yaklaşımlarÖzkan YıkıcıCumhuriyetiyle birlikte Türkiye’yi konuşmak – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Cumhuriyetiyle birlikte Türkiye’yi konuşmak – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Türkiye’de Cumhuriyetin ilanından tam 90 yılı buldu. Kolay değil: insan yaşamı olsa, yaşlanıp ölümü bekleyecektik! Yine şöylesine dönüp baktığımızda, alınan ve bolca övülen sürece karşın, örneğin insani kalkınma rakamı 92 sırasında oluyor. Yine şöylesine bu rakamlarla Türkiye’yi geride bırakan ülkelerin çoğu Türkiye’de Cumhuriyet ilan edilirken, ya sömürge durumunda veya sınırları dahi bilinmeyen coğrafyalar olarak karşımıza çıkıyor. Böylesi bir gariplik vardır! Bolca övünmelere karşın hala Türkiye kendi yumuşatıcı ifadelerle “gelişmekte olan ülke” yörüngesinde bulunuyor! Bunlar gelinen aşamaların sadece damlacıkları olurken, amaçlanan projelerin sonuçları da oldukça çarpıcı! Artık; 90 yıl sorası, neyin başarılı neyin başarısız olduğu da ortada. Yalnız Kıbrıs için de şu gerçeklik vardır: Türkiye’nin yeniden adamızda içselleşme ve direk taraf olması, ülkenin yine NATO’ya girmesi, yeniden yapılanma ile “Özel harp dairesi” gibi oluşumlarla, Emperyalist yeni sömürge sürecinde yerleşmeye başladı. Kemalizm’le resmen İngiliz parçası olan Kıbrıs; Yeni sömürgeci sistem dizayn le tekrar Türkiyeleşme çizgisine sokuldu. Bunu da belirtmeden olmazdı…

Türkiye’de Cumhuriyetin ilanının tam 90 yılında bulunuyoruz. Söyleneceklere bakmadan, ortada dolaşan tabloya bakalım: Daha doğrusu kendi gündemine şöylesine bir göz gezdirelim: Kürt sorunu hala çözülmemiş ve her an patlamaya hazır bomba gibi gelgitlerle dolaşıyor. Alevi sorunu hala çözülmemiş noktada duruyor: Dahası; Kürt olma, Alevi inancı dahi “varlığı yokluğu” sorgulanıyor! Yönetsel olarak dinin otoriteleşerek hatta insanın bireysel yaşamına müdahaleye dek varan uygulamalar yapılanıyor. Cami yapmalar, kulanılan dilin Arapçalaşması, eğtimden sosyal yaşama din Suni etkinliğin resmileşip kurumsalaşması, Laiklik ilkesinin Suni eksenli söylence haline getirlmesi gibi genel poletik kültürel altüstlerle yeniden biçimlendirmeler yaşanıyor. Sorunalr ise çözüm yerine ret etme, karşıtı ötekelileştirmelerle susturma baskısı yapılıyor. Bunu daha da genişletelim: Tek eksenli kontrolu medyaların etkinliği, sokaktaki gösterilerin baskıyla bastırılması, “şüpe üzerine terörist örgüt yaratma hukuku”, olayların “sen ben” ayrımla algılatlma koşulu yerleşti….

Sistem ise işine göre bir Türkiye gündemi yaratıyor: Özelikle dinin otoriteleşmesi, piyasada ise sermaye açılımlı “sıcak para ve rant” eksenli güçlendirme durumları adeta önemli başarı sunumu haline getirildi.Bazen “Türkiye modeli” olarak Ortadoğuda örnekleniyor; Bazen Avrupanın işine geldiği gibi konuşturuluyor. Fakat AİHM kararlarında dahi ençok ceza alan ve kendi kuralarını ihlal eden ülke de Türkiyedir. Sermaye ekseni ve İMF Dünya Bankası gibi kuruluşlar Türkiye ekonomisini büyüklük olarak 17 sırasını vurgularken; öteki kesimler böylesi bir ekonomik yapıda insani kalkınma sırasının 92 sırasında olma çelişkisi vardır. Sıcak paranın ençok girip çıktığı Gelişmekte olan ülkelerden biri olan Türkiye ayni zamanda işkazaları sırasında Dünya 3  OECD ölçeğinde 1 sırasında bulunma paradoksu da vardır. Demokratik adımalrla övgüler ve model denilirken de tutuklu gazeteci liderliğini de ele geçirdi. Bunalr tamda Türkiyenin 90 yılındaki Cumhuriyetinin ilanını kutladığı tarihte yaşanıyor!….

Türkiye cumhuriyeti kurulurken birçok hedefler konuldu. Ekrana çıkan resmi sözcüler atılan adımlarla başarılarını sıralamaktadırlar. İkili bir değerlendirme yapmak şart: Amaçlananların sonuçları ne oldu; Gelinen ortamda çok daha sora bağımsız olan ülkelerle kıyas edilince karşımıza neler geliyor* Nedense tüm sorgulamalarda ve başarı haneler çizilirken sadece yapılananlar sıralanıyor. Orda dahi, kaçınılmaz olarak evrensel gelişmelerin yansımaları ve doğal olarak olması gerekenler dahi ayıklanmıyor. Oysa öteki belirtiğim nokta ile günümüzdeki öteki ülkelerle ve hatta karşıt sistemlerle sorgulanıp kıyaslansa anlatılan başarıların sonuçta denilen noktaya gelip gelinmediği anlaşılacaktır.Bir de şu sorgu hiç yapılmaz: Kemalizmin belirli projeleri vardı. Onca yıldan sora bunlar neoldu? Genelde bu soru pek sorulmaz. Hele Türkiyede ikibinlerde oluşan devlet içi güçler dengesi ve yaşama dek uzanan kültürel poletik değişimler konuşulmak istenmez. Ancak günümüzde dönüp baktığımızda; “Kürt sorununu, Alevi gerçeğini, OTÜ olaylarıyla çevreden demokratik yaklaşım bakışlarını, Gezi parkıyla baskı ve tepkileri, heryanda cami din eksenli yeniden uygulamaları, Eğtimde dahi dinin önceliği, rantlaşmayla kentsel dönüşüme dek önemli pastanın piyasasını, Ortadoğu bataklığında bir model ansızın öteki olma poletik çelişkilerini, buna bizde olanları ve yeni dayatma modeleriyle” karşımıza reyaliteleriyle Türkiye geliyor. Ozaman Türkiyenin yirmilerde kurgulayıp yaşamda yapmak istediği projeleri şöylesine sonuçlarıyla bir kısa değerlendirelim****

Türkiye Cumhuriyeti kurulurken bazı önemli hedefler oluşturuldu: Laiklik kuralı konulmak istendi: Sanırım güncel akışkanlıkta heralanında nereye elindiği ortada: AKP yönetiminden tutun, yaşama müdahaleye ve tartışılan noktalar zaten bunun nekadar bakaşılı olduğunu bize anlatır. Üstelik hala Alevi sorunu varsa, Cem Evleri tartışma konusu dahi yapılıp inanç yeri olup olmadığı sorgulanıyorsa, Laiklik ilkesinin sonucu karşımızda dimdik duruyor. Yine istenilen devlet biçimi etnik üniter yapılı tek Uluslu bir siaysal proje oluşturmak istendi: Sanırım sadece günümüzdeki Kürt sorununun dahi bunun nedenli başarılı olduğu ortadadır. Öteki konulara girmeyi dahi gerektirmez… Çağdaş ülkelere ulaşma yani “Muhasır medeniyete” kavuşma hedefivardı: AB süreci bunun önemli kanıtıdır. Ancak Türkiyeden çok sora bağımsız olan ülkeler dahi AB üyesi olurken, Türkiye hala oldukça uzak. Ayrıca AİHM ceza lideri, birçok Uluslar arası kararı imzalamayan ülke konumunda. Sultanlığı ve halifeliği kaldırarak yeni rejim kurulma amacındaydı: Son istenilen devlat başkanlığı, birçok önemli yere padişah simgelerinin konulması beklide ençok başarılı olundu denilen konuda da şüpeler oluşmaya başladı. Hatta batılılar dahi Türkiyenin son konumuna “Yeni Osmanlı” ibaresini kulanmaları da önemlidir….

Yukarda birkaç projeyi kısaca çıkış nedeni ve 90 yıl sora gelinen noktayı özetledim. Tabi ki konulmayan ilkeleri hiç belirtmedim. Hele günümüzle kıyası da yapmaya kalkarsam, sayfalar sığmaz. Genelde Türkiyede hep tutulan taraf veya resmi eksene tabuyla baktıkalrı için olanlar değil, överek anlatma hep belirleyici oldu. Öyle ki günümüzde iyice kontrol edilen medya ve oluşturulan baskı mekanizmaları nedeniyle demokratiklik ilkesi dahi hiç konuşulmaz. Hep kul ilişkisi veya yandaş etnik gözle yaklaşılıp orda kalındı. Alevinin, Kürtlerin kendi gerçeğini dahi söyleme kabulenme eyer önemli rejim sorunu oluyorsa, geriye söylenecek söz kalmadı.

Türkiye doksanıncı sürecine gelirken, HDP partisi de kuruldu. Hep şu fark vardı: cHP AKP veya yönetim içi güçler ayrımlı idolojik eksende sıkışılan koşulda yeni yeni üçüncü arayışlar olmaktadır. Bunu dahi pek duymadık. İstanbuldaki belediye seçiminde dahi önce medyalarla ponpalanan ve sora araştırmalarla resmen beyinler yıkanılan Sarıgül adaylığı ortaya çıkarılıyor. Tabi Sarıgülün Amerikan yolculuk olayı da vardır* Erdoğanın yasaklıyken ayni yolculuk olmuştu! İnsanlara şu dayatılıyor: “Oyları bölmeyin; AKP kazanmaması için kazanacak aday olmalı”! Nedense hep seçkiler resmi eksen dışına çıkarılınmıyor! Ozaman Kıbrıstan daha iyi anlaşılması için anımsatalım: Eroğlu ile Denktaşa kocaman Türk bayrağı ikibinlerde göndrip barış çözüm karşıtı belediye başkanı Musdafa SArıgüldü! Bilmem resmi duruşu başka nasıl anlatayım?…

Kısaca; Türkiye Cumhurieytinin 90 yılına ulaştı. Artık yapılanlar ve saptırılanlarla kolayca değerlendirme yapmna süreci vardır. Yeter ki resmi cenderede takılmayalım. Suriye gerçeği, Amerikan yelpazesi, tartışılan MİT olayı, Otü ile gösterilen baskılarla sansürler, inanılmaz probaganda tarafcıl medya, Kürt sorunundaki heran patlamaya hazır, Alevi ötelemeyle oyalama sorunları ve hiç ama hiç konu edilmeyen işkazlaları liderliği! Buna daha çok olgu eklemek mümkün. Ancak doğrudur: Yolar yapıldı, ceptelefonu tüketimi artı, bolca medya oluşturuldu ve dahasını sıralamak mümkün. Peki Türkiye demokratik ve yaşamsal yeri nerde?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin