Tolstoy’dan vicdani red mesajları – Ulus Irkad

607

Geçenlerde El Cezire Televizyonunda, Gana’da (Afrika), Gana Üniversitesi’nde, Gandi’nin heykelinin okulun avlusundan kaldırıldığı açıklandı. Sebep de Gandi’nin yaşamı boyunca, 1907 yılında siyahlar hakkında ırkçı açıklamalar yapmasıymış. Tabi bazı müdafileri onun 1907 yılında daha politik olarak bilinçlenmediğini ve bir İngiliz Savcısı olduğunu iddia ettiler. Bu televizyon haberine göre Gandi, Siyah Afrikalıları aşağı görmüş. Aslında yalan veya doğru, bir liderin bu şekilde eleştirilmesi de güzel ve doğru bir tavır. Kimse tanrı değildir, asıl büyüklük veya gerçeklik ve doğru olan eleştiridir. İnsanlığın yapacağı en güzel tavırdır bu. Çünkü liderler de insandır ve eleştirilmeli, putlaştırılmamalıdırlar. Nitekim bir Hintli kadın öğretim görevlisi de, bunun  demokratik bir olay olduğunu, hatta Gandi’nin heykellerinin dikilmesinden rahatsız olduğunu, onun putlaştırılmak istemediğini de söyledi. Ne isterse olsun Gandi de insandı ve Gandi’nin de eleştirilmesi lazımdı. Bundan yaklaşık 14 yıl önce Ledra Palace’ta katıldığım bir panelde, oraya gelen Keşmirli bir akademisyen, aynı şekilde bir konuşma yaparak, Gandi’nin, Hindistan’ın bağımsızlığını kazanıp da, Gandi devlet başkanı olunca, Keşmir’de şiddet kullanılmasını onayladığını savunmuştu. Bilindiği gibi Keşmir hala daha Hindistan’ın bir ulusal sorunudur. Aslında bu da doğru olabilir, çünkü Gandi bir devletin başkanı seçilmişti ve bir devlet, mazlumları veya ezilenleri ezmek için en örgütlü baskı aracıydı. 1800’lü yılların sonlarında Tolstoy’la anarşizm konusunda mektuplaşan ve ondan pasif mücadele için danışmalar ve dersler alan Gandi, elbette tam bir anarşist olamazdı ama gene de bir ulusal devleti oluşturmuştu ve devletlerin varolma temelleri elbette masum değildi, bunun yanında anarşizm, devlete ve devletçiliğe de ulusal sınırlara da, ulus devlete de karşıydı. Anarşizmin, başından itibaren Sosyalizmi ve Komünizmi, Marksizmden de önce Kabul ettiğini de burada yazalım. Gandi de her lider ve insan gibi elbette çelişkiler ve yanlışların adamı olabilirdi ki öyleydi de. El Cezire’de ona eleştiri getiren öğretim görevlisi, bu arada bugünkü Hindistan’ın nükleer silahları olan emperyalist bir devlet durumuna geldiğini de eklemekteydi konuşmasına. Barışçı  ve sevgi dolu bir adam nasıl böyle bir devleti yartatabildi diye de soru soruyordu. Gandi’nin anarşistlerden, bilhassa Tolstoy’dan faydalanarak, şiddetsiz veya pasif direnişle, kansız olarak kazandığı mücadele de elbette önemli bir örnekti. Demir Küçükaydın arkadaşın diyalektiğin bir bilim olarak ele alınmasında veya bir felsefe olarak geçerli olmasındaki nedenin, insanın veya liderlerin yapmış olduğu hataların  eleştirilmesi veya yorumlanması olduğunu da Kabul etmemiz gerekir.

Gelelim Gandi’ye pasif direniş konusunda dersler veren ve onun bir lider olarak zafer kazanmasına sebep olan Tolstoy’a ve fikirlerine; Tolstoy bu fikirlerini Avrupa’da tanıştığı meşhur anarşist Proudhon’a borçluydu. 1874 yılında sahip olduğu anarşist görüşleriyle kazandığı kendi ekolünde anarşist felsefesiyle, Tolstoy, kurtuluş çaresini sevgide ve onun zorunlu sonucu olan kötülüğe karşı iyilikle direnme yönteminde bulacaktı.Tolstoy mecburi askerliğe de karşıdır.

Tolstoy “Din Nedir?” adlı eserinde (sf.148)  Vicdani red için şunları söylemektedir:

“İlk bakışta, askeri görevleri ifayı reddetmeler birbirinden kopuk, sadece askerlikle ilgili olaylarmış gibi görünüyor, ama öyle değil. Bu reddedişler aslında hiç de tesadüfi hareketler değildir; bunlar dini öğretilere sahih ve samimi bir riayetin sonucudur. Ve riayetin böylesi, dini öğretilerle bağdaşmayan ve ona zıt ilkelere dayalı bütün bir hayat yapısını yıkar. Bu yapıyı  yıkar, çünkü şidddete katılmanın Hıristiyanlıkla uzlaştırılamayacağını anlayanlar asker, vergi tahsildarı, yargıç, jüri,, polis veya herhangi bir şekilde memur olmaz iseler, bugün insanların herhangi bir şekilde memur olmaz iseler, bugün insanların eziyetini çektiği şiddet hiç de mevcut olmaz”

Tolstoy’un bu mesajları aslında bugün o görüş etrafında mücadele eden vicdani redcilerle de bir dayanışmadır. Hem de yaklaşık iki asır once geleceğe  gönderilen bir dayanışma…