yaklaşımlarÖzkan YıkıcıÇad’ı yazarken – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Çad’ı yazarken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Çok ince bir bakışa deyinerek konuya başlayacam. Genenlikle günümüzde şu yorum yapılır: eskiden kaynak azdı. Bakışlar sınırlıydı. Bu nedenle olayları takip etmek de zordu. Basit ve yetersiz değerlendirmelerle uğraşılıyordu. Oysa şimdi, oldukça dünyaya ulaşan iletişim ağı ile oldukça bilgielre ulaşma şansı vardır. Buda, bilmenin önemini artırır! Doğrusu bugün yazacağım yazıyla ilgili görüşlerin yalan dyeil de yetersiz ve yerine göre oldukça çarpıtmacı olduğuna da inanarak belirtiyorum. Doğrudur, günümüzde kaynak ve kolaycılık vardır. Fakat, ayni derecede örneğin temelden sistemi deyiştirme düşüncesinin siyasal olarak ağırlıkta veya muhalefet içinde etkin olduğu hala doğru deyildir. Öyle olsaydı, Faşizim ve gericilik bu denli kurumsallaşmazdı. Nitekim, elbet yetmiş seksenler döneminde kaynak azdı. Fakat, uğraşlarla özellikle dünyada olan olayların bilinip yorumlanmasında oldukça fazla çaba vardı. Hele de benim içinde olduğum hareket, Kıbrısla alakalı siyasal seçenek oluşturma hedefi de olduğu  için, oldukça uğraş veriyordu. Kaynaklar da inceleniyordu. Sınırlıydı, ama en küçük bilgi dahi kulanılma incelliği de vardır. Bazı Ortodoks veya modaya uyma sol kesimi için bu geçerli olmayabilir. Çünkü belirli merkezle tek doğruyla yetiniyorlardı. Giderek, günümüzde kendi geçmişlerini ret ederek, ama ret etmemiş gibi durup geçmişi kulanıp, küçümseyerek günümüzde kulanıp faydalanmaları da olunca, geçmişin yetersizliğine hep vurgu yapıp haklılık arahyışı ilacını içmektedirler. Oysa şu basit kıyası yapalım: Geçmişte kaynak azdı. Ama, Mozanbikten Viyetnama, Arjantinden aAmerikaya her alanda okutulan kitaplar ve bunun üzerinden alınacak dersler de oluyordu. Hat da konu Kıbrıs olunca, Filistinden Doğu Timora dahi olanlar yakalanmaya çalışılınıyordu. Oysa günümüzde onca iletişime rağmen brakın küçük ülkeleri Afrikada olanların zerece deyeri yok. Gidilip görülen ülkelerin kadın işdahı veya meyhaneleri anlatılırken, oranın siyasal konumu hakında bilgi pek duyulmaz. Nitekim, birçok güncel siyasal gelişmenin haberi dahi duyulmaz. Böylesi ikilemler vardır. Doğrudur; Yetmişler kaynak sınırlılığı vardı. Ama Afrikadaki Kurtuluş hareketi Etopyadaki Açlık afkanistandaki darbeler dahi belirli siyasal kesimde konuşlulup tartışılıyordu. Şimdi onca dökümana ve kolayca ulaşılan bilgiye karşın kendi çevremizdeki haberlerin dahi bilinmediği sürece geldik. Bu konuda ilerde daha yakıcı birkaç makale yazacam.*****

Yazının başlığındaki ülke Çat. Birkaç gün önce Çat cumhurbaşkanı, yeni kazandığı seçim sonrası girdiği bir çatışma da vurularak yaralanır ve sonra ölür. Çat başkanının ölümü olmasa ne Çat da olan çatışmaları, ne böyle bir ülke olduğunu, afrika ile alakalı haberler pek duyulmayacaktı. Uzağa gitmeyelim: Libyada onca gelişme olurken, Türkiye askeriyle cihatçı taşımascılığı ile katlırken dahi haberleri gelişmeleri duymuyorduk. Sadece bazen resmi ziyaret veya bazı eksik aktarılan anlaşmalarla yetiniliniyordu. Hat da ateşkes anlaşması, yapılan anlaşmalar dahi duyulmayacak drecede önemsetildi.

Çat da böyle bir ülke. Oysa, herkesin bilgi ollmadığı dediği ilgisizlik olduğu lafları kondurtulduğu Seksenler döneminde dahi Çat yine iç savaş şeklinde olaylar yaşıyordu. Hat ta bu günlerde konuşulan Libyalı Hafterin Çatla ünvanının yıkılışı Çat iç savaşında oldu. Seksenler döneminde Çat da iç savaşa varan kuzey güney savaşı tırmandı. Fransa güneydeki merkezi hükümetli Hristiyanları g-desteklerken, Libya da  öetki kesimi destekledi. Özür dilerim; Fransa Güneyi Libya Kuzeydeki İslamcıları destekliyordu. Sonuçta arada anlaşmalar oldu. General Hafter bu oyunlarda yandaşların bazı aşiretlerinin Güneyle anlaşmasıyla yenilir ve Amerikaya kaçar. CiA eğitimli Amerikancı ajan haline gelir.

Çat seksenler sonu Fransız kesimin lehine olaylar gelişleyip Hafterin de olduğu Kuzeylileri yenerken, 1999 yılında yenilmiş sayılan Kuzeyli Müslüman idris DİBİ askeri güçelrle yönetimi eline geçirir. O  günden günümüze dek yapılan 6  seçimi de kazanır. En uzun iktidarda kalan Afrikalı günümüz lideri haline son geçenlerdeki seçimle gerçekleşir. Fakat, Çat da iç karışıklıklar bitmiyordu. Bazen askeri darbe, bazen klasik Kuzey çıkışlı aşiret veya dıştan gelen kesimlerin müdahaleleriyle ülke karışıklıklarla uğraşmaktaydı. Son seçimde DiBi bazı muhalif liderlerin yetersiz evrak diyerek seçime sokmayınca, tepkiler oldu. Birçok mühalif de seçimi boykot ediyordu. Yine de İdris Dibi seçimi kazanır. Rakipsiz denecek katılımcı adaylarla elbet.

Rahatsız olan Kuzeyli bazı kesimler protestolar yapar. Bu arada doğrulanmayan ama ida edilen Boko Haramın da olduğu bazı örgütlerin militanların kuzeyden ülkeye girdiği çelişkileri de var. Sonuçta Cumhurbaşkanı ordu başında operasyona gider. Çıkan çatışmada da yaralanır. Ardından ölür. Ordu hemen sıkıyönetim ilan eder. İdrisin oğlu cunta konseyi başkanı olarak yönetimin başına konulunur. Tedirginlik de mevcut. Zaten, Çat bağımsız olduktan sonra iç karışıklıklarla veya başta Fransa, çevredeki Libya, Sudan Nijerya gibi ülkelerin hep müdahalesine uğruyordu. Tipik Afrika yoksul ülkesi ile dış müdahalelere her an uğrayan devlet şeklindeydi. Müslüman Hristiyan ayrımı hep kaşınarak kulanılan tetikleme yöntemiydi. Tabi yeri geldikçe Kuzeyden Güneye açılma yolundaki Çat nifus mücadele alanı veya Mülteci geçiş köprüsü olarak da kulanıldı.****

Bu bilgiler olurken, seksenlerdeki Çat ile klsik ile yeni sömürge ikilemleri ekleniyordu. Afrika sömürülen dünyanın alt sınıfsal alanı olarak da inceleniyordu. Dünyanın Kuzeyindeki zengin devletler ile güneydeki Afrika kıtası gibi yoksuluğun sömürgeciliğin olduğu yerler olarak da inceleniyordu. Afrika, bir anlamda ezilenlerin sistemsel resmini çizmekte kulanılıordu. Çat da tam da bu çerçevelerde girişilen hegemonya savaşlarındaki yeriyle habrleşip yorumlanıyordu. Bundandır ki geçmişi moda veya kalsik Ortodoks merkezli ele almayan kesimler, Libyada Kadafi devrilmesinde Hafterin adını duyunca, akla hemen Çat Libya yenilgisi hemen geldi.

Çat cumhurbaşkanı askerlleriyle operasyon yaparken öldürülürken, akla hemen geniş bir yakınn tarih akla getirdi. Çat gibi ülkelerde hala çok çirkin politikalar uygulanıyor. Dünyada yaşanan mülteci felaketinin hareket alanlarından birisi de Afrika kıtasıdır. Çat gibi sorunların yaratığı ağır insan dramlarıdır. Görülüyr ki Çat senelerdir haber yapılmadı. Sanki yokmuş denecek dereceye getirildi. Oysa, son yeni cumhurun öldürülmesiyle görüyoruz ki Çat da rahatlık falan olmadı. Hala krizlerin fayları sarsıntılar yaratılıyor. Hegemonya mücadelesi devam ediyor. Nitekim, sadece Çat deyil, Mozanbikten dahi gelen ilk bilgilerle IŞİD militanlarının da adı olması tesadüf deyildir.****

Şimdi girişteki deyerlendirmeyi yeniden okuyun. Yetmişlerde bu ülkelere hangi ülkenin müdahalesi dahi okunup genel yorum yapılırken, şimdi onca zengin ve kolay ulaşıma rağmen isimler dahi yok. Çat bir anlamda bana hem Afrikada olanları hem de kolay yorumla günümüzü kurtarmaya yönelen eski “sosyalist kendince aydınlara” bir anımsatma fırsatını kulanmamı da gerektirdi. Gerçekleri gerçeklerle geliştirdikçe anlamı olur.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
234AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin