Pandemi sonrası – Ulus Irkad

4835

Kapitalizm, 1980 yılından sonra serbest piyasacı liberal özelleştirmeci politikalara ağırlık verdi.Bu yüzden, önceleri daha fazla kalkınmamış dünya ülkelerinde emek mücadelelerini aynı görüşü paylaşan uzantıları askeri darbelerle ezdiler. Türkiye egemenleri bu sisteme geçebilmek için 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 yılında iki defa darbe yaparak emek mücadelesi ile siyasal bilinçlenmeyi ezdi. Sendikaların ve sol partilerin varlığı, bu politikaların en büyük engeliydi.Apolitik,ihmalkar, bananeci, aymaz kesimler ürettiler, dincilik ve gericilik, bağnaz milliyetçilikle birlikte ortaya çıkarak demokratik çoğulculukla, hoşgörüyü ortadan kaldırdılar ve Türk milliyetçiliğiyle Sunni din ideolojisini vizyona koydular.Gelgelelim ki askeri darbeler olmasına rağmen önce 1968 gençliği, daha sonra da 1974-80 gençliği ve işçi , emekçi kesimlerle demokrat mücadeleler durmadı, zor topuz bazı olumlu gelişmeler de olmaya başladı. Gelgegelim ki Türkiye egemenleri öyle bir rejim oluşturdular ki, Batı örnek alınsa bile kapitalizmin savunduğu uluslararası hukuk, Batı demokrasisi ve insan hakları değerleri hep geri bıraktırıldı ve gelişmedi.  Tabi ki toplumsal hareketler serbest rekabetçi ve liberal sisteme geçerken demokrasilerde sınırların tanınmayacağı, uluslararası hukukun olacağı, kapitalizmin ayakta kalması için güvence ve garantiler olması gerektiğini Kabul eden ve yatırımların olması için ulusal sınırları aşacak yeni idelojiler ve fikirler de geliştirdi. AB bu şekilde oluştu. Avrupa Birliği oluşurken ulusal sınırların ortadan kalkacağı, uluslararası hukuk ve demokrasi değerlerinin olduğu , liberal ekonomik kapitalist sistemi şiddetsiz uygulamayı kabul eden ve adına globalleşme denen bir sistemi de yürürlüğe koydu. ABD’de daha fazla demokratların uyguladığı bu sistem elbette kapanma ve ulusal sınırlara çekilip, küresel tedbirlere yatırım yapmamaya karar veren ulusalcı ve aşırı muhafazakar görüşleri de karşısında buldu. Bunlar çevre ve doğaya, ekolojinin bozulmasına duyarsız, sınırlarını yabancı ve başka uluslararası emekçilere kapayan ve globalleşmeyi Kabul etmeyen politikalardı.

Koronavirüsün ortaya çıkması işte bu aşamada oldu. Dünya ülkelerinde bu kapanmayı öngören , aşırı ırkçı ve ulusalcı kitlelerden destek alan, kısıtlamacı, özgürlüklere düşman kesimler, yavaş yavaş, kitlelerin de desteğini alarak güç kazanmaya başladı. Askeri güç kullanarak başka ülkelere yayılmayı da öngörerek, eski sömürgeci ve daha da mutlak sömürüyü benimseyen bir politika çiziliyordu. Çin’in son zamanlardaki eğilimi de “Tek adamlık” eğilimiydi. Orada semiren bürokrasi, halkı sömürdüğü için, iyi gıda alamayan Çinli emekçi kesimler, yanlış gıdalardan dolayı tehlikeli bir virüs olan Koronavirüsle karşılaştılar. Batı’daki ulusalcı kapitalistler, globalleşmenin geldiği noktayı ve artık ülkelerde meydana gelen sorunların sadece Çin’i değil de kendilerini de etkileyeceğini tahmin edemediler. Veya belki de öyle göründüler çünkü bu virüs izlendiği gibi hükümetlerden sigorta veya emekli maaşı alan  yaşlı kesimlere daha da zarar vermektedir. Kısa zamanda virüs tüm dünyaya vardı ve aynen İspanyol gribi gibi canlar almaya başladı.

İngiltere gibi bazı ülkeler ise sürü bağışıklığını öngördüler ama salgının önünü alamadılar. Hastalık yaygınlaşıp da binlerce can almaya başlayınca yarım yamalak önlemler aldılar ama mesela sağlık çalışanlarına koruyucu giysiler vermediler. Bence bu salgından dolayı fazla insanın ölmesi, kapitalist yaygınlaşmayı destekleyenlerin insana karşı bakışlarında insancıl temel olmadığını da isbat etti. İhtiyar kesimleri ölmeye terketmenin, tedavide bile gençleri desteklemenin görüş açısını getirdiler ve belli yaşlardaki insanları ölüme bıraktılar. Oysa daha sonraları virüsün her yaşı etkilediği de ortaya çıktı.

İşin esasına geldiğimizde virüs sonrasında eğer ulusalcı ve kapalı politikalar devam edecekse, bu ülkeleri daha başka ve ağır salgınlar etkileyecek. Hayat şartları onları küresel tedbirler almaya mecbur edecek. Kapitalist liberal ülkelerde yaşayan seçmenler, başlarına bela getiren tek adam eğilimlerinin belasından ya kurtulacaklar, ya da soylarının tükenmesini göze alacaklar. Veya emekten yana, küresel tebirlerden yana, daha sosyal, ulusal sınırların içine kapanmayan, işçiden, insandan yana sistemleri getirecekler.

Hiç ihmalkarlığa gelmeyecek. İngiltere örneğinde olduğu gibi halklar ya celladlarını seçecekler ve bu cellatlar onları öldürmeye devam edecek, veya artık kitleler akıllarını kullanarak küresel dayanışmadan yana sistemleri öngörecekler. Ulusal kapanma felaket getirdi. Kapitalizm globalleşmeyi devam ettirmek mecburiyetinde, hatta bu küresel gelişme dayanışmayı da ilke edinmeli, yeni sosyal yardımlaşma ve emeğin birliğinden, eşit paylaşımcı, eşitçi yeni bir sisteme gidecek  ülkeler. İhmalkar, doğayı boşverip sadece kardan yana, ırkçı ve ulusalcı sistemler ise belli ki artık dünyayı felakete götürmekte…