arşivUlus IrkadKıbrıs’taki olayları NATO talimnamelerine veya özel harp psikolojik savaş yöntemlerine göre yorumlamak...
yazarın tüm yazıları:

Kıbrıs’taki olayları NATO talimnamelerine veya özel harp psikolojik savaş yöntemlerine göre yorumlamak -3- Ulus Irkad

Yeniçağ podcastını dinleyin

Makarios Druşotis gibi aynı iz peşinde giden Ecevit Kılıç da Yunanistan’daki Özel Harp Dairesi’nin patentini bakınız nerede buluyordu (Kılıç,2007,104):

“Özel Harp Dairesi ve JUMMAT da hemen buraya taşındı. Böylece Özel Harp Dairesi de kiradan kurtulmuş oldu!

Binanın büyük bölümü Amerikan Askeri Yardım Kuruluşu için hazırlandı. Sadece bir bölümü Özel Harp Dairesi’ne ayrıldı.

Amerikan Askeri Yardım Kuruluşu JUMMAT da taşınmayla birlikte adını değiştirdi. Kuruluşun yeni adı JUSMMAT oldu.

Bu yardım kuruluşu JUSMMAT’ın Özel Harp Dairesi’yle ilgilenen, çalışmaların belirlendiği birimi J-3’tü. Açık adıyla Askeri Harekat Başkanlığı

Zaten zamanla Özel Harp Dairesi’yle JUSMMAT özdeşleşti. Subaylar bile kendi aralarında görevli oldukları Özel Harp Dairesi’ne JUSMMAT diyordu. Ortak faaliyetleri bilen siyasetçiler de problemli dönemlerde Özel Harp Dairesi’ni “JUSMMAT sorunu” olarak nitelendiriyorlardı.

Bugün de Özel Harp Dairesi ile Amerikan Askeri Yardım Kuruluşu merkezleri aynı alanda, Ankara Kirazlıdere Mevkii’nde buluyor.

Tabii yardım kuruluşu ismini yine değiştirir.

Yeni adı 1 Mayıs 1994’te ODC (Amerikan İşbirliği Ofisi) oldu. Amerikalıların JUMMAT (Amerikan İşbirliği Ofisi) oldu. Amerikalıların JUMMAT’tan beri büyük önem verdiği bu kurulun başında her zaman bir tümgeneral bulunuyor” (Kılıç,2007,104-105).

 

İsmail Tansu “Aslında Hiç Kimse Uyumuyordu” adlı kitabında TMT’nin Özel Harp Dairesi’ne bağlı olduğunu gizlemez, sadece bu Özel Harp Dairesi’nin misyonu konusunda pek fazla bilgi vermez. Ama bakın aynı kitapta neler söylemektedir (sf.8):

“Fakat, TMT’nin yeraltında bulunduğu 1958-1963 döneminde, bilinçli olarak “UYUR GİBİ” davranılıyordu.

Bu taktik,TMT’nin afişe olmadan güçlenmesini ve gelişmesini sağlamış, aslında İngilizleri ve Rumları aldatmış, uyutmuştur”(Tansu,sf.8)

TMT’nin ilk kurulduğu yıllarda haberleşmeye çok dikkat ederek “Özel Savaş Nizamnemesi”nde yeralan aşağıdaki kuralın takip edildiğini anlamaktayız:

“Özel savaş” kavramı içinde yeralan mukavemet harekatını yürütmek üzere hücre tipi çalışan bir yeraltı örgütü bulunmaktadır. Yirmibeşoğlu Paşa’ya göre “Mukavemet teşkilatına mensup unsurlar arasında azami ölçüde gizlilik muhafaza edilmekte ve emniyet mülahaza ile personel bir birini tanımamaktadır.Harekatın başlangıcında teşkilat unsurları meslekleri ile ilgili uğraşları içinde birbiri ile gizli haberleşme tekniklerini kulllanarak, istihbarat, sabotaj, pasif mukavemet ve propaganda konularında görevlerini yerine getirmektedir. Harekatın ileri safhalarında teşkilat unsurları arasında gizlilik kalkmakta ve faaliyetler şiddetlendikçe daha açık bir mücadele, şehir gerillası harekatı ile sürdürülmektedir”(Parlar,1997,60). Görüldüğü ve Türkiye’de çeşitli kitaplarda Özel Harp subaylarının görev aldığı TMT’de de Özel Harp kurallarının takip edildiği birçok kitapta da yazılmıştır. TMT’de gizlilik oldukça önemlidir çünkü örgütün hazırlık aşamasında gizlilik önemlidir ve Özel Savaş veya Özel Harp Nizamnamesinde de bu önemlidir.

İsmail Tansu’dan: “Söz konusu gizlilik nedeni ile TMT’nin her türlü faaliyetleri devlet kademelerinde resmi kayıtlara geçirilmemiş, sözlü olarak icra edilmiştir. Bu faaliyetlere ait yazılı belgeler yalnızca Genel Kurmay özel harp dairesinde son derece gizli olarak arşivlenmiştir” (Tansu,16).

Parlar kitabında (sf.61) Kontrgerillanın veya Özel Harbin terörü mücadele şekli olarak seçtiğini yazmaktadır ve şunları da yazmaktadır:

“Kontr gerilla “devlet terörü”nü, “mücadele tekniği” olarak benimsemiştir. “Mücadele tekniklerinden birisi de şiddet hareketleri ve misillemedir” demektedir. Aslında Kıbrıs’ta her iki toplumda da şiddeti olağan hale getirmek için 1950’li yıllarla 1960’lı yıllarda misillemenin terörü davet etmek için bayağı kullanıldığını görmekteyiz. Mesela Baf olaylarında Baf’ta 7 ve 9 Mart 1964 olaylarında mislilleme kullanılarak BM 1964, 4 Mart kararının etkilenmeye başlandığını ve Baf’taki olaylarla bir bakıma Sayın İnönü’nün de o dönemlerde Kıbrıslıtürk liderliğine gönderilen bir mektubuna yanıt verildiği şeklinde de düşünülebilir. 7 Mart,1964 Çarşı olayları bir provokasyon olarak nitelenebilirse, 9 Mart 1964 Rum-EOKA saldırısı da misillemedir ve amacın da iki toplum arasındaki ilişkiyi daha da koparıp bölünmeye yolaçmak olduğu anlaşılabilir. Tabi ki bu hareketler karşılıklı olmuştur ve JUSMMAT’ın amacının da bölünme olduğu ve aslında her iki toplumun arasındaki milliyetçi ve dışlayıcı özellikler bu yönde kullanılmıştır. Aslında İnönü’nün “Geri Cumhuriyet’e Dönün” çağrısının, Özel Harpçilerin pek de benimsemediği gerçektir. İnönü o mektubunda şunları yazmaktaydı:

“b) Kıbrıs Devleti, anlaşmalar esasları dahilinde hukuken ve fiilen mevcuttur.

  1. c) Kıbrıs Devleti teşkilatının, mer’I anayasa hükümlerine uygun şekilde işlemesi gerekir.

Cihan efkarının umumi kanaatı bu şekilde olunca Kıbrıs Türklerinin devlet işlerini Rumlara terketmeyip Türk hak ve menfaatlerini Kıbrıs devleti teşkilatı dahilinde de savunmalarına zaruret vardır” (Yaşın,2004,178-179). 1964, Baf, 7 ve 9 Mart olaylarından sonra İnönü’nün bu görüşlerinin önemsizleştirildiği ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin artık Kıbrıslıtürklerce güvenlik olarak pek öneminin kalmadığı görülecektir.

 

KAYNAKÇA

Kiliç,E (2007) Özel Harp Dairesi,Güncel Yayıncılık, İstanbul.

Tansu,İ (?) Aslında Hiçkimse uyumuyordu,….

Parlar,S.(1997) Kontrgerilla Kıskacında Türkiye,Bibliotek Yayınları, İstanbul.

Yaşın,Ö (2004) Nevzat ve Ben, İstanbul,Yeşilada Yayınları.

-DEVAMI VAR-

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin