Mahkeme kararlarındaki vicdani ret seyri – Murat Kanatlı

4366

Ocak 2019 içindeki Halil Karapaşaoğlu ile ilgili mahkeme kararları ile vicdani ret konusundaki külliyat önemli bir seviye geldi. Bu yazıda amacım yorum yapmaktan çok kararlarda yazılanları aktarmak çünkü tıpkı AİHM kararlarında olduğu gibi Kıbrıs’ın kuzeyinde de yüksek mahkemeler konuya dair önemli kararlara imza attılar, kararların içinde önemli detaylar mevcut…

Şu aşamaya kadar 3 Güvenlik Kuvvetleri  Mahkeme kararı, 2 Anayasa Mahkemesi kararı, 2 Askeri Danıştay Ceza Mahkemesi Kararı, 1’de Yüksek İdare Mahkemesi kararı mevcut…

 

Güvenlik Kuvvetleri Mahkemesi vs Murat Kanatlı

256/2011 nolu davanın kararı ile süreç başlar kabül edersek, Güvenlik Kuvvetleri Mahkemesi’de bana, Murat Kanatlı’ya bir ceza taktir ediyor. Cezadan çok karardaki bir ifade önemli. Kararda şöyle deniyor:

“Yukarda varmış olduğum bulgular ve yine sanığın vicdani retçi olmadığı ile ilgi bulgular ışığında İddia Makamının davasını makul şüpheden ari ispatladığı sonucuna varırım.”

25 Şubat 2014 yılında okunan bu karar ile Güvenlik Kuvvetleri Mahkemesi kimin vicdani retçi olup olmadığına dair yoruma gidiyor ve benim, Murat Kanatlı’nın vicdani retçi olmadığı söylüyor. Verilen ceza neticesinde 500 TL’yi ödemediğim için de 10 gün hapishaneye gönderiliyorum!

9 Ekim 2014 tarihinde 1/2014 karar numaralı Askeri Yargıtay Ceza Mahkemesi kararında üç yüksek yargıç, Mehmet Türker, Ruşen Aksun, Emine Dizdarlı kararda esas olarak Anayasa Mahkemesi kararına atıfta bulunup şu görüşe de verdiler:

“Ancak İlk Mahkemenin vicdani redde dair yasal bir düzenlemenin mevcut olmadığı vurgusuna rağmen meseleyi vicdani ret açısından tezekkür etmesi hatalıdır.”

1/2014 numaralı kararda şu da söylenmekte: “Anayasa Mahkemesi kararından alınan alıntılardan da görüleceği üzere KKTC’deki iç hukukunda özellikle Askerlik ve Seferberlik Yasasında vicdani redde dair yasal bir düzenleme yapılmadığı gerçek bir vakadır. Bu nedenle istinaf eden tarafından vicdani ret konusunda ileri sürdüğü argümanlara itibar etme olası değildir.”

Askeri Yargıtay Ceza Mahkemesi açık şekilde vicdani ret konusu değerlendirmeyeceği söylüyor…

 

Güvenlik Kuvvetleri Mahkemesi vs Haluk Selam Tufanlı

Askeri Yargıtay Ceza Mahkemesi’nin bu kararından 1 ay sonra ise 4 Aralık 2014’te ise 345/213 nolu davada Haluk Selam Tufanlı gene avukatı Öncel Polili vasıtası ile vicdani ret savunması yapıyor.

Kararda gene 2/2013 Anayasa Mahkemesi ve 1/2014 Askeri Yargıtay Ceza Mahkemesi kararlarına atıf yapılıyor sonrasında ise şu belirtiliyor:

“Netice itibariyle, iç hukukumuzda yer almayan Vicdani ret ile ilgili olarak Sanığın vicdani ret ile ilgili iddialarını inceleyip, bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Mahkemeler huzurlarındaki ihtilafları yürürlükte bulunan mevzuatlar tahtında karara bağlamakla mükelleftir.”

Davada tanık da dinletilmişti, kararda buna da yer verildi ve “Sanığın yeminli şahadet ile müdafaa tanığı Halil Karapaşaoğlu’nun şahadeti, sanığın vicdani retçi oluşu üzerinedir. Bu müdafaa yasal anlamda dayanaksız olup, bu sebeple bu konuda ileri sürülen argümanlara itibar etme olası değildir.”

Güvenlik Kuvvetleri Mahkemesi Yargıcı Mesut Mesutoğlu, Haluk Selam Tufanlı davasında, daha önceki Güvenlik Kuvvetleri Mahkemesi Yargıcı Fügen Ulutekin’in Murat Kanatlı’nın davasında kararı içindeki vicdani ret ile ilgili yorumları girmeyerek, vicdani ret tartışması dışında bir karar üretiyor. Gene 500 TL para cezası veriliyor, ödenmediği için de Haluk Selam Tufanlı 10 gün hapishaneye gidiyor.

2014 yılındaki 3 kararın sonucu 2 vicdani retçi onar gün hapishanede kalıyor…

D.2/2013 Anayasa Mahkemesi 13/2011 nolu kararda şu görüşe yer verilmişti.

“Vicdani retçi statüsünün ve bu statüye kabulle ilgili esas ve usullerin Askerlik Yasası’nda veya başka bir yasada düzenlenmemiş olması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından bir eksiklik, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf devletin Sözleşme altındaki yükümlülüğünü ihmali olarak görülmekte ve bu eksiklik nedeniyle askerlik hizmetine karşı olan vicdani retçilerin cezalandırılmaları, kişilerin Sözleşme’nin 9. maddesinde yer alan özgürlüklerine müdahale olarak değerlendirilmektedir”

2013 yılındaki bu karara bağlı olarak 2014 yılı içinde Vicdani retçi statüsünün ve bu statüye kabulle ilgili esas ve usullerin olmamasından dolayı 2 vicdani retçi hapis yattı. İlk davada statü belirlemeye Güvenlik Kuvvetleri Mahkemesi girmeye çalıştı ama Askeri Yargıtay Ceza Mahkemesi bunu uygun bulmadı.

 

Nuri Sılay vs Yüksek İdare Mahkemesi

Sonra aniden gene statü konusu gündeme geldi. Mehmet Türker, Gülden Çiftçioğlu, Tanju Öncül’den oluşan Yüksek İdare Mahkemesi (YİM) heyeti 9 Mart 2018 tarihinde D.10/2018 YİM 39/2016 nolu Nuri Sılay davasındaki kararda bir kez daha uzun uzun vicdani ret konusuna ve statüye değinmiş ve kararda şu görüşe de yer verişti:

“Davacı ön itiraz maksatları açısından Talep Takririnin olgular kısmında iddia ettiği ve uluslararası hukuk nezdinde vicdani retçi olduğunu ortaya koyduğunu ileri sürdüğü, şahsına sıkı sıkıya bağlı özellikleri olan fikir, ideoloji, inanç veya vicdana sahip olduğunu diğer bir ifade ile, vicdani ret iradesini kanıtlayıcı mahiyette herhangi bir şahadet mahkemeye sunmuş değildir. Huzurumuzda, Davacının askerlik görevini yapmaktan kasıtlı olarak kaçmadığı, Talep Takririnde iddia ettiği fikir, ideoloji, inanç ve vicdanı gereği olarak askerlik hizmetini yapmak istemediği hususunu istihraç etmeye, bu bağlamda, bireysel tercihinin Talep Takririnde iddia ettiği uluslararası hukukta yer alan vicdani ret hakkı kapsamında olduğu hususunu istihraç etmeye yeterli herhangi bir şahadet söz konusu değildir” demiştir. Tıpkı 2014’te olduğu gibi bir kez daha, bu kez Yüksek İdare Mahkemesi vicdani retçi statüsü konusuna girmiş ve karar üretmiştir.

 

Güvenlik Kuvvetleri Mahkemesi vs Halil Karapaşaoğlu

Bu kez konu bir kez daha Güvenlik Kuvvetleri Mahkemesi önüne gitti ve 3 Ocak 2019 tarihinde 455/2018 nolu davanın kararında mahkeme Halil Karapaşaoğlu’nu mahkûm etti ve 2000 TL para cezası veya 20 gün hapislik verdi. Karar verilirken 494/2017, 182/2018, 1/2019 nolu benzer davalar da birleştirildi.

Kararda yeniden yukardaki ilgili Anayasa ve Askeri Yargıtay Ceza Mahkemesi kararlarına atıf yapıp şunu söylüyor:

“Huzurumuzdaki meselede de yasama organı tarafından yapılan ve yürürlüğe konulan mevzuata göre Sanığın çağrılmış olmasına rağmen seferberlik deneme ve tazeleme eğitimine katılmaması bir suç teşkil etmektedir. Bu uygulamanın vicdani ret istisnası yasa koyucu tarafından öngörülmüş değildir.”

Bu karar bir kez daha Askeri Yargıtay Ceza Mahkemesine taşınıyor. 17-18 Ocak 2019 tarihinde Mehmet Türker, Gülden Çiftçioğlu, Tanju Öncül’den oluşan mahkeme heyeti tarafından okunan Askeri Yargıtay Ceza Mahkemesi 1/2019 kararında şu belirtilmekte:

“İlk mahkemenin kararına bakıldığı zaman, sanığa ceza taktir ederken Sanığın bir vicdani retçi olduğunu, vicdani ret mevzuatı ve vicdani ret hakkının tanınması ile ilgili idarenin gündeminde bir çalışma olduğu ihtilafsız olmasına rağmen bu hususları Sanık lehine hafifletici bir neden olarak dikkate almayarak ceza taktir ettiği görülmektedir.”

Yani YİM’deki ayni heyet bu kez Askeri Yargıtay Ceza Mahkemesi heyeti olarak oturum yapıp bir kez daha vicdani retçi statü konusuna girip Halil Karapaşaoğlu’nun vicdani retçi olduğunun tespitini yapıyor. Bu kararın sonunda da bu statü konusu tekrarlanmakta:

“İlk mahkemenin Sanığın vicdani retçi olduğunu, vicdani ret ve vicdani ret hakkı ile ilgili İdarenin yaptığı bir mevzuat çalışması olduğunu Sanık lehine hafifletici neden olarak dikkate almadan sanığa 10 gün içerisinde para cezasını ödememesi halinde Sanığa taktir ettiği 20 gün süre ile hapislik cezasının İdarenin böyle bir yasa çalışmasının olduğu ve 9/1/2019 tarihinde Resmi Gazete Ek VI’da Askerlik (Değişiklik) Yasa Tasarısı olarak yayınlandığını da dikkate aldığımız zaman müdahalemizi gerektirecek kadar fahiş olduğu ortaya çıkmaktadır.”

Burada ilk göze çarpan “vicdani retçi olduğunu (..) dikkate aldığımız zaman” kısmıdır, yani Askeri Yargıtay Ceza Mahkemesi 2014’ten farklı şekilde bu kez statü işine giriyor ve Halil Karapaoğlu’na vicdani retçi statüsünü veriyor. Bu çok önemli bir karardır.

Bu şekil ile ayni mahkeme heyeti iki ayrı yüksek mahkeme kararında, YİM ve Askeri Yargıtay Ceza Mahkemesinde idarenin yasa yaparak vicdani retçi statüsünü belirlemesini beklemeden kendisi statü belirlemeye başlamıştır. Bu haliyle ayrıca Askeri Yargıtay Ceza Mahkemesi 1/2014 ve 1/2019 kararları arasında da çelişki ortaya çıkmıştır. Bundan sonra Güvenlik Kuvvetleri Mahkemesinin benzer konuda hangisini temel alacağı çok da net değildir. Bu nedenle yasa değişikliğinin mahkemeleri daha fazla zora sokmadan hemen yapılması gerekir.

Bunun yanında yukardaki son kararda mahkemenin yasa değişikliği sürecini göz önüne alarak karar üretmesi de yasa koyuculara uyarı niteliğindedir. Bu, insan hak ve özgürlüklerini genişleten mevzuat düzenlemesine yasa koyucu irade gösterirse, süreç tamamlanıp yasal düzenlemesi tamamlanmasa bile, sürece bakıp alt mahkemelere daha mülayim davranmalarının önünü açan bir karardır da. Mahkeme, tüm bu konularda sorumluluğu bir kez daha yasa koyucuya yani meclise atmaktadır.

Şimdi ne olacak? Vicdani retçilerin statüsüne kim karar verecek, hangi Askeri Yargıtay Ceza Mahkemesi ve YİM kararı geçerli olacak? İşler karıştı, yasa koyucu en kısa sürede yasal değişiklik yapmazsa, AİHM’deki Murat Kanatlı vs Türkiye ve Haluk Selam Tufanlı vs Türkiye kararları ile durum bir kez daha karışacak, yasa koyucu hâlâ acele etmemeyi mi düşünür?