yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKuru gürültülere takılma değil, gerçeklere yaklaşarak gelecek öngörüleri yapılmalıdır – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kuru gürültülere takılma değil, gerçeklere yaklaşarak gelecek öngörüleri yapılmalıdır – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Son günlerde ülkemizde bazen abartılı, bazen kandırmacı, yeri geldiğinde laf ola söylenen demeçlerle adeta siyasal “gürültüyle” boğdurulmak istenilme izlenimi oluşmaktadır. Bazen olmayan değer konularak “çağdaş demokrat hoşgörü veya en güzel işleyen demokratik anlayışlar gibi” kelimelrle hep gerçekler örtülme kurgusu hep işletiliyor. Bazen egemen arası uzlaşmazlıklar veya sırf gündem sağtırmak için ortaya atılan gündemlerle kuşatılırız. Sora çoğu zaten olmayacak duruma gelen olguları saptırma adına hep abartılı cümlerlerle örtülmektedir. Zaten galiba şu gerçekten hep kaçıyoruz: Nasıl ki inşaatdan anlamayana sırf etiketi var diye mühendis diyorsak, ayni şekilde sırf meclise girdi ve hatta makama oturduğu için görüşü olmayan da kolayca poletikacı deme paradoksuna hep düşeriz. Öyle düşeriz ki seçime gidenlerin “şu bizim taraflıdır, seçilirse bölgeyi görür, şuna tik verin de işlerimiz olsun, ilgili şahıs çok iyi doktordur” gibi imgelerle poletikacı seçiliyorsa ve onlar işbirlikci olma ötesine geçemiyorsa, bol konuşma ile bizi kandırmaları doğaldır.Geçen hafta bolca bunları yaşadık. Birde ezber olayı karşımıza hep geliyor. Sistemin üretip heryerde sürülen mavmzeme gibi. “Örgütlü olma ve protesto yapma suçdur” anlayışı yerleşti. Dikat edin tüm toplumsal olayalrda ve sosyal tepkilere yapılan eleştiri “kulanılan şidet” ile simgeletiliyor. Devletin bibergazıları, rasgele tutuklamalar, joplamalar ve yasaklar sorgunamazken, sokak gösterilerinde atılan slogan dahi suçmuşcasına eleştiriliyor. Biranlamda sistemi koruma oluyor. Bakın şanlı meclis başkanı dahi buradaki protesto olmama ile övünerek Tomanın gereksiz olduğunu açıklıyordu. Gariptir hoşgörülükle övülen başkan ayni saatlerde sırf pankart açtılar diye yargıda olan YKP yetkililerini dahi bilmekten uzaktı. Dedik ya; Belirli simgelerle seçilip aslında poletikacı olmayan poletikacının da abartı şovuna esir düşüp kaldık….

Yukarda özetleme yapma nedenim şudur: Son günlerde gelişen ve gözden kaçırılan tek tek olaya bakınca sanki yeniden bir dizayin sinyalelri vardır. Burda da hastalıktan söz edecem. Nedense dizayin denilince sadece “Acaba Kıbrıs sorununa çözüm mü geliyorun” dışında seçenek veya dizayin düşünülmeme tutulması oldu. Halbuki kısa zaman önce doksanlar sonunda sermaye el değiştirme dizayini Kuzey Kıbrıs coğrafyasında yapıldıydı. Yine bir eksiklik karşımıza geliyor. Çoğu zaman olanları okumaktan uzak olunma ve iç dinamik cılızlığı sonucu çoğu değişimi ya hiç anlamaz, ya olduğu gibi kabulenme veya tamamen başka algılanma hep oluyor. Bunun sonucu olacak ki bize nice “olamaz” denilen abartı koruma zırhımız sırtımızdan alınmasına rağmen haberimiz dahi olmuyor ve yenisine hemen uyuluyor. Sanırım dinin ülkemizdeki yapısalaşarak poletik yerleşke ile kültürel oluşum gerçeği bunun son kanıtları olarak çarpıcıdır.

