YKP Sekretarya üyesi Alpay Durduran Kıbrıs sorunundaki son gelişmeleri değerlendirdi. Açıklama şöyle:

Büyükelçi ve Genel Kurmay başkanı ağız birliği yaparak iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitlik ve güvenlik için yeni ve ortak önlemler hakkında konuştular. Kıbrıs konusunda BM Güvenlik Konseyi’nin Barış Gücünün süresini uzatma kararı vesilesiyle konuşup Kudret’in “federasyonun modası geçmiştir” sözü ve diğer TC’yi desteklemekten çıkar uman siyasilerin bu arada Beşparmak Gurubu (batan güneş anlamında değil) tarafından halkımıza sağlanan engin bilgilerin karşılığını verdiler. ‘Siz bize destek verip yağlarken böyle ters düşmelere karşı da hazır olmayı öğrenmişsinizdir’ mesajını da vermiş oldular. Dünyaya sözler verip uzlaşmaya hazır barışçı bir idare havası satanlar ve onların destekçiliğini bir ileri bir geri gidip halkın barışa hazır olmadığını söylemeğe çalışarak ilerletenler görevi orada bırakmazlar. Halka da ak da deseler desteklemek kara da deseler desteklemek milli görevdir mesajını anavatanın tam desteği ile verirler.

Halk bu oyunu yutmamaya başlamıştır, onun için ardı ardına cumhurbaşkanı değiştirir ama bu kez de “bak Rumlar eşitliğimizi kabul etmedi” gibi yeni uzlaşmazlık nedeni icat ederek zenginleştirdikleri uzun liste ile çözüm olamıyor masalıyla karşılaşır. Hâlbuki örneğin siyasi eşitlik dünyadaki federasyonların hangisinde bizdeki kadar önemle onaylanmıştır. Onun için şimdilerde çözüm karşıtları yani dünyadaki belaların azalmaması için çalışmakta olanlar “tam siyasi eşitlik” demeye başladılar ama şimdi BM’yi kızdırmamak gerektiği için yumuşak laflar sırasıdır; onun için listeyi kısa tuttular.

Halkımız bu numaraları yutmamalıdır.

İstediği çözüm modelini sürekli içerde başka, görüşme havası estiğinde başka ve seçimlerde başka hava ile götürenlerin çözüm getirmeyeceğini ve çözümü dünyanın genelinin onların istediği gibi düşünmediğini anlamalıyız. Onun için çözüm olmayacak ve sorundan zarar görüyorsak zararımız devam edecektir. “Anavatan” bizi yalnız bırakmayacak ama bugünkü sefaletten de ileri gidemeyeceğiz.

Denizlerden hayır görmeyeceğiz. Bize ancak deniz (çevre) kirliliği kalacak ve Doğu Akdeniz sonunda dünyanın genelde kabul ettiği paylaşımla paylaşılacak. Ülkesinin denizlerini diğer parçasının haklarını düşünmeden başka bir ülkeye peşkeş çekmenin garabeti bir tarafa insanlarımıza sermayenin çıkaracağı gaz veya petrolden gelen kârın ilgililere kâr diye dağıldıktan sonra oradan gelen kazanç vergisinden ne kadar pay düşecek ki! Bakın bakalım petrol çıkan ülkelerde refahta adalet ne kadar görülür!

Halkımız ülkesine sahip çıkıp güven ve refah öncelikli ve adil ve etkin bir yönetim kurmalıdır yoksa dersini çalış ki yardımı hak edesin tehditleriyle komşunu bile seçemeyeceğin bu düzen dünyanın başına dert açtığı gibi bize de dert getirir ve her geçen gün tehdit artar. Tehdidi yaratan tehditten korkup garantilerden de vazgeçebilirim diyor diye barış garanti sayılamaz. Zaten vazgeçecek değildir ve istemeyerek de olsa sürüklenebilir. Seçmenlerine cesur olduğunu gösterme bazen risk almayı gerektirir ve siyasiler kapılır gider. Yedi düvele meydan okunan demeçleri anımsayın!