Reform dedikleri dağın fare doğurması oluyor

2006

YKP Sekretaryası üst kademe yöneticiliği ile ilgili yasa değişikliği çalışmalarını değerlendirdi. Açıklama şöyle:

Yeni ve reformcu adı verilen hükümet laf cambazlıklarıyla sorunları çözer gibi yapıyor. Aslında daha da karmaşıklaştırıyor.

Seçilip gelenlerin yandaşlarını göreve getirmezse kendisine hizmet vermeyip köstek olacağı anlayışı terkedilmiyor. Gene kendileri insanlarını atayacaklar ama özlük hakları değişecek. Hâlbuki 1976 yılında Türkiye’den getirilen uzman dedikleri kişilerden bazılarının telkiniyle ve gerçek uzmanların ‘aman yapmayın, bizimkileri izlemeyin’ uyarılarına rağmen ‘gelen kendi ekibi ile gelir ve sonra gider’ düzenini getirirlerken büyük ve ciddi tepkileri dinlememişlerdi. Tepki gösterenler bu düzenin zararları göründüğü için Amerika’da yağma düzeni olarak adlandırılıp değiştirilen düzen olduğunu söylemişlerdi.

Kıbrıs’ta seçimler de yapılmış üst kademe yöneticileri göreve gelmiş ama o zamanın sömürge yönetimi bile bu yağma düzenini değil kamu hizmetleri komisyonu gibi bir komisyonla layık olanların atanmasını ve görevden almaların ve diğer özlük haklarının ayni komisyonla kararlaştırılmasını sürdürmüşlerdi. Daimî sekreterler ve müsteşar bulunan liyakat temelli ve sürekli kadrolar olmuştu. Bunun başarısını da Kıbrıs tarihi kanıtlamıştır. 1984 yılında İngiltere kamu reformu çalışmalarını tamamladığı raporda “imparatorluğun en hayırlı evladı” diye Kıbrıs yönetimini de övmüştü.

Buna rağmen halkın müsteşarlık değil siyasi kararlarla ve liyakata bakmadan kendi yandaşlarını üst kademeye yerleştirmesine karşı çıkmasını umursamamış, yalnızca görevden alındığı için işsiz kalan müsteşarların göz önünde durmamasını sağlamakla sözde sorunu çözmüştür. Ama artık sorun siyasi atama yapılmaması, sürekli kadroların oluşması ve liyakata bakılması sorunu değil, halkın gözü önünde bir siyasi parti taraftarının görevini tarafız hizmet vermesi yerine partisine hizmet sunmasının devamı sağlanmıştır.

Dörtlü koalisyon yağma düzenini pekiştirmektedir. Verilen sözler tutulmamıştır.

Sendikalardan bazılarının bunu bir özlük hakkı ve müktesep hak ihlali diye eleştirmesi de tuhaf olmuştur. Çünkü halka zarar vermiş bir düzenin değişip değişmemesi yanında müsteşarların hakları tamamen ayrı bir konudur. Onların hakkı yargının denetleme hakkıyla pekiştirilmekte ama bizim hakkımızın ihlali sürmektedir. Yönetsel yağma düzeni hepimizin layık kişilerden hizmet alma hakkımızı ihlal etmektedir.

Unutmayalım ki müsteşar atarken liyakat tanımın derecesi giderek sokaktan çevir müsteşar yap gibi olacak kadar azaltılmıştı. İleri değil geri gitmek eğilimi vardı. Onlara da dokunulmamaktadır.