yaklaşımlarÖzkan YıkıcıRusya tartışmalarından bir kesit – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Rusya tartışmalarından bir kesit – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Güney Kafkasya çatışmaları tırmanıyor. Giderek daha net dış güçlerin de hegemonya katılımı da artıyor. Her kesim son sözü Rusya söyleyecek dese de yine algı tutsaklığı tarafcılıkla oldukça sırıtmaya başladı. Bu tip konuları yazarken, hep sıkıntı çekiyorum. Yazı alanımın az olması, oldukça fazla yanlış algının konuya eklenmeleri nedeniyle, çoğu defa olayın özü yerine, resmen algısalaşıp idolojikleşen yanlışlarla uğraşmak zorunda kalıyorum. Ön görülerin algı operasyonlu olması, bilgi yerine tarafcılık duygusunun damıtılması ve cihaletleşen kısgaçlıkla epey keskinleşen duruş oluşu, önemli basit denecek gerçeklerin dedahi vurgulanmasının çok tehlikeli olma koşullarını yaratmaktadır. Bu konuda epey örnek vardır. Üstelik bazen abartarak veya tam aksi kötüleyerek, daha olayın bilgisi birikmeden kendinizi deyerlendirme cenderesinde bulursunuz. Bu konuda önemli konuşulması gereken kriz Kafkasların güneyi olurken, ister istemez Rusya gerçeği ile de yüzleşmek gerekir. Daha önce birkaç yazımda konuyla alakalı bazı durumları özetledim. Beni takip edenler Doksanlardan beri yazdığım yazılarda Karabağ konusunu ve genelde Kafkaslar coğrafyasında epey birikim sağlamış olacaktır. Bu yazımda, çok konuşulan, önemli durumu deyinilen ve son sözü diyecek denilen Rusya ile Kafkaslar ilişikisinden birkaç yanlış konuyla yazmaya başlayacam. Fırsatım bitiği yerde de sonlandıracam.*****

Güncel konuya başlamadan, çok önemli bazı hataları ele alacam. Genelikle şu yanıltma kolayca yapılır: Sovyetler ile Rusya aynılaştırılır. Öyle aynılaştırılır ki Sovyet dönemi ile günümüz Rusya sanki birbirinin devamı gibi algılatılmaktadır. Bu Karabağ konusunda da aynidir. Oysa, Kafkaslar tarihi ile günümüz incelenirken, özellikle Sovyetlerin Sosyalist bakışlı yapılanış ile günümüzn Emperyalist rekabet gerçekli oldukça farklı iki sistemli anlayış hakim olmaktadır. Oysa

Son Türkiyenin anakım havuz medyasında da görüldüğü gibi “Hüriyet gazetesi” konuyu Stalinin Sovyetler döneminin mirası gibi sunup Anti Komonizimle olayı aynılaştırıyor. Stalinin uygulamaları bir yana, oldukça yanlış olan bu bakış, basit diyalektik eksikliğinin canlı kanıtıdır. Sovyetlerin milliyetler politikası vardı ve şekilenne ona göre yapıldı. Hat ta Sovyetlr Güney Kafkasya şekillenmesini yaparken, Stalin dahi Türkiye konusuna önem veriyorlardı. Çünkü, ayni dönemde Türkiye Kurtuluş savaşı veriyor ve Sovyetler direk Türkiyenin mücadelesini katgılarla destekliyordu. Nedense Türkiye devlet çevresi hep Sovyetlerin bu desteğini yok saymakla hep uğraştılar.

Yine anladığımız kadarıyla, başta Stalin ve Lenin bu konuda Türkiyyeyi de memnun etme peşindeydiler. Nitekim, Azarbaycan ile Ermenistan arasında Laçin bölgesinde kurulan Kızıl Kürdistan yöresini sonradan dağıtılar. Türkiyenin ta o  dönemdeki Anti Kürt politikasına karşılık verdiler. Yine, Karabağın çoğunluğu ermeni olmasına rağmen, Karabağı Azarbaycana bağlayıp otonom bölge yaptılar. Nahcivan yöresini de özerk yapıp Azarbaycanlar bağlantısı olmamasına rağmen orayı da ayni ülkeye özerk bölege olarak bağladılar. Amaç, Türkiyeyi tetedirgin etmemektir.*****

Nerede ise 1  asır önce şekillenen bu gerçek, günümüz Kafkas kriziyle direk alakası da yok. Günümüz Karabağ sorunu veya genelde Azarbaycan Ermenistan gerilimi, Sovyetlerin dağılmasıyla oluşan ayrışmanın sonucunda dönüştü. Özellikle milliyetçiliğin yoğunlaşması, bölgeye ermperyalist ülkelrin sızma girişimi ve Karabağdaki çoğunluk Ermenilerin Azaarbaycan yerine Ermenistanı istemeleriyle patladı. Azarbaycan yönetiminin Dağlık Karabağın özerkliğini kaldırmasıyla da sorun sıcak savaşa dek ulaştı. Bu doksanların döneminde gerçekleşti. Buradaki önemli yanılma, Sovyetlerdeki sosyalist girişim ile Sovyetlerin dağılmasıyla oluşan kapitalistleşme sürecindeki milliyetçiliğin boşlukta otoriter devlet olarak yükselmesidir. Ayrıca, Sovyetlerin dağılmasıyla bölgedeki milliyetçiliği kulanan birçok devlet, Kafkaslara sızıp hem nifus kazanma hem de zengin petrol kaynaklarına oturma sonucu karıştı. Siyasal boşluk, milliyetçi yükseliş ve parçalanmayla tüm yörelerin bağımsızlaşma hedefleri Kafkasları darmadağın yaptı. Sadece Azarbaycan Ermenistan dyeil, örneğin Gürcistanın Apazya ve Osetya sorunu da yaşanıyor. Şimdilik o sorunlar da donduruldu. Hat ta Amerika Rusyayı parçalama adına Çeçenistan gibi Kuzey Kafkasya milliyetçiliği cihatcıkla kaşımayı denedi.*****

Karıştırılan başka bir konu da şu: şimdiki Rusyanın gücü ile Sovyetler dönemini aynılaştırma yapılıyor. Sanki, Rusyanın Sovyetlr gücüne sahip olup ayni hegemonyayı yaptığı inancı yaygın. Halbuki Rusya kapitalisleşmiş, önemli askeri gücü ve doğal kaynaklarına karşın, ekonomik sermaye ihracı edecek gücü yoktur. Bu yüzden Sovyetler gibi sistemsel karşıt güç halinde deyildir. Sadece askeri sınırlı kapasiteli etkin olma hegemonyası vardır. Bundandır ki Amerika veya Almanyanın aksi, Rusya ortak müttefik veya her yönüyle ona bağımlı ülke birliktelikleri yoktur. Sadece, askeri güç yardımıyla gelen bir işbirliği itifakı kurma şansı vardır. Bir de Rusya, mümkün olduğu kadar Sovyetlr dönemi ülkeleri bir arada tutmaya çalışıyor. Fakat, Ukrayna başlayan Gürcistan deneyimi, Belerus tetiklenmesi gelişmelrinden sonra şimdi de Güney Kafkaslarda benzerini yaşıyor. Ermenistan renki devrim deneyimle batı yanına çekmeye çalışıyor. Azarbaycanı İsrail ile yakınlaşma Türkiyenin etkisi ile Amerika bu yumuşak karına sızmak peşinde. Bir miktar şimdiden tamamlandı. Rusya önemli bölgesel güçtür. Fakat, her taktik deneyimlerinde beraberinde ekonomik sermaye gücünü de getirmediği için, zayıflıklar oluşturuyor. Bu son Ermenistan aşılmazlıkta yaşanıyor. Her ne kadar iki taraf ta Rusyaya dikat etse de Ermenistan uzaklaşma girişimi ile Azarbaycanın içine Türkiye ile İsrail girmesi, Rusyanın sınırlığını gösteriyor.***

Bir başka nokta da şu: Ruslar Sovyet döneminden beri hep Türkiyeye yakınlaşarak, olanakları ölçüsünde destek vererek batıdan uzaklaştırmaya çalıştılar. Rus çarlığında öyle deyildi. Her defasında da son tahlilde Ruslar hep darbe aldılar. Kurtuluş savaşında, kapitalist olmayan yol seçeneğinde, en son Kuzey Suriyeye girmelerine yeşil ışık onayı ile yerleşmelerine izin verme örnekleri bunlardan birkaçıdır. Şimdi, örneğin idlipte cihatçıların kalması uğruna Türkiye duruşuyla karşı karşıya geldiler. Afrin işkaline yol vermekle Türkiyenin Suriyede kalıcılaşma adına yeniden dizayin toprağı sağladılar. Şimdi Suriyenin toprak bütünlüğü karşısında direk Rusya izniyle giren Türkiyenin potansiyel güç olarak durması sağlandı. Ruslar genel güç olarak oynarken, genellikle askeri güç dışında yeterli ekonomik yapılarının olmaması nedeniyle yine dostlarını batıya teslim etme tehlikesini yaşıyor. Herkes Ermenistanı cezalandırıyor derken, aslında batının da Kafkaslara gelip Rusyanın Kuzey Kafkasları karıştırma tehlikesini de konuşmaya başladı.

Kısaca, Rusya evet, askeri bir güçtür. Fakat, Almaanya İngiltere ve Amerika gibi ekonomik yönüyle de sömürgeleştirme yapma bütünseliği yoktur. Son Azarbaycan Ermenistan denklemi, belki de Rus politikasının diplomasi gücünün sınanacağı dönem olacaktır. İki desteklediği ülkenin sorunları elbet genel kapitalizmin çözemediği gerçeği ile ele alınmalıdır. Milletler sorununu genelde Emperyalizim yeni sömürgeciliğe dönmüştürme taktiği dışında elinde başka mavzeme yoktur. Bakalım, Rusya bu krizi nasıl idare edecek. Son sözü gerçekten Rusya mı  söyleyecek?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
218AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin