.Yeniçağyeniçağ güncelKanatlı: Kıbrıs konusunu çözmek için siyasi liderlerin cesur kararlar vermeleri lazım
yazarın tüm yazıları:

Kanatlı: Kıbrıs konusunu çözmek için siyasi liderlerin cesur kararlar vermeleri lazım

Yeniçağ podcastını dinleyin

Antigone Solomonidou Drousiotou’nun Phileleftheros gazetesi için YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı ile yaptığı ve 7 Kasım yayınlanan röportajı:

Temsilciler Meclisi’nde her konuştuğunuzda ne hissedersiniz?

Dört kez gittim. Son olarak Temsilciler Meclisi Ulaştırma ve İmar Komitesi’ne gittim. Bütün üyeler beni iyi karşıladı ve Karpaz bölgesi konusunda samimi bir tartışma gerçekleştirdik.

İlk kez ne zaman gittiniz?

Gençlik Örgütü (Youth Board) Gençlik Parlamentosu’nu düzenlediğinde.. Kıbrıslı Türklerin temsilcileri olarak gitmiştik. İkinci defasında Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne katılımı olduğunda ve üçüncüsü de Avrupa anayasa tartışıldığında.

Yunanca konuşur musunuz?

Çok iyi değil, tercümana ihtiyacım var.

Yeşiller Partisi ile Karpaz turunuz nasıl düzenlenmişti?

Karpazla ilgili duyarlılığımız uzun zamandır var…. Apostolos Andreas’ta elektrik şebekesi yenilendiğinde, bunu yeni inşaatların takip edeceği endişesiyle büyük bir gösteri düzenlemiştik. Kıbrıslı Rumlara ait bazı evlerin yıkılmasını da protesto etmiştik. Ağustos ayı sonunda partimizin gençliği ile Karpaz’a kamp kurduk. Devam etmekte olan yol çalışmasını gördük, ancak bu kadar geniş çapta olacağını düşünmemiştik. Bu nedenle, Eylül ayında neler olduğunu görmek ve durumu Avrupa Parlamentosu’na şikayet etmek için Perdikis ile birlikte bölgeye gittik. Davlos köyünden başladık, Komikebir’den Yalousa’ya kadar gittik ve büyük yıkımı gördük. Böylece son günlerde Parlamento’ya giderek konuyu gündeme getirdik. Şimdi ise bazı pratik önlemlere yönelerek çevre katliamını durdurmamız lazım. Büyük bir marina inşa ediyorlar, büyük oteller inşa etmeyi planlıyorlar, onları durdurmak için bir yol bulmalıyız, çünkü çevreyi tahrip ediyorlar.

Karpaz’ı Akdeniz’in Las Vegas’ına dönüştürmeyi planladıkları için onları kınıyorsunuz, değil mi?

Bunu ben söylemedim; Erdoğan ve Eroğlu bölgeyi ziyaret ettiklerinde Kıbrıs’ın kuzeyini Akdeniz’in Las Vegas’ı yapacaklarını söylemişlerdi.

Kuzeydeki tüm bu inşaatlar nasıl durdurulabilir?

Çevre için Avrupa’nın korumasına ihtiyacımız var, ancak, maalesef, Kıbrıs Cumhuriyeti yetkilileri tanınma endişesi içindedirler. Avrupa müktesebatı ve “Natura 2000” kuzeyde uygulanmıyor, bu nedenle Avrupa Birliği sözlü bir yorum yapmaktan başka fazla bir şey yapamıyor. Sadece çevre konularında değil, sosyal ve insan hakları konularında da, Avrupa yasalarına uymayanları cezalandırmak için bir yöntem bulmalıyız. Kuzeyde birçok kişi günden 10 saatten fazla çalışmakta, ancak kimse Avrupa müktesebatını uygulayamamaktadır. Bu tanınma korkusu birçok şeyin önüne geçmektedir…

Parlamento’da ne karar verdiniz?

Düşüncelerimizi kağıda döktük ve endişelerimizi dile getirdik. Avrupa Müktesebatı’nın kuzeyde uygulanmasının önündeki sorunun üstesinden gelmenin bir yolunu bulmalıyız. Avrupa Sol Partisi’nde gözlemciyiz ve bu konuyu gündeme getirdik. Kıbrıs çok küçüktür ve maalesef sorunları Avrupa Birliği’nin odağında değildir.

Doğrudan ticaret konusunu ele alıyorlar.

Bu konuyu Avrupa yetkilileriyle de görüştük ve hepsi de bize, Kıbrıs’ın konularının, her zaman Türkiye’nin Avrupa’ya katılım sürecine çarparak durduğunu söylediler. Doğrudan ticaret konusunu kimse ayrı olarak tartışmamaktadır. Mağusa limanının Avrupa Birliği şemsiyesi altında açılması, Maraş’ın da yasal sahiplerine verilmesini, güven artırıcı önlemlerin uygulanmasını ve tüm Kıbrıslıların yeniden inşaa sürecine katılmasını desteklemekteyiz.

Evet, ama Maraş’ı iade etmeden doğrudan ticaret istiyorlar.

Tüm açıklamalar sert, ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin son tazminat kararları, Kıbrıs’ın çok pahalı bir oyun olduğunu ve alabilmesi için vermesi de gerektiğini Türkiye’nin anlamasına yardımcı olacaktır.

Türkiye’nin Maraş’ı vereceğine inanıyor musunuz?

İnanıyorum ki büyük bir olasılıkla verecektir, çünkü artık Kıbrıslı Türkler de Maraş’ın iade edilmesini istemeye başladılar. Savaşın izleri günlük yaşamlarını etkilemektedir. Maraş’ın açılması her iki tarafa da birçok yarar sağlayacaktır. Bizler de son 10 yıl içinde, Maraş’ın açılması için çeşitli kampanyalar yürüttük.

“Mağusa’yı birleştirelim” sloganıyla.

Evet, bu slogan çerçevesinde çalışıyoruz. İnsanlar Lefkoşa’nın tek bölünmüş bir şehir olduğunu sanıyor, ancak Mağusa da bölünmüş bir şehirdir. Ayrıca kentin açılması birçok fırsatlar yaratacaktır. Kentin birleştirilmesi için elit politikalar nedeniyle birçok fırsatlar kaçırdık çünkü sadece politikacılar mevcut durumdan bir şeyler kazanmaktadırlar.

Kıbrıslı Türklerin sesi duyuluyor mu? Yoksa yerleşikler karşısında cılız mı kalıyor?

İki hafta önce 25 aydın, Maraş’ın açılması için bir dilekçe imzaladı ve bu sayı giderek artarak şimdi yüze yükseldi. Daha önce söylediğim gibi kentin açılmasını istemenin birçok nedeni vardır. Örneğin Mağusa denizin yanındadır, ancak liman ve askeri bölgeler nedeniyle kent sakinlerinin denize erişimi çok azdır. Maraş’ın açılması Mağusalıların denize erişimini sağlayacaktır.

Mağusa Belediye Başkanı Alexis Galanos ile işbirliği yapıyor musunuz?

Evet, temasımız vardır. Maalesef Çoğu Kıbrıslı Rum kendi kampanyalarını düzenlemeyi tercih etmekte ve bu nedenle çoğu yabancılar, kentin iadesini sadece Kıbrıslı Rumların istediğini sanmaktadırlar. Çabalarımızı birleştirmemizi istedik. Şüpheye yaklaşanlar var. Örneğin, askersizleştirme kampanyamızı başlattığımızda Kıbrıslı Rumlar yalnızca işgal ordusunun çekilmesi konusunu gündeme getirmek istediler. Fakat askersizleştirme, tüm askerlerin çekilmesi demektir. Güven artırıcı önlemler her zaman için önemlidir. Örneğin 5-6 yıllık bir kampanyadan sonra Ledra sokağının ve son günlerde de Limnitis-Pirgo yolunun açılmasını başardık. Kokkina kontrol noktası da açılmalıdır. Bütün bunlar dediğim gibi yararlıdır, ama sorunu çözmemektedir.

Sorunu ne çözecektir?

İki kesimli, iki toplumlu bir çözüm, ancak inanıyoruz ki insanlar bunu istemelidir. Bir anlaşma imzalarsak tek başına çözüm demek değildir. Bunu korumalıyız ve onu işletmeliyiz ki çözüme ulaşabilelim.

Bunu politikacılar da istemelidir…

Evet, Kıbrıslı Rum politikacılar uyanmalı ve bir şeyler yapmalıdırlar, çünkü önümüzdeki yıllarda bir çözüm olmazsa taksim gelecektir. İşgal altındaki bölgede nüfus yarım milyon civarındadır, bunların 120 bini Kıbrıslı Türk, 380 bini de yerleşiktir; Kıbrıs konusunu çözüme kavuşturmak için cesur kararlara ihtiyacımız vardır.

Politikacılarımız cesur kararlar alabilirler mi?

İnanıyorum ki Hristofiyas böyle kararlar alabilir, önerilerinden ve açıklamalarından olumlu mesajlar almaktayız. Ancak Eroğlu zayıf bir liderdir ve bu nedenle, Erdoğan bir antlaşmayı imzalamaya karar verirse Eroğlu bunu reddetmeyecektir.

Erdoğan’ın bir çözüm imzalamaya hazır olduğuna inanıyor musun?

Erdoğan, Kıbrıs konusunu, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılımı süreci için kullanmak istemektedir. AB ona bu şansı verirse imzalayacaktır, o gücü vardır.

Gücü vardır ama iradesi de var mı?

Bugünkü durumda böyle bir işaret almıyoruz, çünkü Türkiye’nin AB ile ilişkileri çok iyi değildir. Bu nedenle, Türkiye’ye baskı yapabilmenin yolunu bulmalıyız. Avrupa Birliği, Lizbon antlaşmasının tam olarak yürürlüğe girmesinden ve Kıbrıs’ın AB başkanlığını üstleneceği 2012 yılından önce Kıbrıs konusunu çözmek isteyebilir. Biz inanıyoruz ki herhangi bir anlaşma işleyebilir, çünkü Kıbrıslıların onu iyileştireceklerine olan güvenimiz vardır.

Halkın bir çözüm istediğini görüyor musunuz?

Farkına vardıklarında, evet. Örneğin, Limasol ve Baf halkın çözümden korkmakta ve bazı politikacılar bu korkuyu kullanmaktadırlar. Kuzeyin işgalinin devam etmesi halinde onların yaşamının da etkileneceği konusunda onları ikna etmenin yolunu bulmalıyız. Kıbrıs konusu nedeniyle eğitimin, sağlığın ve sosyal politikaların iyileştirilmesi için kullanılabilecek paralar savunma için harcanmaktadır. Temas olmaması nedeniyle 1964’ten beri Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türklerin varlığını hissetmemekteydiler. Şimdi Kıbrıslı Türkler yeniden görünür olmaya başladı ve çoğu kişi, bu nedenle elde ettikleri haklarını onlarla paylaşacakları için bu hakları kaybedeceklerini düşünmektedirler ve tepki göstermektedirler. Birkaç gün önce yarı resmi bir örgüte gittim ve Kıbrıslı Türk olduğumu duyar duymazlar, tedirgin oldular. Bana hizmet etmeleri için kısa da olsa bir zaman geçmesine gerekti ama sonra rahatladılar ve işimiz oldu. İnsanların birbirleri ile temas ettikleri iki toplumlu etkinlikler bunun için yararlıdır.

İki toplumlu etkinliklere genellikle aynı kişiler katılıyor.

Evet, bu zayıf bir noktadır ve daha fazla insanların katılımı için yollar bulmalıyız. Birkaç yıl önce iki belediye işçisi, böcekleri ilaçlamak için evimiz gelmişti. Onlara, sadece biraz Yunanca konuşabildiğimi söyledim. Bana nerede olduğumu sordular. Onlara Kıbrıslı olduğumu söyledim. Yine Yunanca konuşmaya başladılar. Onlara, yeniden çok az Yunanca konuştuğumu söyledim. Bir tanesi neden diye sorunca, diğeri de “çünkü o bir Kıbrıslı Türktür” diye yanıtladı. Uzun zamandan sonra büyük ihtimal hayatlarında İlk defa bir Kıbrıslı Türkle karşılaşıyorlardı. Bu nedenle böylesi davranmaları bir anlamı ile aslında normal. Sık sık bu tür tepkilerle karşılaşıyorum. Örneğin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanmaya gitmiştim. Oy verme odasında adımı söylediğimde küçük bir panik oluştu. “Kıbrıslı Türk!!!” Türkçe oy pusulası getirdiler ve sonra da rahatladılar. Ama temaslar artıkça ilişkiler ve insanların tepkileri normalleşiyor…

Olumsuz tepkilerle de karşılaşıyor musun?

Evet, çünkü bazıları mülklerini, akrabalarını kaybettiler, savaşta kötü tecrübeleri oldu ve bunları bir sonraki nesiler aktardılar. Kıbrıslı Türklerin kötü olduğuna inanmakta ve bu nedenle olumsuz tepki göstermektedirler. Bu nedenle en baştan kayıp kişiler konusuyla çok yakından ilgilendik, çünkü güvenli bir gelecek kurmak için hatırlamak zorundayız ki aynı yanlışlıkları yapmayalım. Son on yılda birçok etkinlik düzenledik. Kayıp kişiler için ortak bir anıt dikmeliyiz ki insanlar hatırlasın ve ayni hataları bir daha tekrarlamasınlar. Tekrar edeyim, iletişim olduğunda duygular değişmektedir. Örneğin Birçok kişi, EDEK ve Yeşiller Partisi ile neden işbirliği yaptığımı soruyorlar…

Çünkü farklı politik tutumunuz var?

Evet, ama bir diyalog oluşturduk, bizi birleştiren ortak konular üzerinde odaklanmaktayız, böylece birbirimizi anlamaya başlamaktayız. Demokrasi, tutumlarını anlatabilmeleri için herkes içindir. Bu nedenle her türlü iki toplulu temasın yararına inanmaktayız…

Benim nesil Kıbrıs konusunu daha kolay çözebilecektir

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 50. yıl dönümünü nasıl kutladınız?

Hristofiyas’ın davetini kabul ederek 1 Ekim gecesi düzenlenen kutlamalarına katıldık, çünkü Kıbrıs Cumhuriyetinin tüm Kıbrıslılara ait olması gerektiğine inanıyoruz. Günümüzde teorik olarak Kıbrıs Cumhuriyeti tüm Kıbrıslılar içindir, ama 1964’ten sonra sadece Kıbrıs Rumlarındır. Hükümetten daha fazla pratik önlemler bekliyoruz, çünkü birçok Kıbrıslı Türk, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kendilerinin olmadığını yeniden hissetmeye başladılar. Tasos Papadopulos döneminde çok tahribat oldu; umarım şimdi bu durum düzeltilir. Kapıların açılmasından 7 yıl sonra bile resmi belgelerde dil konusunu henüz halledemedik. Tabelayı 3 dilde yazıyorlar, ama pratikte daha fazlası olmamaktadır. Örneğin, bir ziyaretimizde Parlamento’ya gittiğimizde anayasanın Türkçe metnini istedik fakat bulamadılar. Bu bize çok şey anlatmaktadır. Umarım hükümet bir şeyler yapar, çünkü Cumhuriyet bütün Kıbrıslılar içindir.

Kendi yaşınızdaki politikacıların partilerdeki idareyi alması durumunda Kıbrıs farklı mı olacak?

Evet, çünkü bizim politikaya yaklaşımımız, 1974 deneyimini akılda tutan daha yaşlılardan farklıdır. Benim nesil daha kolay iletişim kurmakta ve bu yüzden Kıbrıs sorununu daha rahat çözülebilir.

Yaşlıların gitmesini mi beklemeliyiz?

Sanmıyorum.

İnsanlar farklı bir dönemde yaşadığıma inanıyor

Her gün kontrol noktasından geçme konusunda ne hissediyorsun?

Her gün kendine güvensizliği ve istikrarsızlığı hissediyorum. Bazen kimlik kartımı gösterip geçiyorum, bazı zamanlarda da Kıbrıs Rum polisi küçük sorunlar çıkarıyor. Her gün bir taraftan diğer tarafa geçtiğimi hatırlatıyorum, ancak beni hatırlamadıklarını söylüyorlar! Ancak çoğu polisler nazik ve yardımseverdir.

Kıbrıslı Türkler size sorun çıkarmıyor mu?

Uzun zamandır sorun çıkarmıyorlar. Her gün gazetelerde gördükleri için beni tanıyorlar.

Kıbrıslı bir Rumla evlisiniz ve Lefkoşa’da yaşıyorsunuz, Kıbrıslı Türkler bunu nasıl karşılıyorlar?

Olumlu. Bizim için bu konular çok doğal bu nedenle çoğu insan bizim yanlış bir dönemde yaşadığımı düşünüyor. Görüşlerimizi destekliyorlar ama yarın için bunların mümkün olduğuna inanıyorlar. Yani siyasal olarak bizi seviyorlar, ama bizimle evlenmiyorlar.

Gina Chappa ile evlenme kararı zor bir karar mıydı?

Hayır, etnik köken konusunu hiç düşünmedik. Evlilik kişisel bir konudur…

Medya düğününüze yer verdi.

Evet, medya ile konuşmayı reddetmemize rağmen. Tüm o yayınlar bizim için şaşırtıcıydı, çünkü o kadar farklı bir şey yaptığımızı düşünmüyorduk. Sadece biz değiliz, birçok kişi evlendi, ama onları medya fark etmemişti. Bu nedenle bizimki bayağı ilgi çekti…

Samos’ta evlendiniz.

Evet, aile içinde bir düğün istemiştik.

Nerede doğdunuz?

İstanbul’da. babam Larnakalı’dır. İstanbul’a okumaya gitmişti, babam doktordur, Orada evlendiler ve ben 1973’te doğdum. Kıbrıs’a Haziran 1974’te döndük. Birinci yılda Lefkoşa’daydık, daha sonra Pergama’da ve ben Vadili’de büyüdüm.

Savaş karmaşası deneyimini yaşamadınız ve son zamanlara kadar Kıbrıslı Rumlarla özlü bir temasınız olmadı, Kıbrıs’ın yeniden birleşmesini neden bu kadar kuvvetle destekliyorsunuz?

1990 yılında politikaya katıldım ve Yeni Kıbrıs Partisi içinde çalışmaya başladım. İki toplumlu ilişkilerle ilgili güçlü fikir o zaman oluştu. Kıbrıslı Rumlarla iletişimim 1993 yılında başladı. Mağusa kapısındaki bir etkinliğe polis nezaretinde gittiğimizi çok iyi hatırlıyorum. Oraya vardığımızda, bir tarafta Yunan bayraklarıyla bizi yuhalayanlar, diğer tarafta da kızıl bayraklarla bizi destekleyenler vardı. İlginç bir deneyimdi.

Hiç tutuklandın mı?

Birçok kez beni mahkemeye çıkardılar, fakat uluslararası ilişkilerim benim desteğim oldu. Bu nedenle çok kez bu davaları ileri götürmediler.

Korkuyor musunuz?

Hayır. Örneğin 6 yıl önce ülkücülerin fiziki saldırısına uğradım, dövüldüm, bu olay basında geniş yer aldı, bu nedenle sanırım beni dövenler bile pişman olmuştur. Güvencem bu tip siyasal ilişkilerdir.. Kıbrıs’ın her iki yanındaki milliyetçilerin sayısı çok az ama sesleri çok çıkmaktadır ve birlik olmamız halinde onlara rahatlıkla karşı durabiliriz.

DİKO hariç tüm partilerle bir araya geldik.

Tüm Kıbrıslı Rum partileriyle temasınız var mı?

Evet, AKEL ve Birleşik Demokratlarla uzun yıllardır çalışmaktayız;bu işin kolay kısmı. Bu nedenle asıl EDEK, DİKO ve EVROKO’yu ikna etmemiz lazım, ya da, onlar, tezleri konusunda bizi ikna etmelidirler. Onlarla çeşitli toplantılar yaparak ortak bir zemin bulmaya çalışmaktayız.

Sizi dinliyorlar mı yoksa sadece nazik davranıp kabulleniyorlar mı?

İlginçtir ki, Kıbrıs konusundaki görüşleri ve yapabilecekleri konusunda Eroğlu ve Talat’ı aynı olduğunu söyleyerek boykot ettiğimiz son “cumhurbaşkanlığı seçimi”nden önce kuzeydeki durumu anlatmak için tüm Kıbrıslı Rum partilerle görüşmek istemiştik. Bize yanıt vermeyen DİKO hariç hepsiyle görüştük. Bu toplantıda paylaştığımız görüş ve bilgiler sonrasında, EDEK, bizimle birlikte Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu’na gitmeyi uygun gördü. Ancak ilginçtir Eroğlu’nun “seçilmesi”nden sonra sadece EVROKO bizi toplantıya çağırdı ve “seçimleri” değerlendirmek için ikinci kez bir araya geldik. Bu yapılan çalışmlar sonucunde bizi kullandıklarını sanmıyorum, çünkü bizim görüşlerimiz bellidir, görüşlerimizi söyleriz ve bu görüşler çerçevesinde uygun bulduklarımıza herkesle işbirliği yaparız.

Görüşünüz nedir?

Acil bir çözüm için güven artırıcı önlemleri ileri götürmek ve halkı bir çözüme hazırlamak…

Görüşmelerin bizi bir çözüme götüreceğine inanıyor musunuz?

Maalesef, hayır. Özellikle mülkiyet konusunda çok zaman ve enerji harcadılar. Hristofiyas ve Eroğlu her bir kişinin tek tek sorunlarını da halletmeye çalışıyorlar. Mülkiyet konusu, nihai çözüm belgesinde 3 sayfadan fazla yer tutmamalıdır. Ana ilkeler üzerinde anlaşmalıdırlar ve federal hükümet bu konular üzerinde durabilir, önceden bunları halletmeye gerek yok. Çözümün ertesi günü ne olacağını nasıl bilebiliriz?

1960’ın yanlışını tekrarlamamaya çalışıyorlar.

Güven eksikliği nedeniyle güven artırıcı önlemler konusunda ısrarlıyız. AB üyesiyiz de ve orada da birçok sorunumuzu halletmek için olasılıklar vardır. İnsanları bir çözüme mutlaka hazırlamalıyız…

İki lider anlaşamadığında, bulunacak bir çözüm sorunsuz nasıl işleyebilir?

Kıbrıslıların çoğu mantık sahibidir ve sorunlara en iyi çözümleri bulacaklardır. İnsanlar, çözümden sonra mülkiyet konusunu çözmek için bir yol bulacaklardır. örneğin toprağın değeri artacak, aynı zamanda yabancı yatırımcılardan da ilgi olacak. Bunlar böylesi konulara çözüm için yeni olanaklar yaratacaktır. Ancak politikacılar şimdi durumun devamı için mevcut sorunları kullanmaktadırlar.

Görüşmelerin yapılış şeklinin bizi bir yere götürmediğine inanıyor musunuz? Kıbrıs konusunu nasıl çözeceğiz?

Bizce takvimlere ihtiyacımız var çünkü Kıbrıslı Türkler için zaman hızla daralmaktadır.

Söylenen bu şeyi 18 Kasımda yapılacak görüşmede BM genel sekreteri yapmaya çalışacak mı?

Her iki liderin de baskıyı hissetmesi lazım ve görüşmeler bir sonuca en kısa sürede gitmelidir. 2004 yılından sonra 200 bin yeni yerleşimcinin aileleriyle küçük çocuklarıyla geldiklerini tahmin ediyoruz. Bu çocuklar büyümektedirler. Bu durum şimdi yeni insani bir sorun yaratmaktadırlar. Kıbrıslı Rumlar yerleşikler konusuna duygusal bakıyorlar, biz bu durumu yaşıyoruz ve yaşamımızı etkilemektedir, ancak gerçek şudur ki, çözümsüzlük nedeniyle bugün yerleşimcilerin üçüncü nesli büyümektedir. Çoğu kendilerini yerleşimci ya da Kıbrıslı Türk olarak görmüyorlar. Pratikte onları Anadolu’ya geri gönderemeyiz çünkü onların olan bir yerleri yok. Bu gerçeğe nasıl yaklaşmamız gerektiğini tam olarak bilemiyoruz ama zaman geçtikçe sorun daha da karmaşıklaşmakta. Bu nedenle Kıbrıs konusu ivedi olarak çözümlenmelidir. Bu nedenle sadece Kıbrıslıların değil, Türkiye ve AB’nin de baskıyı hissetmeleri için takvim belirlenmelidir.

Röportajın orjinali:

https://docs.google.com/leaf?id=0BzLtCI-k2S6SYmRjZDkxY2YtZGIwYy00MTI2LThkMjMtY2MyY2RkMDU0MWQ4&hl=en

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin