yaklaşımlarÖzkan YıkıcıK. Kıbrıs İdlip gelişmelerinden şaşırmamak için – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

K. Kıbrıs İdlip gelişmelerinden şaşırmamak için – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Aslında, başlık daha uzun olması gerekirdi. İçeriği anlatma adına bu nedenli gerekliyse, ayni şekilde, başlığın da uzun olmama kuralı da tersinden işlediği gerçeğinden de  hareketn edince, böylesi salanan başlıkla makale ismini alıyor…Oysa, şaşırmamak için ve gerçeklerle yüzleşme adına imgesi daha gerçekli ifadeyi taşımaktadır. Ama, kural ve içerik çakışmadığı zaman, arayı bulma kulanım da böyle şekilenir. Kesin olan; gerek K. Kıbrıs gerek se idlip de olanlar onca farklılıklarına karşın, Türkiye merkezli devlet politikasında ne yazık ki ortaklaşma buluşmasında.

B Zaman farklılığı, koşullar deyişimli gerçeklerin uçurumu kadar, K. Kıbrıs ile idlipteki olayların Türkiyeleşen merkezli konumuyla, adeta deyerlendirme bakımından önemli ders veren öteki ters olgu da oluştu. Hem idlip, hem de K. kIbrısta Türkiye askeri ve siyasi bakımından önemli belirleyicilerden birisi. Üstelik, idlip ve K. Kıbrısa girerek, orada kalıcılaşma politikası fırsatı kulanılıyor. Bir farkla, Suriye yönetimi kendi toprağını geri almaya çalışırken, Yarım asrı geçen K. Kıbrıs yapılanması ile Türkiyeleşerek güneyden farklı kurumsalaşma alt yapısına dönüşme incelikelri vardır. Ama, Türkiye hem K. Kıbrısta son olan gelişmeler, Suriyenin idlipi alma veya cihatcılardan kurtarma hamlelerine sanki kendi yeriymiş gibi de savaş halini dahi göze almaktadır. Farklılıkların kesikeskinliği kadar, Türkiyenin temel devlet politikasının Kıbrıs başlangıçlı dış açılımı ile idlipte denenme ortak ikileminde, bu sorunalr günümüzde farklı olsa da çakışan gündemle direk Türkiye devletinin ayni eksenli karşı mesajlarıyla son günlerimizi yaşamaktayız.

KIbrısta Kimine göre Türk toplum lideri, kimine göre de “KKTC cumhurbaşkanı” olma resmiyeti bulunmaktadır. Yine

Akıncının bildik klasik siyasal ezberi “87” yılından beri yüksek sesle tekrarladığı “Ne güneyin azınlığı, nede Türkiyenin viyaleti olmama” sözlerini yeniden Gardiyın gazetesi mülakatıyla söylemesi, fırtınalar yarattı. Konu her ne kadar, söylenen sözler denilse de, gerçekte, günümüz koşulları ve TC siyasal devletinin tutumu olmaktadır. Tıpkı, idlip idlipken, şimdi Suriyenin toprağını almak isterken, takınılan tutum gibi.

Yine, Akıncının söylediği sözler üzerinden deyil de karşıt olma öfkesiyle ve veriştirme tekniğinin önde olduğu koşullar, Akıncının bu defada ki kelimelerinin de böylesi tepki yaratmasına neden oluyordu. Oysa. Onca lafa rağmen Akıncı Türkiye için birçok yakınlaşma adımı atarken, Erdoğan rejimi ısrarla yeri geldikçe karşıt gibi davranıp, hat ta kurulan protokole de uygun olmayan tavırla, K. Kıbrıs ziyaretlerinde zaman zaman Akıncı dıştalandı. Akıncının dediği deyil de kendilerince konulan karşıt politikanın tutumu olarak gerçekleşti.

Devletler, hele de bu tip kurumsalaşmalar hep kendilerine göre çizdikleri çizginin dışında braktıklarına hep düşmanlaştırıp ayni torbaya koyup saldırırlar. Tıpkı, Türkiye iç politikasında şimdielrde genel karşıta veya kendilerinin de koyduğu kesimle “Fetocu” nitelemesi gibi. aKıncı ayni tavrıyla pek de dikate alınmazken, solu tasfiye ederken de savunulan tezi, şimdi umadığı ve nedeni çok yönlü kuşkular içeren tavırla Erdoğanın sadece deyil, devlet eksenli partielrin fırçasına takıldı.

Elbet, burada bazı aydınlar ve sosyalistler Türkiyede ve K. Kıbrısta tavır koydular. Takınılan tututumun yanlışlığı ortada. Ayrıca, Akıncının ifade etmediği kavramlarla da suçlanma abartısı da ortada. Fakat, TC devletsel siyasal duruşunu sergilerken, idolojik bakışını yansıtırken, sadece K. Kıbrıs veya Akıncı deyil, aynisini hem de Suriye toprağı olan idlipte de sergiliyordu. Buda işin bütünlülü bakımından önemlidir. Ancak, salt karşıt cepesiyle yetinmemek de gerekmektedir. Üstelik, girilen K. Kıbrıs saray hesaplaşması nedeniyle, buradaki Akıncının dışındakilerin fırsatı kulanıp bu çizgide duruşları da sinirlenilen “ilhak” kelimesinin de anlamını itiraf etmekteydi. İlhaka karşı olma adıyla gösterilen başlangıç tepkisi, iki önemli itirafı da içeriyor. Tabi, olanları olduğu gibi ele alınırsa!

Birincisi, sık sık tekrarladığım “sizin söylediğiniz deyil, onların anlamak istenilen şekliyle algılanarak probagandalaşması”: ikincisi de bu fırsatı kulanarak işbirlikci yansıtmacılıkla hem de rakibi ekarte etmeyi kulanmalarıdır. Ama, iş bukadarla deyildir. Resmi duruşcuların yanlış yalanlarla idolojikleştirip baskıyla söylemler yapmaları kadar, buna karşı olduklarını söyleyenlerin de yanlış duruşları da vardır. Örnek mi, elbet Akıncıya karşı olan tavrı eleştirmek doğrudur. Ancak, sanki bağımsız Kıbrıs istermiş gibi noktasına dek çekip de direk savunmak da başka aldatmaca şekline dönüşmektedir. Hele de bu tartışma ile sanki ilkmiş gibi davranıp direk arkasına sıralanıp seçim desteğine dek bağdaştırmak, olayın siyasal aldatma cepesinin ikinci halkasını da oluşturuyor.

Oysa, Akıncının senelerdir deneğimi de vardır. TC ile olan ilişkileri nedense seçim sürecine girince tıpkı öteki olgular gibi bellekten sildirtildi. Hiç uzağa gitmeyelim: yaşanmışlıklarla yakın dönemi anımsatalım:”Sığınacak liman deyerlendirmesi, İsviçre sürecinde ve öncesindeki Türkiye ile olan görüşme ve masa başındaki çavuşoğluna teslimiyet gerçeği, ısrarla akıncının yakınlaşma çabası” bunlar hep yaşandı. Neden se Erdoğan çevresi ve dahası CHP gibi öteki devlet eksenli duruşcular Akıncıyı istedikleri zaman kulanıp sonra ona buna teslimieytle suçlayan ikili tavrı sergilediler. Dedik ya. Olayda seçimler dönemi de olması bazı tavırların kuşkular ile destekler saydamlaşması arasında uçuşmaktadır.

Burada, sol demokrat ve aydınların olayı doğru deyerlendirmesi gerekir. Hat ta, görüldü ki Akıncıya karşı konulan öfkeli tavra Türkiye ve K. Kıbrıs ilerici kesim başka pencerelerden baktılar. Burada, olay Akıncıyı ilahlaştırıp arkasına sığınıp, seçimdeki seçeneksizlikten de kurtulma ilacı haline soktular. Türkiyede ise okudğum kadarıyla başta Ertoğrul Kürkçü, nedense abartı bir Akıncı Türkiye karşıtlıkla olayı yorumladı. Oysa, hepimiz yaşadık ve yaşayacağız, Akıncı ne Türkiyeye karşı nede tezlerine ters düşmektedir. Burada, bildik Klasik fark koyma Akıncı ezberine Türkiyenin gösterdiği tepkidir. Tıpkı, içte Fetocu deyip de en ilerici kesimi suçlama  şekli gibi. Bu yüzden, resmi eksende işbirlikci ve kulanımcıları birlikte davranıp Kıbrıs geleceğine de oynarken, ayni tutum ielrici kesimelrde yok. Hat ta, zaman zaman ters de düşülüyor. Bu konuda ise öteki önemli bizlik eleştiri de ilişki kurulan ilerici ve Kıbrısı tanımak isteyen aydınlara, buradaki kesimelrin doğru bilgi vermemeleridir. Bunu siyasal duruşa da yansıtarak, tutumlara yansıtmalarıdır. Öyle olmasa, yeri geldiğinde CTP başka konuda da tıpkı şimdiki gibi Akıncının abartılarak adada barış isteyen kesim olduğunu anlamazlardı. Belki de bu kendimize dokunmadan, başkalarından beklemenin solu da esir almanın da acı göstergesidir.****

Tesadüfe bakın, tarihin önemli cilvesi de yaşanıyor. Türkiye, şu veya bu şekilde asker soktuğu ve anlaşmalarla da görev kabulendiği idlip sürecinde, şimdielrde tam da kendi resmini ortaya koyan gelişmeler yaşanıyor. Buna bazı Türkiye yetkililerin “Misakı Milli ye göre” deyişleri de idlipte Türkiyenin neden bulunduğunun keskin acıtan gerçeğidir. Tabi ki Afrin ve öteki girilen Suriye topraklarında da yapılanlarla, buralardan çekilme deyil, elde brakılmanın başlangıç kurumsalaşması da olduğunu haykırmaktadır. Oysa, idlip hem Suriye toprağı, hem burada dünyanın gerici katilarin toplandığı Cihanistan adıyla da bazı kesimin ifade yaptıkları bölgedir. Suriyenin Cihatcıları kovup kendi toprağına sahip çıkmanın yanlış olup savaş gerekçesi yapıldığı politik tutumla karşılaşmaktayız.

İdlip, aslında Kıbrısa çıkışla başlayan, fırsat bulunup iraka girilirken ve şimdi Suriyede yapılan idlip sürecinde gözlemci askeri yerlerle kalıcılaşma politikaları bize TC kuruluşlu Sürecin olmadığını göstermektedir. Üstelik bunlar resmi tabu idolojisi haline geldiler. Bunu Kıbrısta yaşadık. Çizilen sınırların ötesinde toprak alındı: “Maraş dahil” sonra sorulduğunda da “boş bulduk! Bunları geri vereceğiz zaten” dediler! Ama, şimdilerde Maraş tartışması gibi brakın geriye vermek veya Kıbrısın toprak bütünlüğünü, K. kıbrısrta her yönüyle Türkiyeleştirilen ve yasadışı kurallarla işleyen bir yapı oluşturuldu.

Benzer durum Suriyenin Kuzeyi için de yaşanıyor. Atamalar, kurum kurmalar ve valiler atama yanında, yandaş mezhepcilerin yerleştirilip temizlik yapmak da yeni Kuzey Suriyenin oluşturulup elde kalma çabasıdır. İdlip olayı da bunun ön kalesi. Önceki yazılarda da yazdığım gibi: “idlipte Cihatcıların yenilmesi, işkal edilen yerlerin gündeme gelmesi demektir” görüşü önemlidir. Onun için idlip Suriyenin mümkün olduğun kadar tutulmalıydı. Dahası, önce Şamla başlayan Suriye fetihciliği, şimdi idlipte kendine göre tanponla bazı yeri demetleme kazancına dek gerilemesine rağmen, toprak tutma ile adına n”Misakı Milli” denilip lozanı da pratikle yırtma anlayışıdır.****

Şimdi anladınız mı tesadüfün acıtan ve yakan tarafını? Akıncı klasik ezberiyle öfke alıyır ve ilhaka karşıymış algısıyla saldırıya uğrarken, idlip sanki Anadolu kentiymişcesine orada normal şekilde kalıcı olunma siyaseti savunuluyor. Bu idolojik ortaklı gerçek Türkiye. Türkiye ise önemli güçlerin onayı olmadan da yapamıyor. Şimdi, kendileri de Kuzey Suriye hesabı olan ABD elbet büyük plan ışığında Türkiyenin kendi rolunu oynayıp, hem Suriyeyi darbeleme, Rusyadan uzaklaşıp ilgili ülkenin de hegemonyasını kırmak istiyor. Boşuna deyil Türkiye ile Suriye ordusu karşılaşırken, ABD yetkilisi Ankaraya gelip üstelik “Türkçe” konuşarak gazını verdi. Böylesi emperyalist oyunlarda, krizleri kontrolu kriz veya savaşlarla Pazar kavgasına sokarken, elbet yandaşlarına da pay vermektedir. Kıbrıs ise şimdilik sistem için fazla sorunu yok. Ama, ebediyen böyle kalmayacağı da kesin. Türkiye de olursa tüm Kıbrısı kontrol etme veya Kuzeyle yetinme adına politikalarını hamlelerle gerçekleştirmekle meşkuldur. Akıncı, bunun yolda damıtılan asvalt içindeki toprak gibidir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
236AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin