YKP Sekretaryası bankacılık alanında yaşanan sorunlara dikkat çekti. Konu ile ilgili açıklama şöyle:

Kıbrıs’ın kuzeyinde gündem hızlı değişmekte ve önemli sorunlar hemen halı altına süpürülmektedir. Geçen hafta bankaların denetimi konusunda AB yardımının reddedilmesi konusu kamuoyu gündemine geldi, ayni hızla da gündemden düşürüldü…

AB ile uyumun ve Kıbrıs görüşmelerinin sürmesinin önüne engel olarak çıkan bankaların denetimi konusunu reddetmekle yönetim, çağdışı bir durumu ve ekonomik yalıtımı sürdürmeyi ve bunu kamuoyu gündeminde düşürerek normalleştirmeyi seçti!

Kıbrıs tümden AB ülkesidir. AB ile üyelik sürecinin başında statüko şimdiki gibi kalmış ve yasallaşmamıştı. Onun için Türk tarafı AB müktesebatının dışında kalmıştı. AB hukuku askıya alınmış ve ancak yeşil hat tüzüğü, bazı yardım konuları ve uyum çalışmaları konu olmuştu. Ancak bunlar için çeşitli engeller iki taraftan da çıkmaktadır.

Uyum çalışmaları içinde bankaların denetimi sui generis IMF ve Dünya Bankası görevlileri ile ele alınmış, raporlar haber yapılmıştı. Şimdi de bankaların denetimi bağımsız ve güvenilir kurumlar aracılığı ile yapılması için AB yardımı da konu edilmiştir. Ancak bu kez çok daha sert bir karşı çıkışla hükümet tarafından reddedilmiştir.

Görülüyor ki geri bıraktırılmış bankacılığımız sağlıklı bir denetimden geçirilmek istenmemektedir. Gizliliğin Rum tarafının bunu siyasi amaçlarla istismar edeceği ve Rum mallarının durumunun sorun çıkaracağı iddiasıdır. Ancak Kıbrıs çözüm çabaları için de gerekli olduğunu en başta hükümet bilmektedir. Halkımızın da bankalarını güvenli olarak görmek istemektedir. Bazı bankaların müşterilerine kendi dosyalarındaki belgeleri bile göstermekten kaçındıkları ve mahkemelere konu oldukları bilinen bir şeydir. Dış ticaretimizde limanlardaki yolsuzluk ve soygunlar, bankaların uluslararası denetim dışı olmasıyla kronikleşen güvensizlik büyük sigorta masrafları olarak karşımıza çıkmakta ve o yüzden devlet desteksiz ihracat yapamaz durumdayız.

Onun için bir an önce Kıbrıs sorununu çözmek ve bankaların denetlenmesine olanak vermek zorundayız. Statükodan beslenenlerin laf ebeliğiyle engel çıkarmasını ancak statükoyu sürdürmekten çıkar sağlamaya bağlayabiliriz.

Bankaları Merkez Bankasının denetlediğini söylemek kimseyi tatmin etmez. Sorumlunun kendi kendisini denetlemesini denetleme diye kabul etmek ve yeterli görmek için çok saf olmak gerekir. Yakın geçmişte Bir ikisi dışında hepsinin battığını unutmadık. Zararın çoğunu en sonunda Türkiye vergi mükellefleriyle birlikte halkımız ödedi. Hala da hesaplar kapanmadı. Vurgunu vuranlardan hesap sorulmadı. Borçlular bankalara borçlarını tam olarak ödemedi. Takip yapıldığını gösteren bilgiler halka sunulmadı.

Maliye bakanının ‘bize nasıl yapıldığını öğretin denetleyelim size bildirelim’ demiş. Onun önce ülkemizde ve özellikle devletin işlemlerinde uygulanan mali sistemi düzenleyip belgelerini kuş dili gibi olmaktan çıkarmasını isteriz.

Bankacılara soralım bakalım onlar Türkiye’den bir şirkete denetim görevini vermeyi kabul ederler mi?

Halkımız durumunun ne kadar gülünç olduğunu anlamalı ve bir an önce bu yönetimden kurtulmaya çalışmalıdır. Denetlenmeyi kabul etmeyen banka olamaz ve bankalarının denetlenmesini reddeden yönetim kabul edilemez. Denetim sırasında elde ettiği bilgileri alan bir denetçi bilgileri kullanamaz. Halkımız bu gerçeğin doğruluğunu teyit edebilir.

Güvensiz bankalarla iş yapan bir ülke bunun bedelini üreticilerle birlikte acı öder.