Son dönemde meclise verilen yasalara bakarsak, dıştan esen rüzgerların yelerinin yönüne bakarsak ve tamda bunlara uygun partielrin daha hiçeleşen poletik görüşleri ve bireysel eklektik aşamsına gelerek örgütsüzleştiği koşulda mutlaka boşluklar doldururtulacaktır. Üstelik sistemi okumyamayan ve hatta gelecekten çıkar bekleme süreci nedeniyle, ortam içsel olarak oldukça olgun.Oluşturulan gündemler zaten biranlamda sınama gibidir. Nasıl ki Doksanalr sonucunda Amerikaya gidip eğitilenlerin Annan pilanı dönemindeki roleri daha aklımızda dururken, Yine son dönemde başta Bikilieaks belgelerinden AKP kamplarına gidenelrin şimdi hangi makamda olduğuna bakarsanız nasıl kolaylaşan işbirlikci ağıda bizi kuşatılmışlıkta tutuğuna tanık olacaksınız. Buna birde Güney Kıbrıs ekonomik çöküş, bulunan doğal gazı eklersek….

Brakalım Kıbrıs sorununu; Kuzey Kıbrısta artık oluşan nifus yapısı, oluşturulan kurumsal denklem, yerleşen yeni “ekonomik yapı” yeni egemen blok ilişkisi hepsi zaten eskiden beri bazılarının “olmazsa olmazlarının” günümüzdeki foksyonu kayboldu. Özelikle defakto değişimi ve dağılan kırılan iç dinamikler sonucu bazı yapılar artık gereksiz halle dahi geldi. Bundan dolayı bazı ayarlarla hem bize hemde dünyaya makyaj yapma adına değiştirme ortamı da vardır.Ancak değişen adı bolca övülen yasalara bakacak olursak yeni bir dış denetimi içeleşetirecektir. Çokca övülen ve neyazık ki bize yakın kesimelrin dahi savunduğu “Kamu reforum yasasına” göz gezdirirseniz nelerin olduğunu daha iyi anlarsınız. Tabi herkes şimdikinin kötü olduğunu ve geleceğin daha iyi olacak fantezisi nedeniyle konuştuğunu anlıyorum. Helle şunuda yutuyor! “Dıştan belirli miktarda kamuya isdihtam edilecek. Yurtaş olmayanlar da olacak”!

Atılacak adımları okumak dahi birçok yeniden dizayinin olacağı belli. Yasalardan dış gelgitlerin ve kulandırtılan kaynaksal “yardımlar” tam bir yeniden dizayinin açılımı. Fakat belirtiğim gibi; bizde bu konuları algılama eksikliği ve gelene kolayca uyma olma gerçeği çoğu tarihsel süreci anlamadan yaşama sürecine sokulduk. Hatta bazen ilhakı dahi “kurtarıcı” olarak öğretiler. İşbriliği yolsuzlukları ve kara para mekanizmaları sanki doğal yaşamışcasına kanıtsadık. Hele bunlar makamcı, avantacı ve işbrilikci hertürlü konuma gelme şansı da veriyorsa, işler tamam oluyor. Onun için işbrilikcilik ve kurgulatılan ezberler nedeniyle tıpkı dış sermaye değişim elkoyma olayını dahi anlamadan veya dinin yerleşme sürecine gayet kolay kabulenmeler bunun son somut örnekleri olmaktadır. Fakat gerçek olan şudur: Yasalarla yeni işbirlikcilerle belli olan, bazı eski durumalrın zamanını doldurması ve yerine yenileri koyup sistemi yeniden üretme adına hamleler olacaktır. Hatta bunları bilmediğimiz zaman sanki yeni başarı gibi yeni boyunduruğu alkışlayacağız. Türkiye deneğimi bize aslında çok ders vermesi gerekirdi; Fakat olmadı. Devlet içi yeniden yapılandırma ve bazı tavsiyelerin nasıl “devrim” diye çoğuna yuturulduğu daha yaşanıyor!

Ben bu yazıyı yazmadan önce, eski torbada karıştırma yapıp bazı yazıları birine gösterirken, 1982 yılında Mağusada 4arkadaşla yaptığımız tartışma sonunda belge olsun diye kaleme aldığım analiz karşıma çıktı. Belki günümüz analizlerinde bazı değerlendirme yapma açısından bu 20 sayfalık derlememin önemli giriş bölümünün özetinin özetini yazacam….

“Kuzey Kıbrıs 74 müdahalesiyle oluşmaya başalrken, egemen güçler yeni konuma göre şekilenmeye başladı. Çünkü Türkler belirli toprağa sahipken, Türkiye daha net denetimli ama adını yönetim olsada teşkilatdan işbrilikci görünümlü yapıya geçmek sürecine girdi. Hızla yeni koşularla göre egemen blok ilhak poeletikası hedefiyle şekilenirken, ülkemizde ilkk defa sol aydın sosyalist hareketlerle kıvılcım gibi oluşmaya başladı. Egemen blok teşkilat sürecinden sivil görünmlü yönetimle yeni işkal yeni sömürge oynuna girerken, sol kıpırtılar da Türkiyede Devrimci gurup, Burda da Halkder adıyla bir yapılanışa girildi. Bu ikilem sonuçta 1981 yılında egemen güçlerin Türkiye 12 Eylül darbe eksenli müdahalesiyle artık saldırı başladı. Sol örgütler yetersiz hatta merkezi siyasal konuma gelemeden orda boğdurulmaya başlandı. 81 yılı biranlamda egemen blokun seçime varan müdahalesi ve Türkiyenin direk yönlendirmesiyle işler tersdüz oldu. Hatta kitlesel muhalefetin partileri dahi geriye düşüp dağılmaya başladılar. 1979 Halkder bazı bildirilerinde vurgulanan bağımsız devlet ilanı artık 81 yılı itibarıyla artık gündemde tutulmaya başladı. Yakında ilanı olacağı belli. Çünkü sosyalistler yetersiz kalmanın dağılması sürecindeyken, öğretmen sendikası dahi “KKTC” ilanını savunma desteği ilerde bu işi hızlandıracaktır.

Herzaman Türkiye gerçeği ve Kuzey Kıbrıs ilhak adımalrı solun gerilemesiyle “ki zaten daha örgütlenmeden engelendi” olanaklar daha kolaylaştı. Şimdiden sol güçlüyklken “sosyalist” kelimesini kulananlar birden sağın kale muhavızı oldular!….”

Yukardaki özetin geniş yazısı elimde. Bu tartışmayı çok yaptık. Neyazık benzer değerlendirmemize rağmen biz kaybetik. Şimdi daha acısı; Sanki geçmiş eşitdir CTP ile özdeşleştirip başka sol yokmuş gibi yayınlarla işler sürdürülüyor. Tabi CTP günümüzdeki AKP teslimiyetli işbirlikci ruhu da ortada. Onun için kuşkularla olanları izlerken, hep bunu dahi anlamamanın sıkıntısını yaşıyorum. Zaten boş laf pofpofa hazır olan ahali birazda çıkar alınca tamam olur. Tekrar belirteyim: Artık bazı eski yapısal olgualr miyadını doldurdu. Hatta oluşan yeni nifus yapımızla işbirlikci ruhiyelilerin yanına çıkarla yerleşen dış sermaye ekonomisni eklersek, işlerde artık gerekli olanların bazıları miyadını doldurdu. Yarın zaten kim olursa olsun fark etmeyen yapıda şurdan bundan oldu neyi değiştirecek! Tek bir olayı: Bizim şanlı mücadelemizle yapılan yalanı çok tatlı gelecek!

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
218AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin