yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGüncel hayattan yakarışlar – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Güncel hayattan yakarışlar – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Pazarın ikindisine de bulunuyorum. Günün sıcaklığı ağır ağır tükenme yolunda. Güneşin azalan ışıklarıyla, gecenin seyredilme anları da yaklaşıyor. Fakat gün önemli! 19 Mayıs olmaktadır. Türkiyenin Kuruluş başlangıç tarihi olarak Atatürkün Samsuna çıkışının tam 1  asırlık zamanın da oluşmasının birleşimi olmaktadır. Herhalde olanlarla kocaman 1  asrın geldiği aşamanın kıyası yapılması gerekmekteyken, genelikle güncel oynama kuralı sonucu, güncel gündemin sınırları arasına sıkışıp kalındı. Halbuki hayatın kendisi de öylesine yakarışlarla gelen olayları sıralıyor ki gerçekten güncelerden hayata varan yolda dahi söylenmesi gereken, alınması zorunlu olan derslerle örülüp, geleceğin de nedenli tehlikeli olduğunun kanıtlarıyla doludur. Fakat, kendi gündem ile yaşam öylesine uçurumlaştı ki birbirine uyumlaştırma dahi birçok mesajı içeren konular nerede ise hiç günceye takılmadan tükenip geçiyor….

Bugünm 19 Mayıs; Türkiye için tarihi gün. Fakat, ayni tamamlayıcı olgu ise nerden nereye gelinmenin de acı resmi de aynada sırıtmaya devam etmektedir. Buna tamamlayıcı olarak Ramazan ayının da olması, siyasetin dine nedenli enjekte olduğunun iftar sofralarında da direk yaşatılmaktadır. Oysa, hala ezberci Atatürkcü tabucular “laiklik, çağdaşlık” gibi ilkeleri yaşatacaklarını tekrarlamaya devam etmenin ötesine geçemiyor. Üstelik,bunları daha da netleştirecek İstanbul seçimleri ile Erdoğanın 2023 stratejik mesajı da verilip, APdulhamiti Atatürkle özdeşleştirince, bu güncel söylem dahi anlatacağı çok mesaj içermektedir. Konuları boğmayalım: Tam da 19 Mayıs günü yaşanır ve yarın da hafta başında siz bu yazıyı okurken, nerelere gelinip, nasıl yarının birlikte bir düşünsel yorumunuzu yapmanız için bazı hayat yakırışlarıyla bilimselik sunmaya çalışacam.***

Genel ilk mesajı dierk gelecek nesil adına eğitim Türkiye planında arada yakaladım. Eğitim, istenen insan tipinin yetiştirme aracı olarak düşünülmeli! Türkiye de eğitim sistemlerinde ki oynamalar buraya da direk yansıdığını da konuşmasak da hayat bize haykırarak yaşatmaya devam etmektedir. AKP iktidara geldiği günden beri ençok yazboz yaptığı alan Eğitimdi! Bolca yeni plan denilerek silbaştan başlandı. Tek hedef yöneltisi devam etiriliyordu. Bilimsel eksenden inanç dini geri ortaçağa yönelişler herdefasında devam edildi. Dindersleri veya Evrim bilimseliğinin kaldırılması gibi…..

Cumhurbaşkanlık rejimi ile yeni Eğitim bakanı da sıfırlama ile yenidenlik ikilemine uyarak tekrardan eğitim sistem prokramı açıkladı. Güzel ezber sonrası, içeriği okundukça öteki gerçeklik de sırıtmaya başladı. Bugünkü Birgün gazetesinin de mahşetine düşen öz iyice tehlikenin işaretini daha bir yaldızlı yazdırmaya devam edildi. “Zorunlu din ve ahlak kültür dersleri, Matematik ve Felsefe gibi derslerin de seçmeli olma” özetleme her olguya yanıt verecek boyutdadır.Bilimin düşünce alanı Felsefe ile dünyada bilimsel araştırmalarda kulanılan Matematik seçmeli olurken, Din Dersleri değişik kuram ifadelerle zorunlu kılınıp, bilimselikten inançlı birey seçkisini eğitimin temel kuramı olarak resmen belgelendirildi. Buna bağlı birçok başka ince dokunan çağdaşlıktan gerileme veya bilimselikten ortaçağ karanlık dinsel dönüşümle olgular da araya serpiştirildi.

Bu olayın tam da 19 Mayısta güncel hayata katılması ise hedeflenen yarın için dikate alınması gereken hamledir. Evrim teörisinin kaldırılması veya tarihin saptırılarak Apdulhamitin öne çıkarılıp yeniden yazdırtılıp Yeni Osmanlı idolojik düşünce modelinin kökleşmesi hamlelerine, Felsefe gibi bilimseliğin düşünce dalı ile matematik biliminin olmazsa olmazını gerileterek Dini öne çıkartarak sisemin stratejik ayağının da oluşturulması gösterildi.

Yazmadan edemiyecem: şu anımsatmama mutlaka bağlı kalma uğruna bunu gerçekleştiriyorum: Nediyordum: “Türkiyedekiler Kıbrısı Kıbrısdakiler Türkiyeyi bilmeden tartışma yapıyor! Ayrıca, Türkiyede sıcak pratikte bazı konular geçiştirilerek bu kavşakta tartışılmasa da buradaki koşullar nedeniyle bizim gibi doğrularla uğraşan insanların bunu yapma görevlerinin de olduğunu hep uyararak yazdım. İşte yeni bir geçiştirilen konu daha:

Türkiye Cumhurbaşkanı Samsunda yapılacak yürüyüş için çağrı yapar. Diyeceksiniz “buradan ne çıkar”! Gerçekten normal ülke olsa ve devlet parti ilişkileri doğal kurallarda işliyorsa, doğrudur. Üstelik, başlığa bakın: “Tüm partiler Samsundaki 19 Mayıs gençlik yürüyüşüne çağrıldı” deniliyor. Oysa burada dahi eksiklik öne çıkarılmadı: HDP yani meclisteki üçüncü büyük parti çağrılmadı. Bu önemli mesajdı. Ayrıca AKşener de günün koşulalrını da sıralayarak bu yürüyüşe katılmayacağını belirtiverdi. Fakat, 19 Mayıs söylemi haykırışları öne çıkarıp bu günceği yok saydırtırcasına klasik Kılıçtaroğlu politikası yeniden gündeme oturdu. Herkese “tıpış tıpış” diyen Kılıçtaroğlu Samsundaki Erdoğan çağrısına öteki koşulları hesaplamadan aslında kendi aynasının yansıtarak katıldı! Paradoksun  kendisi şu: İstanbul seçiminde şu veya bu şekilde itifakla bir davranış tabanda oluştu. Üstelik, CHP eksikliklerine rağmen. Ancak, birisi itifakcısı ötekisi destekleyen partilere rağmen yine tıpkı Yedikapı olayı gibi Kılıçtaroğlu Samsuna yolandı. Bu durum birçok kişinin kafasında CHP AKP ile Türkiye itifakı kurgusuna da yönelineceği gibi algılanma tehlikesi oluştu. Hele kuşkulu katılım seçmen tutumuna nedenli ayrdımcı olunur, başka bir soru.

Aslında, Erdoğanın bilerek veya bilmeyerek yine muhalefet eksenindeki Kürt kırılganlığına ve CHP uzlaşma teslimiyetine yönelik hamlesi yeniden başarılı olundu. Şimdilik, İstanbul seçimi nedeniyle tartışılmasa da yarın oynanacak oyunlar olurken hele de CHP tavırları sonucu yeni umutsuzluklar yaratacağı da kesin. Böylesi Atatürkcü reklamlı ama resmen Osmanlı dönüşümlü bir 19 Mayıs yaşandı. Boşuna değil, Erdoğan çekinmeden Atatürk ile Apdulhamiti ayni keyfeye korken, konuşan öteki AKP eksenliler ise Atatürk adını dahi kulanmadı….

Belki de işin özetini Pelin Cengiz Artı Gerçek köşesinde güzel belirti: Kocaman hava alanına uçaklar inemedi, Mersindeki Nükler santral yapımında çatlaklar oluştu, Ilıca barajı su tutmuyor” denerek, sistemin överek büyüklük imgesi koyduğu eserelrin güncel boyutunu özetliyordu…..

Türkiyenin Güncel hayatından böylesi 19 Mayıs ve öncesi gelişmeler teker teker yaşanırken, K.KIbrısa tortuları ulaşmaması mümkün değildi! Nitekim, Buradaki dönüşümler de çok net şekilde yaşanıyor. Hat ta şu paradoks işbirlikci teslimiyet onursuzluk farklılıklar da yaşandı. Biryandan, atatürkcü ve Laik ezberler ve simgeler kulanılırken, öteyandan AKP işbirlikcilik gerici dönüşümleri de tekrarlamaktan geri kalınmıyor. Öylesi karşılıklar oluyor ki ne basın nede partiler buna hala ses çıkarmıyor.

Basit insani örnekle başlayalım: Cahit Hoca eski önemli sendikacılardan birisidir. Yaşlı bir adamdı. Özellikle de kendine atatürkcü diyordu. Köyün Camisinin hoparlörün çok ses verilmesinden rahatsız olup şikayet yaptı. Bu gayet normaldır. Hele de bazı yerleşimlerde çatlatırcasına enson sese dek Camiden ezan  okunmasına tepki duyanlar oluyor. Cahit Hoca size sağlık, hafta başınbda hayata gözlerini yumdu. Bakın işin inanç konumuna; Hoca cenaze selahını okumadı. Neden, hocanın yüksek sesle ezan okunmasına karşı olmasını gösterdi. Bu olay K. Kıbrısta gerçekleşti. Kocaman hükümetler, Diyanetler ve 21 gazeteli memleketde oldu. Birkaç gazete konuyu yazdı. Ama, partilerden falan hiç ses gelmedi. Nedeolsa koltuk sevdası ve rantcılık, dildeki Atatürkcülük kelimesi olsa dahi buna karşı çıkmaya kendilerini yeterli bulamadılar!

Zaten devamındaki olay da başka mesajı verip tamamlıyordu: Türkiyenin Cumhurbaşkan yardımcısı Fuat Oktay uçağını doldurup buraya geldi. Herkesin gözüne soka soka Halasultan ilahiyat kolwejinde iftara katıldı. Bukadarla değil, Lefkoşa belediye başkanı da bu iftara sokulmadı. Olay net olunca, başkan sadece polisi suçladı. Kimse, böylesi bir olayın neden yapıldığını ve mesajın ne olduğunu konuşmak istemedi. Üstelik, böylesi bir katılımla buradaki parknerlerinin de ne olduğu tamamlayıclığını da yapmadı.

Dedik ya: bu yıl tesadüflerle yaplmak istenenler gayet güzel buluştu. 19 Mayıs, ramazan ayı, İstanbul seçimleri… mesajlar net veriliyor. 2023 yıl hedefi, iftar sofralarındaki politika ve işine gelmeyen iftarı da dağıtma dinselikleri politik yarının taşları olarak yaşandı.Türkiye İstanbul seçimlerine, K. Kıbrısta yeni işbirlikci koltukcularına odaklandı. Artık yalanın hertürlüsü normal, doğrusu ise tehlikeli. Boşuna değil 1 Asırlık Gençlik bayramını kutlayan Türkiyede Onbinlerce öğrenci görüşleri nedeniyle hapisanede yargılanmayı beklerken, yeni eğitim prokramı ile resmen yarının gençlik hedefi de açıklanıyordu.Üstelik Düzenlenen gençlerle sohbet geneleklerinde muhalefet eleştirilirken, çekinmeden imamoğluna dahi Fetoculuk yaftası yapıştırılarak açıkça seçim hamlelerine de tanık olduk.

Bakalım, yaşanan ile yaşatılanın hesaplaşıp yarına nasıl dünya gerçeğine nasıl ulaşacağız? Boşuna değil sık sık şu tekrarla uyarılar geliyor: “Gündemi anlık çıkarla boş geçirmek, geçmişi doğru öğrenmek istememek le geleceği de taşlandırma olasılığı da olamaz”! Geçmişi bilmeyen, yarını da gerçekleştiremez özeti bolca söylenir hale geldi. Ayrıca, geçmişi bilmeyen, ona ezber güncel geçmiş öğretilip aptal yerine koyma gerçeği de vardır. Bunlar kısa güncenin hayat yakarışları olarak kaleme gelip döküldü.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin