Kıbrıs’taki olayları NATO talimnamelerine veya özel harp psikolojik savaş yöntemlerine göre yorumlamak -4- Ulus Irkad

986

Aslında 1955 yılından itibaren EOKA kurulurkenden , Kıbrıs toplumları hemen Gayrı Nizami Harp durumuna sokulmuş ve Özel Harp veya Gayrı Nizami Harp hemen uygulanmaya başlanmıştır. Bu kurallar da Özel Harp NATO Nizamnamesinde bulunmaktaydı. TMT de Özel Harp Eğitimi alan subaylar tarafından kuruldu ve aynı Nizamname aynı teknik ve emirlerle yürütülmeye başlandı. İki örgütün de aslında temelde birbirlerinden farkları yoktur ve beyin takımları aynı merkezden kontrol edilmekteydi. Zaten kaynakçada verilen kitaplarda bunları yürüten komutanlar hakkında, bu kuralları Kıbrıs’ta nasıl uygulandıkları ve NATO hakkında da birçok detaylı bilgiler verilmektedir.

Bir önceki makalemde de yazdığım gibi  Kontrgerilla ve Türkiye kitabının yazarı Suat Parlar kitabında (1997,sf.61) Kontrgerilla’nın veya Özel Harbin, terörü mücadele şekli olarak seçtiğini yazmaktadır ve şunları da yazmaktadır:

“Kontrgerilla “devlet terörü”nü, “mücadele tekniği” olarak benimsemiştir. “Mücadele tekniklerinden birisi de şiddet hareketleri ve misillemedir”. Bu misillemenin ölümlere sebep olması ve taksimin bu ölümlerle gerçekleşeceği inancı ağır basmaktadır. Pek tabi ki bu misillemeleri sadece TMT yaratmamıştır, Özel Harp uygulayan EOKA da misilleme uygulamıştır. Bir örnek olay anlatalım: 1967 yılında, Baf Koloni (Yolüstü) Köyü’nde bir düğün töreni olmaktaydı. Bu sırada “Andreas Steni” diye bir Kıbrıslırum arabasını durdurarak otomatik silahını alır ve düğün töreninde, sırada beklemekte olan Kıbrıslıtürkleri tarar. Olayda bir Kıbrıslıtürk genç adam ölürken, bir ihtiyar kadın da yaralanır. Andreas Steni, burada bir provokasyon yapar ama bana göre misillemeyi de bilinçli olarak davet eder. O sırada düğünde de hazır olduklarını duyduğum bazı üst yetkili Susuz köylüleri, bu olaya orada şahit olurlar. Fakat bir misillemenin olması, emir verilmeden de TMT militanlarının, yalnız başlarına harekete geçmeleri de olanak dahili değildir. Yalnız başlarına, başına buyruk harekete geçme yetkileri yoktur. Nitekim geceleyin de Susuz Köyü’nün yeraltı militanları, aldıkları emirle (Nizamname gereği Özel Harp’te bu şarttır, kaldı ki kaos yaratıp İstirdat planına hizmet etmek de gerekir) missilemede bulunmak için Celocera Köyü yolunu keserler ve hastahaneye gitmekte olan bir taksideki Kıbrıslırum şöförle, gene yolcuları Kıbrıslırum anne Andivoni ve oğluyla, taksi şöförü Irakleus’u öldürürler. Bunun üzerine ertesi gün Baf EOKA örgütü bunun missillemesini yapmaya karar verir (Çok ilginçtir misillemeyi yapan da aynı örgütün elemanlarından biridir ve hiç suçu yokmuş , provokasyonu kendi yapmamış gibi hareket eder, bunun yanında EOKA’nın Türk yeraltı örgütünden gelen bu misillemeyi hemen yanıtlaması da ilginçtir). Bu arada EOKA’nın, Baf-Mutallo’dan ve köylerden gelen Kıbrıslıtürkleri toplayıp öldüreceğini bir kahvehaneci Kıbrıslırum kadın, sınır üzerinde Kuru temizleyicilik yapan bir Kıbrıslıtürk’e haber verir (Bu Kıbrıslıtürk, aynı zamanda 1963-64 Baf çarpışmalarında takım komutanıydı). Kuru Temizleyici Kıbrıslıtürk bunu Mutallo Merkez komutanlığına bildirir ama merkezi komutanlık hiçbir tedbir almaz ve halkın Rum kesimine geçmesine Izin verir. Akıbet çarşıya geçenlerin hepsi de EOKA’cılar tarafından tutuklanarak, bilinmeyen yerlere gütürülerek öldürülürler (Son zamanlarda Sevgül Uludağ’ın araştırmalarıyla bazı kayıpların kemiklerine ulaşılmıştır). O gün Kıbrıslıtürkleri çarşıda toplayanlar arasında olayı provoke eden Andreas Steni (Koloni kurşunlamasını yapan EOKA militanı) adlı şahıs da görülür. O sırada kendisi de dülger olarak Rum tarafına geçmiş bir Mücahit istihbaratçı, bizzat Steni’yi saklandığı bir bodrum içinde , bir aracın önünde, Kıbrıslıtürk Baflıları toplarken görmüş ve bana bu bilgiyi de o vermiştir. Steni, hem provokasyonun  hem de misillemenin içindedir. Görülüyor ki, bu nizamname yani misillemede bulunma yöntemi her iki tarafça da kullanılmıştır. Özel Harp Nizamnamesinde  insan canı veya hayatı önemli değildir. Amaç insan hayatı kullanılarak veya harcanarak amaca varmaktır.

“Arif Hasan Tahsin, Söz gazetesindeki anılarında 27-28 Ocak olaylarıyla ilgili ilginç bir bilgi aktarmaktadır: “Evet, Şehit Ulusun ablası Sevim Ülfet, 27-28 Ocakta, üç doktorun kliniğindeki durumu anlatırken şöyle demişti: “Hastahanenin içi, ölü ve yaralılarla dolmuştu. Bir ara Denktaş’I gördüm hastahanede. “Allah aşkına yeter artık” dedim. Denktaş, “Bu ölüler bize lazımdır. Dünyaya sesimizi bu ölülerle duyuracağız” diye cevap Verdi. Bu cevap karşısında “Öyleyse neden siz, ya da Dr Küçük ölmüyorsunuz? Siz ölünce, dünya sesimizi daha kolay duyacak değil mi? dedim.” (An,1996,78).

Birçok zamanlarda da kendilerine Lefkoşa’ya, ya mektup veya silah ve cephane götürmeleri için görev verilen insanlar, gene aynı Özel Harp teknikleri ve de sırf yakalansınlar ve başlarına bir kötülük gelsin diye, Kıbrıslırum makamlarina üst yetkililer tarafından ispiyonlanarak ele verilmişler,mevcut durumdan fayda çıkarma yoluna gidilmiştir. Bu konuda bana birçok tanıdık, hatta istihbaratçı insanlar da, bu yönde bilgiler vermişlerdir. Amaç olay yaratıp, gene aynı şekilde Türkiye’nin müdahalesini sağlamaktır.

Suat Parlan’nın kitabındaki aşağıdaki birlgiler de aslında Kıbrıslıtürklere pek de yabancı değildir (Sf.57):

“Seferberlik Tetkik Kurulu adıyla kurulan ve daha sonra Özel Harp Dairesi’ne dönüştürülen bu örgütle iligili olarak, Türkiye’de kontr-gerilla mücadelesinin öncüllerinden Em. Yarbay Talat Turhan şunları söylüyor: “Bizim ordu talimnameleri Amerikan talimnamelerinin tercümesidir. Amerika’da kontr-gerilla örgütünün talimname numarası FM-31’dir. Yani Field Manual-31. Bu talimnameye göre, “Gayrı nizami harp unsurları” iki gruptan oluşur. Bir yeraltı grubu, bir de yerüstü grubu. Yeraltı grubu, işte bu bahsedilen ve bütün NATO ülkelerinde ortaya çıkarılmaya başlanan örgütün kendisidir. Baktığımız zaman bu örgütün içinde ne var? Köye kadar inmiş bir örgütlenme bu. İstihbarat birimleri, sabotaj birimleri, cinayet birimleri var. Resmi talimnameden aynen okuyorum: “Adam öldürme, bombalama, silahlı soygunculuk, işkence, kötürüm haline getirme, adam kaçırma suretiyle tedhiş  ve olayları tahrik, misileme ve rehinelerin alıkonması, kundakçılık, sabotaj ve yalan haber yayma, zorbalık ve şantaj. Ve yine talimnameden aktarıyorum: “Bir gayri nizami kuvvetin yeraltı unsurları kaide olarak kanuna sahip değillerdir. Söz konusu ettiğim ST-1-15 nolu kontr-gerilla talimnamesini Kara Kuvvetleri Komutanlığı yayınladı…”(Parlar,1957,57).

Yukarıda Emekli Yarbay Talat Turhan’ın bizlere verdiği teknik ve bilgilerin 1963-1974 yıllarında tümüyle kullanıldığını o yılları yaşayan Kıbrıslıtürklerin birçoğu bilmektedir.  Aslında EOKA örgütlenmesinin de aynı olduğunu belirtmek gerekir.

 

KAYNAKCA

Parlar,S.(1997) Kontrgerilla Kıskacında Türkiye,Bibliotek Yayınları, İstanbul.

An,C (1996) Kıbırs’ta Fırtınalı Yıllar (1942-1962),Galeri Kültür Yayınları, Lefkoşa

-DEVAM EDECEK-