Erdoğan niye kaybetmiyor – Yılmaz Parlan

3695

Cumhurbaşkanı Erdoğan izlediği yol haritası gereği bir kez daha seçimlerden galip çıkmıştır. Kabul etmeliyiz ki Erdoğan toplum mühendisliğini en iyi kullanan siyasi liderlerdendir. Gücü ne kadar pervazsızca kullansa da toplum mühendisliğini hiç bir zaman göz ardı etmiyor. Başkanlığa giden yolda elini bükemediği rakiplerini yargı yoluyla içeri attırırken diğerlerini de siyasi arenada çekişme ortamı yaratarak saf dışı bırakıp kendisini kamuoyu nezdinde yasal kılıyor. Başkanlığını da yasal güvence altına böyle alıyor. Muhalefetin hiçbir seçimden ders almayışı ve ısrarla HDP’yi dışarıda bırakması Erdoğan’ın zaferini de perçinlemiştir. Muhalefetin sürekli hata yapması Demokrasinin çıtasını aşağıya çektiği gibi demokratik mücadeleyi de maalesef geriletmiştir Başkanlığa giden yolda Kleptokrasi devletin üzerinde hakim kılınmış ve bugünkü tablo ortaya çıkmıştır. Demokrasinin zayıflatılması sığınabilecek güvenli limanları da devreden çıkarmıştır. Koca bir halk tehlikeye atılırken unutulmasın ki tarihte demokrasiyi terkeden toplumların başına felaketler gelmiş, tedavisi mümklün olmayan yaralar açılmış ve milyonlarca insan telef olmuştur.

“Biz dükkanı kapattık”

Kısaca demokrasi herkese lazımdır ve bir gün Sn Erdoğan’ın da sığınabileceği bir limandır.

Erdoğan’ı, yol haritasını kendi belirlediği seçimler yoluyla yenmenin mümkünatı yoktur. Zaten ortada bir seçim de yoktur. Siz varmış gibi hareket ederseniz yenilgi de kaçınılmaz olur haliyle.

Bütün köşe başları tutulmuş olup Medya olduğu gibi teslim alınmıştır. Son teslim alınan kale ise Doğan grubuna ait HÜRRİYET gazetesiydi. Aydın Doğan’ın fazla bir seçeneği yoktu. Doğan Grubunu ya işaret edilen taşerona satacaktı ya da tutuklanacaktı. Sattığı halde ikinci seçenekten kurtulamadı ve şu an hakkında yakalama kararı var.

Seçime gelirsek köşe başları tutulmuş olduğu gibi ülke OHAL’le yönetiliyor ve yetmezmiş gibi Bakanlar KHK yetkisi ile donatılmıştır.

Kendisine rakip gördüğü partinin Eş Başkanları tutuklanmış, milletvekillerinin yarısı içeri atılmış ve yaptığı toplantılarsa Polis tarafından basılıp dağıtılmış ve yetkilileri de tutuklanmıştır.

Muhalefet partileri ise HDP’ye destek çıkacaklarına onu dışlamışlar onunla birlikte görünmek istememişlerdir. Demokrasiyi getirme iddiasında olanlar için bundan daha çelişkili bir durum olamaz.

Tutuklanan sadece Parti Eş Başkanları değildir. Aydın, düşünür, gazeteci, yazan, çizen ne kadar insan varsa gerekçesiz şekilde tutuklanmıştır. Tutuklular Anayasa Mahkemesi’nin ”Serbest bırakın” talimatlarına rağmen içerde tutulmuş ve evrensel değerlerin tümü çöpe atılmıştır. Son Başbakan Binali Yıldırım AA ile yaptığı röportajda ‘’Biz dükkanı kapattık’’ deyince muhabir ona ‘’Başbakanlığınız süresince sizi en çok ne zorladı?’’ diye sormuş ve ‘’15 Temmuz Projesi’’ yanıtını almıştır.

Bu durumda n’apsın dünya

İşte böyle ortamda seçime giderseniz sonuç kaçınılmaz olur ve onun yaptıklarını da yasallaştırmış olursunuz ve itiraz etme hakkınızı da kaybedersiniz. Muhalefet bu kafayla giderse bin yıl seçim yapılsa yine kaybeder! Önemli olan Erdoğan’ın attığı adımlara bir sistemle yanıt verilebilmesidir. Çünkü Erdoğan kendisi bir sistemin temsilcisi olup rakiplerini saf dışı bırakırken yanına çekmeyi başardığı sistemlerle Ordu vs. gibi güçleri geriletmiş ve gücün tepesine oturmuştur. Mesela AB, ABD, Rusya Federasyonu, Birleşik Krallık İngiltere birer. sistemdir. Siz Erdoğan’ın son andaki İngiltere ziyaretini tesadüf mü sanıyorsunuz? Muhalefetin yapması gereken AB, ABD gibi ülkeleri yanına çekip demokratik değerlerle hareket eden güçlerle, insanlarla daha fazla işbirliği ve iletişim halinde olmaktır. Sistemlere sistemle yanıt veremiyorsanız her seçimi kaybetmeye mahkum olursunuz! Ne acıdır ki HDP haricindeki muhalefetin bu ülkelerle ilişkileri Erdoğan’dan daha geri ve sorunun esası da orada zaten! Bu durumda n’apsın dünya?

Ayşe Hür’den BOYKOT çağrısı

Tanınmış yazarlardan Ayşe Hür seçimden önce ”seçmen düzeyinde olmasa bile siyasi partilerin bir araya gelip bu seçimi BOYKOT etmeleri gerektiğinin’’ altını çizmiş oyunu bozmanın tek kuralının bu olduğunu söylemiş ve seçimden sonra da bu stratejiye sadık kalarak şu ifadeleri kullanmıştır: ”Bu konudaki son twitimdir. Bunu da tarihe not düşmek için yazıyorum yoksa kimsenin kulak asmayacağını biliyorum. CHP, HDP, İYİ Parti ve SP acilen bir araya gelmeli ve AKP’yi anayasal ve hukuksal bir düzene zorlamak için TBMM’den çekilmelidir. Şimdilik tek meşru olanak budur”

Kısacası AKP’yi hizaya getirmenin ve onu anayasal zemine çekmenin şifresi BOYKOT’tur ve onun karşısına bir sistemle çıkabilmektir. Bunun dışındaki çabaların hepsi de beyhudedir!

Siyasi tecavüz

Bu arada bu satırları yazarken Sn. Erdoğan Kıbrıs’a geldi ve meşhur şovunu yaptı: ‘’Milli gelirin iki katına çıkarılacağını’’ söylerken soyguna kılıf hazırlayıp dalgasını bir güzel geçti. Bizzat siyasilerin ev ödevlerini yapıp yapmadığına baktı ve çok kısa sürede de ayrıldı. Meclisin hepsi biat edince fazla kalmasına da gerek kalmadı ve ateş topunu hükümetin üzerine birakıp gitti. Elektrik zammının onun talebi olduğundan kimse şüphe duymasın. Sn. Erdoğan hükümete 3 seçenek sundu 1- Ya % 30 Zam,, 2- Ya Özelleştirme 3- Ya da İstifa. Hükümet de sıcacık koltuklardan kalkmamak için gereğini hemen yaptı. Halbuki UBP dönemide elektriğe %11 zam yapıldığında Kudret Özersay topluma faturaları ödemeyin çağrısı yapmıştı. Şimdi ise kendileri 1 ay içerisinde ikinci kez zam yaparak toplam % 42 zam yapmış oldu. Siyasi literatürde bu bir tür tecavüzdür ve şu anki hükümet tecavüzün daniskasını gerçekleştiriyor. Ama siyasi ahlakın olmadığı ve hukukun da gukuk olduğu her yerde hukuk ve güvenlik güçleri bu tecavüzün karşısında çaresiz kalır.

Kıbrıs sorunu konuşulmuyor, Derinya kapısı açılmıyor bu koalisyon döneminde toplum hızla fakirleşiyordu

Erdoğan bu şekilde davranarak toplumu özelleştirmeye razı etmeye çalışırken protesto oklarını da Hükümete yönlendirmiş oldu. Zam sonrası Tufan Erhürman’ın ‘’Türkiye’den kablo ile ucuz elektrik alacaklarını’’ söylemesi Özelleştirme çabalarının açıkça itirafıdır!

Çok kısa bir süre önce kurtarıcı olarak göreve gelen ama Kıbrıs sorunundan tek kelime etmeyen, Derinya kapısının açılmaması için yavaş hareket edip sürekli ayak süren Sn Erhürman ve koalisyon ortakları toplumun %50 oranında fakirleşmesine sebeb oluyorlardı.

Ayni anda Türkiye’de de Kediciklere operasyon yapılıp kamuoyunun dikkati oraya çekilirken dolar kuru da 5 TL’yi bulmuştur. İşte Erdoğan böyle kazanıyor ve Türkiye’yi böyle yönetiyor! Muhalefet ise bunların analizini yapmaktan aciz olunca ülke felakete ve Dini referanslarla yönetilmeye 1 adım daha yaklaşıyor ! Kıbrıs ise Türkiye’nin dümen suyunda yalpalaya yalpalaya sağa sola çarpa çarpa yol almaya çalışıyor.