YKP Sekretarya üyesi Alpay Durduran son siyasal gelişmeleri değerlendirdi. Açıklama şöyle:

Dünya, Kıbrıs’ın bölünüp ayrı devletler kurulmasını kabul etmedi. İki dünya savaşından sonra bir daha böylesi savaşı görürse dünyanın sonunun da geleceğini anlayanlar BM gibi bir örgütle çare aradı. Ama Kıbrıs gibi bir barış projesiyle bir sömürgeden kurtulmayı İngiltere gibi en büyük sömürgeciye rağmen başarsa da sonunda tüm devletler aynı derecede BM ve barış idealine bağlı değildirler. Onun için birçok örnekte olduğu gibi devletler sorunlar için her adım atmaları gerektiğinde çıkar hesabı yapmayı unutmadılar.

Kıbrıs’ta da BM’nin sorunları barışçı yollarla çözme kuralı çiğnendi ve bölgede savaş çıkaracak ve dünya savaşına doğru gidebilecek olasılıklara karşı dikkatsizce Kıbrıs’ın egemenlik yanında tüm iç yapısına ve bölge gerçeklerine ters iç ve dış hukukunun da aleyhine macera arandı. BM’nin yapısı ve zamanın güç dengesi de Kıbrıs’ın bölünmesine izin verdi ama bir kısmına razı olmayan iki güç tarafından bölündüğü için bağımsızlığının ve toprak bütünlüğünün korunmasının da devam ettiği şimdiki statüko ortaya çıktı.

Şimdi denizlerde doğal gaz ve petrol yatakları olasılığı yeni fırsatlar yarattı ise de dünyanın en büyük kazanımı olan dünya savaşından uzak durmanın önemi unutuldu. Ne yazık ki ikinci dünya savaşı öncesinde olduğu gibi son adımından atılması da demek olacak bölgesel çıkar peşinde koşmaktan kaçınmak zorlaşır oldu. Nükleer güçler serbest ticaret silahını da yek diğerini ezmek için kullanmaya başladığına göre bölgesel güçlerin destekleri için onları daha çok sömürgeleştirip rakiplerine fark atmak isteyince Nötron bombası gibi maceralarla karşılaşabiliriz. Onun için BM’ye dikkat etmek BM konvansiyon ve diğer uluslararası kararlarına saygı en büyük çıkarımız ve kazanımımızdır.

Kıbrıs birleşmelidir ve bir devlet demeye layık olacak kadar saygıyı ve olanağı korumalıdır. Çözüm ancak böyle bizim ve dünyanın hayrımıza olur.

Onun için “iki toplumlu federasyonun vadesi doldu” dedikten sonra “şahsen bir şehit çocuğu olarak, babamın, bizi başkaları yönetsin diye öldüğüne inanmıyorum” diye ekleyen birisine çözüm bulma süreci emanet edilemez. Barış ve çözüm diye gayret gösterir gibi yapması barışa engel olma çabasından başka bir şey olamaz.

Çağdaş dünyada hukuk devletleri olmak zorundadır. Doğru ise tüm insanlık BM konvansiyonlarıyla tanımlanan hukuk devletleri halindedir. BM üyesi olmayan devletler bile öyle oldukları iddiasındadırlar. Yani Kudret beyi başkaları değil hukuk yönetecek diye anayasası olan bir ülkede yaşıyoruz ama o geçmişte yaşanan ve bir daha olmasın diye çözüm arandığına değil tekrar o günlere dönülmesinin arandığına inanıyor. Barışçı çözüm iddiaları çözümsüzlüğü uzatmak ve başka fırsatlar beklemektir.

Halkımız dünyanın barış ve güvenlik için gereksindiğini korumalı ve BM’nin desteklediği çözümü desteklemelidir. Laf cambazlarına paçayı kaptırmamalıyız.