yaklaşımlarÖzkan YıkıcıCendere içinde gerçeği aramak – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Cendere içinde gerçeği aramak – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Fazla geriye gitmeden, ufak anımsatma yapacam: Annan planı sonrasında herkese algı olarak “onlar hayır biz evet” algısıyla düşünce ejekte edildi. Birçok praktik de bu arada ya yuturuldu veya tersinden okutuldu. Üstelik, koltuklara da CTP ağırlıklı kesimlere yaptırıldı. İkinci ganimet dönemiyle, Kuzeydeki mülkiyet sorunu adeta çözülmez karabasan yumağına çevrildi. Nifus taşıma yoğunluğu ile defakto yerlebir edildi. Uluslaraası kuruluşlar da buna hizmette kusur etmediler. AİHM yerine daha kısıtlı ve mülkiyet sorununu yeni yapıya göre şekillendirme amacıyla Tazmin komisyonu oluşturuldu. Ayni benzerlik Türkiyede de ayni kurumun yetiklerini Türkiyedeki Anayasaya devrederek bir anlamda evetin stünden bir dizayin oluşturdu. Yetmedi: Türkieydeki Devlet içi çelişkilerle, rejim deyiştirme mücadelesinde kazanan kesim gidrek ayni yapılanışı da K. Kuzey Kıbrısta şekillendiriyordu. İleriye gidilerek brakılan bazı yerel yetkiler dahi alınarak merkezi Ankaraya devredildi. Bir anlamda, Annan planı algısal şekliyle dyeil gerçekten yaklaşınca Kuzey Kıbrısın genel adayla bütünleşmemesi için ne gerekiyorsa gerçekleştirildi. Hat ta ileriye gidilerek salt nifus yapısı dyeil tarikat örgütlenmelrinden, gericileşme mezhepsel idolji işbirlikçilik olma ilkesine dek taşındı.Bunun anlamı; Kuzey Kıbrıs adeta fırsat ele geçildiği zaman Kıbrıs birleşmesi dyeil de Türkiyenin şu veya bu şekildeki ilhaklaşma alanına taşındı. Bunları artık her gün yaşıyoruz. Ancak önemli düşünsel travma da ddevam ediyor. Türkiyedeki oluşturulan Kıbrıs algısı ve K. Kıbrıstan Türkiye algılatma ikielemleri, yaşananın çok ötesinde olmaktadır. Ne Türkiyede Kıbrıs gerçeği tam konuşulabiliniyor, nede K. Kıbrıs Türkiyeyi konuşabilmeme yanında kendini de doğru  aktarmayarak adeta gerçekler karşısında önemli duvar oluşturmaktadır. Egemen blok istediği algıyla düşünce ve yapılanış gerçekleştirirken, yönetim dışındaki iki tarafın kesimi ise cendereye girip sorundan çok uzakta, çizillen resmi eksende debelenip durmaktadır. Oysa, son Türkiyede olanlar ve direk K. Kıbrısa  yansıyış net olarak yaşatılmaktadır. İşbirlikciğin ilginç  örnekleri peşpeşe gelipn gitmektedir.****

Son günelrde artık Türkiyedeki devlet içi kalan son kalıntı muhalifler dahi olayın ciddiyetini anlamak zorunda kaldılar. Sarıldıkları devlet kutsiyesinin başına gelenleri direk Diyanet başkanı açıklamaktan çekinmiyor. Fetvalı döneme resmen girildi. Günaydın demenin dahi tartışıldığı günlerden geçiliyor. Müdahale edilip kontrol edilen idlipteki cihatçı gerçeği, gelen şehit haberleriyle artık imkar edilmez şekildedir. Pekerin öylesine net açıklamalarıyla, aslında nerelere ulaşıldığını da analtırken, savcıların sesizliği de devam etmektedir. Böylesi bir Türkiyede Diyanet hamlesiyle şu direk kanıtlanıyordu: bir yandda gerici Ortaça düşüncelerle sarıklı veya o  dönemin yasakları inanç adına duyrulurken, morerin mersedes veya öteki teknolojik kulnımlarla da Kapitalist islam siyasetinin karmaşasını da anlatıyordu. Duaalarla açılışı yapılan Yargıtay konusu dahi gayet normalleşti…

Bunlar Türkiyede gelişip yeni rejimin taşları olarak yerleşirken, K. Kıbrısa yansımaması mümkünmü: nitekim iskele kolejinin dua ile açılması bunun sadece basit işbirlikçi kopyalamanın ufak örneğidir. Ama hala liklik denilme lüksü de sürmektedir. Düşünün: “sayenizde, talimatınız ve yardımınızla, şükranlarımızla” diye başlayıp bitirilen Türkiye metiyeleri koltuk sahibinden uçuşurken, devamında ne beklersiniz. Osmanlı torunu, milli şuğur, inancımızla birlikte, ezan susmayacak lafları artık siyasetimizin olmazsa olmazın da ötesine geçti. Dergahta görünmek, cammide namaz kılarken ki durumlar artık normalleşti. Bunlar hep Türkiyedeki yeniden şekillenen Türkiye devletinin buraya gelen uygulamalarından birkaçıdır. Son günlerde giderek artan Diyanet etkinliği, ayrılan kaynaklar, protokolde yükseltilme ve yeniden başkanın başkanlığının uzatılması, gelecek siyasal hedefin de mesajıdır. Öyle olgular konuşturuluyor ki Günaydın selaanmlaşma şekli dahi gündem olmaktan kurtulamadı. K. Kıbrıstan da “Türkiyenin sayesinde” denilirken de koltuk ömrüne oynandığı da herkesin malumudur. Onca kriz, gelişmelerle sorunlar birikirken, dış politik haamlelerdkei tıkanış gibi birçok sorun öne çıkarılamazken, yenilen deniz ürünleri veya dinin yaşamın her alnanında etkin olma demeçleri adeta gündemi sarsarak yerleşmektedir. Elbet, Türkiyedeki gelişmelerin K. Kıbrısa yansıması da kaçınılmazdır. Bir farkla, buradaki işbirlikçilerin buna kayum gibi uyma refleksleri de malumken. Ama, tam düşünceyi kavramadıkları için de saçmalama veya inandırıcı olmama gibi bir poletik gerçeklik de oluşuyor. Nitekim, öylesine işbirlikçiler seçildi ki birisi için direk müdahalelerle sarayaa gönderilirken, bazı konuları da yok edildi. Ötekisi de partisinde dahi aday olmaazken, koltuğa taşınıldı. Böylesi işbirlikçilik ile gelen siyasal duruş sergilemek de acemilik ve beceriksizliğin de olması kaçınılmazdır. Bol bol hamaset dinlerken, zehirlenme tehlikesi hep vardır. Tıpkı elektrikte kulanılan yakıtdaki gibi…

Türkiyede belirli dönüşümler yaşanıor. Ekrekranlardaki öfkeli sesler bunu her gün haykırıyor. Bir yandan ortaçağ inanç hamleli yaşam öteki yandan rant alanındaki her türlü mubah işler. İşbirlikçilik K. Kıbrıs alanına da bunlar ihdiyaaca ve yarına göre de şekillenmektedir. Son dönemlerde laiklikle birlikte vurgulanlar, çağdaşlık dyeil eski ortaçağın günümüze uygulatılma hedeflidir. Bunlar türkiyenin geleceği kadar. K. Kıbrısın da adeta yeni işbirlikçi kesimlerin de nasıl acemice şekillendiğinin de yaşananıdır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
240AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin