yaklaşımlarÖzkan Yıkıcıİrlanda kürtaj referandumundan Kıbrıs’a gelenler – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

İrlanda kürtaj referandumundan Kıbrıs’a gelenler – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Pazar sabahı nemin etkisi ile ılıklaşan havanın çelişkileri ile kalktım. Musa Ozuğurlunun Frekans prokramının özellikle dünya ile alakalı bölümünü dinliyordum. İrlanda Kürtaj referandumu bölümünde olayın batıda da yankı bulma yorumu beni de etkiledi. Birgün önceki komşum ve eski dostumun söyledikleri ile olayı Kıbrıslaştırma ikilemine döndüm. Komşum ve eski dostum değil sadece: genellikle hangi Kıbrıslı Türke sorarsanız, Kıbrıs sorununda dinin tetikleyici yönünü hep ezber şekilde vurgular! “Kilisenin katgısı çok” denmektedir. Suçun önemini oraya odaklandırıp, özellikle başta kendimizin aldığı rolu veya öncelikle Britanyanın sömürgeleştirme yönlerini hep ötelerler. Kıbrısta dinsel siyasal suçlanmaları çocuktan beri nefreti de aşan sözlerin normal şekliyle zaten hep duyarak öğrendik. Ancak, hep tek yanlı suçlama ve karşıdakilerle sınırlı olması sonucu da Hristiyanlığın katgısı veya sosyal siyasal etkisi vurgulanırken, ayni şekilde Müslümanlığın da sosyolojik yapılanma katgısı ile siyasal yerleşmesini de ayni duyarlılıkla ele alınmaz.

Kıbrısta, dinin siyasalaşması ve halen sosyal yapısal özle kültürsel boyutları ortadayken, suçlamada Türkler dinin tehlikeli durumunu söylerken, nedense ayni şekilde Kuzey Kıbrısta Sünileşen dinsel siyasal, sosyal gerçekliğe de ayni tepkileri göstermiyorlar. Hat ta, işbirlikci şerbetin rehavetiyle de savunuyorlar. Kıbrısta böylesi bir sen ben din algısı yerleşti. Taabi ki bir ülkede dinin sosyolojik veya kültürel inanç etkinliği oluyorsa, ozaman da onun değerleri de kültürleşerek hayatta yerini almaktadırlar. Bunalrdan birisi de Kürtajdır! Brakın yasaklanan ülkelerdeki durumu! Yasal olan ülkelerde dahi karşı çıkan ve özellikle dinsel inançla direnç göseren kurumlar da hala yerlerini koruyorlar. Ben İrlanda Kürtaj referandumunu duyarken, hem Kıbrıs dinsel siyasal etkilerle kültürel sosyal boyutlarının ikili yüzü gözümün önüne geldi, hem de siyasal olarak çelişkili karşıtlılığın acı hisine kapıldım….

Sabahleyin İrlanda Kürtaj referandumunu duydum. Yaklaşık Y.67 oy ile Kürtaja belirli gelişmişliğe göre onay verildi. Aslında, kültürleşen dinin veya siyasalaşıp iktidar etkisi olan yapılarda, ilk sosyal karşı çıkış alanı Kürtajdır. Ayni yasakların Müslümanlığın etkin olduğu ve hele de iktidarın siyasalaştığı yerlerde de geçerlidir. Katolik Kilisesinin etkin olduğu halklarda onca piyasalaşma gerçeğine karşın geçmiş dini gerekçelerle yasaklar halen sürmektedir. İtalyada bunun tartışmaları devam ederken, irlandada konu referanduma gidip enazından belirli süreçte normal hale sokuldu. Bir noktaya deyinmeden olmaz: Özellikle Kapitalist ülkelerde Muhavazakar yön ağırlık kazandıkça, Neolierbaleşme ile gericilik de sosyal dokuya damıtılınca, dinsel olgular boşalan sosyal dokuya yeniden enjekte edildiler. Birçok kalkan veya etkisi biten gerici dini olgu yeniden kültürleşme alanı buldu. Urufeler, üfürükcüler, şifacılar sağlık alanında Ahtapot gibi yayılırken, Kürtaj gibi konular da yeniden tartışılmanın ötesinde toplumsal karşılık bulmaya hız verdi. Katolik kilisesinin veya İslami siyasal eylimlerin tırmandığı ülkelerde gericlik iyice artı. Bunu çok uzakta değil içeleştiğimiz Türkiyede ve en acısı gayet normal şekilde yerleşilen Kuzey Kıbrısta yaşamaya da başladık. Hat ta, etkili siyasal kültür silah haline geldi. Salt Kürtaj tartışması değil, tarikatlardan, dini camilere dek hat ta eğitimin içine dek bu gerçeklikler yansıdı.

İrlandada yapılan Kürtaj referandumu karşılık buluyorsa, birçok Batılı medya ilk haber şekline getiriyorsa, artan yaygın tartışmalarla, kitlesel karşılık ötesine devletlerin de resmi siyasal aygıtına eklendiği için, bu referandum başta ABD gazetelerinde mahşetlere girdi. Özellikle Amerikada Neoliebraleşme ile birlikte Evangelis dini kesimin siyasal gücünün de artarak adeta siyasal sosyal tetiklemesi oldu. Evrim teorileri bazı eyalaetlerde ret edilirken, Kürtaj tartışması da hem sosyal hem de siyasal karşılık bulup yayıldı. İrlanda referandumunda ABD merkezlerinden Kilise Katolik papazlarına varan bir “hayır çıkma” baskılanması da oldu. Bir anlamda dinsel ile gelişmişliklerin çatışma merkezine Kürtaj oturdu.

İrlanda Katolik bir ülkedir. Kilisenin önemli etkisi vardır. Birçok dini değerin kültürleşmesine karşı çıkan çevreler, çoğu defa başarısız oldular. İnanç ile siyasal etkiler genelde inancın kutsalığı bağlılığı ile siyasetin tartışır olma ikileminde tabu ile demokratik çelişkilerin de düşünceye yansıması olmaktadır. Aslında, tıpkı Kuzey Kıbrısta olduğu gibi, salt teknoloji tüketimle olayları gelişmişliğe oturtmanın yanlışı hep sırıtmaktadır. Nitekim, onca laik nutuklarına karşın, burada da yerleşen gericileşen dini siyasal sosyal yapılara direnememe gerçeği, çok olay anlatmaktadır. Karşı olduğunu söyleyip, sonra güce göre normal gösterilen örnekler çoktur. Hat ta, bile bile gerici etkinliklere gezilere katılarak “neolacak” denilip sırf yarar adına kabulenen birçok gericilik olayı artık Kuzey kıbrısta normal hale geldi. Böylesi kısır düşünce ise gericilik ile güçle rant alma piyasasına oldukça hazırdır…..

İrlandada belki bazımıza önemsiz gelse de sistem içi oluşan yaşam çelişkilerinin referanduma taşınması önemlidir. Gelinen yeni yaşam tarzı ile din tutuculuk ikilemindeki seçki sosyal bakımından sistemin nerelere geldiğinin aynasıdır. Hele de sistemin hegemonik gücü, siyasal merkezi olan Amerikada resmen devletin önemli kısmının Kürtajı idolojikleştirip siyasal hedef koyup gerçekleştirme adımalrında önemli mesafe alması ise bilinip unutulan bir gerçeği yeniden hatırlatıyor: Emperyalist süreçte hele de kriz sürecinde üretilecek yeni düşünce olmadığı için gericiliğe dönülür. İlerleyen moderin teknoloji ile gericileşip fodalizmin karanlığında sosyal arayışa giren kültürleşme çelişkisi artar. Hele de sosyal politika olup Neoliberal dönemde metalaştırılan eğitim ve sağlık gibi insana yönelen siyasetlerle gericilik yeniden günün koşullarında yerini alır. Kürtajdan şifacılara veya içi boş parayla diploma satılan eğitim sadece birkaç örnektir. Hele de eğitimde insanı bilimselikten demokratiklikten soyutlayıp inança dini dönüşümle tıpkı “imamhatipleşme” ile birlikte zaman içinde gericiliğin hakim olması sağlanır.

Dikat edin; Reygın dönemiyle insana yönelik politikalarda şu iki adım kurumsal olarak önemlidir. Eğitimin bir bölümünü ve sosyal hizmet bölümlerini dini eksenli vakıflar veya kiliselere kaydırtı! Ayni zamanda bilimde Evrim ve insanda Kürtaj tartışması da yoğunlaştırp eğitime ve sağlığa yansıtıldı. Bundandır ki irlandadaki referandum ABD karşılığı da oldu. Hem din inançlı hem de moderin gelişme yaşamı isteyen İrlandalılar bu defa seçkisini daha insani konuma yönlendirdi. Artık, istemesekte bu tip gericileşen ve adına “geçmişle yaşama özlemi damıtılan” konularda tartışmalarla da karşılaşma normalikleri oluştu….

Eminim, çoğu okuyucum dahi bu olayın önemini tam anlayamayacak. Tıpkı, Türkiyede imamhatipleşme hızını ve eğitimdeki özelleştirme gelişmelerini anlamadığı gibi. Ama, metalaşan, parayla ve dini inançla boşuklar doldurtulan toplumun gelinen halinden de kendine dokunuca da rahatsızlık söyler. Diyalektiğin “neden sonuç” ilkesini veya “Her şey birbirine bağlıdır” kuralını da çoktan unutular. Öyle olmasa, birçok kendine demokrat diyen, akademisyen ünvanını kulanan kişi AKP savunucusu kesilirmiydi?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin