hukuk devleti diye yutturduklarını sanıyorlar.

Gerek din eğitimi gerek şimdiki hükümet bunalımı ve milletvekili ara seçimi zorunluluğu yarım akıllarının aldığı ve alabildiği kadar demokrasi ve hukuki davranış olarak sunulmak isteniyor ve demokrasiye bağlı kalıp öneriler sunanlarla dalga geçiliyor ama onların düşünceleri ancak kendileri kadar cahil veya kandırılmış insanlar tarafından benimsenir. Hukukun üstünlüğünün ne olduğunu bilen kimse yürütme erkinin en üstüne kadar tırmanmış kişilerin 27’nin 21’in yanında hakkını yedirmem gibi laflar etmesini içine sindiremez. Eden egemenliğin istismarcısı adi bir oportünisttir, başka bir şey olamaz.

Hukukun üstünlüğünün ne ifade ettiği insandan insana değişir ama esası da insanların hukuki davranmaya bağlı tutulduğunun ifade edilişidir. Onun için mecliste olan bir kişi önce hukuki harekete mecbur olduğunu benimsemelidir, benimsemedi ise ona öğretenin bulunması gerekir. Yoksa başbakan da olsa meclisteki veya dışarıdaki (artık dışarıda da milletvekilimiz var) milletvekili diye anılan olabilir ama onların sayısı hukukilik anlamı kazandırmaz.

Seçilip meclise girme hakkı elde eden birisi milletvekili olursa milleti tevekkül edip etmediği ancak partisini tevekkül etmekle halkı (milleti) tevekkül etmesi arasında bir seçme yapmasıyla anlaşılır.

Meclis tutanaklarını inceleyin partisinin aldığı bir karara ters olsa da oy veren tek bir milletvekili yoksa inanmayın öyle bir mecliste milletvekili, değil parti vekili bulunur. Bizimkinde tek bir mebus partisinin izni olman bir karara olumlu oy vermez. Onun için milletvekili yoktur.

B u durum yadırganmaz ve doğal görülür. Zamanında mecliste İngiliz eski başbakanı ve milletvekili olan muhafazakâr parti üyesi İngiltere’nin Irak’a askeri müdahalesini ve işgalini alenen ve en ağır ifadelerle kınarken bizim mebuslar onun en kısa zamanda partisinden atılacağını sanıyorlar ve bekliyorlardı ama öyle olmadı. Zaman onun diğer mebuslardan daha doğru yolda olduğunu kanıtladı. Onun için hakkın yolu hukukun yolu ise o yol izlenmelidir, yoksa seçimde milletvekili seçilecek ama seçildikten sonra mebus olacak yani partinin adamı olacaksa orada hukukun üstünlüğünün sakatlanacağı açık değil mi?

Soralım kendimize. Beş yıl içinde kendi partisinin önerdiği dışında tek bir yasa veya karar önerisine oy veren yoksa o mecliste hukukun üstünlüğünden bahsedilebilir mi? Öyle bir mecliste demek ki doğru yanlış değil kimin önerisi olduğu önemlidir.

Onun için Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Avrupa Konseyi üye devletlerine demokratik parlamento sahibi olmayı üyelik şartı olarak koyunca demokratik parlamentonun da şartlarını ince ince yazıp ilan etmiştir.

Ona göre hiçbir parlamentere partisi dâhil kimse emir ve talimat veremez(!) demiştir.

Sözde demokratik KKTC’nin başbakanı ağaçkakan gibi taktak ederek 27’nin hakkını korurken hukuku ayaklar altına almış biridir. Sözde güven oyuna dayanan çoğunluğun temsilcisidir ama alında çıkar odağının elemanlarının çıkarlarının devamı için entrika düzenleyiciler birliği iş başındadır.

AKPA bizimkilerin tek bir yıllık meclis faaliyet raporunu görse hukukun üstünlüğüne ters bir meclis var e gidin de düzeltin yoksa gelmeyin diye onları geri yollayacak.

Hukukun üstünlüğü üstünlüğünü yalnız ve ancak yazılı olarak görmek isteyene sunulabilecek hükümlere karşı boynu kıldan ince olanlar için vardır. Yani öyle insanların elinde hukuk devleti yaşar. Yoksa senin bu kadar oyun benimki yetmese de seninkinden fazla var hesabı olmaz. Bunun ancak seyyar satıcının arabasının başında olabileceğini anlamak gerek.

Devlet hukuk devleti ise sistem her elemanıyla ahenk içinde kalır ve biri diğerinin önünü kesmez. Zaman da en iyi ilaç olur ve çelişkiler hızla ortadan kalkar. Diş işleri de şimdi eğitim ve öğretim görevi için devletteki sakatlığın sorun çıkarması konusunda örnek oldu. Atatürk devrimlerine bağlanan eğitimde teklik ilkesi çatlatıldı ve çatlatanlar tekliğin çatlamasından beklenmeden çıkan sonucu sorun ettiler.

Hukukun üstünlüğüne boyun eğilsin daha doğrusu uyulsun, sorun çözülür, ama onun için de dediğini yaptırmak için hukukun üstünlüğünü görmezden gelenler evrensel hukuk ilkelerini gözeten anlayışı egemen kılmak isterlerse uyuşmazlık sürüp gider.

Mecliste çıkan sorun boşalan bir milletvekilliği için hukuka göre seçim yapılması ama programın  salgın hastalık nedeniyle takviminin sıkışması sorunudur. Bunu da ileri sürerek meclis aritmetiğini ihlal etmenin acil durum mazeretinin arkasına saklanabilmesidir.

Hukuk ihlali böyle sorunların arkasında başka işler becermektir. Yoksa mutlak olarak önlenemeyen nedenlerle uygulanamayan yasa maddeleri sorunu çok işlenmiş ve çözülmüştür.

Kabul edilemez olan esastan sakat ama sorun olarak bile görülmeyen ama demokrasinin yararlarını yok eden partizanlığın mazereti ve milletvekilini partinin ajanı haline getiren yozlaşmış rejimdir.

Bizim temel sorunumuz partisinin uşağı değil özgür ve demokratik rejimin milletvekillerine sahip meclis sahibi olamamaktır.

En azından AKPA’nın demokratik parlamento hakkındaki kararında belirtilen hak ve olanaklara sahip milletvekillerine sahip bir meclisimizin olmasını sağlamak gerekir.

Koalisyon ilk kez değil çok kez kurulmuştur. Meclis içinden hükümet çıkarılmış ve hükümete çok parti girip çıkmıştır. Sonuçta “seni de gördük, senin partini de iktidarda gördük” diye başlayan savunmaları dinlemekten bıktık ama bu çağdaş demokrasinin kusuru değil bizim rejimin kusurudur.

Kamu yönetimi bilim haline geleli asırlar geçti. İlk adımlarını Çin imparatorluğu attı ama çağdaş bilim onu en ileri yapay akıl süzgecinden geçirerek insan aklına en büyük katkıyı yaparak bilgisayar oyunu haline getirdi. Her milletvekili artık tek tıkla yer altı su kaynaklarına harcanacak her kuruşun ne kadar ne sağlama şansı kazandıracağını öğrenebilir ve oraya harcamakla başka hangi maksatla harcansa ne olacaktı diye kıyaslayabilir. Ama bizimkiler kimin kızını nereye tayin ettirirse kaç oy alma şansı elde edecek hesabı içinde kalır çünkü dışarıdan kumandalı ne yapacağı protokollerle belirlenmiş bir rejim yürürlüktedir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin