‘Nükleer yıkıma inat yaşasın hayat’ demek için mücadele, dayanışma, ortak hareket

1957

YKP Genel Sekreteri Murat Kanatlı, siyasi şov için üçüncü kez(!) temeli atılan Akkuyu Nükleer Santralı ile ilgili süreci değerlendirdi. Açıklama şöyle:

İstanbul Nükleer Karşıtı Platform açıklamasında vurguladığı gibi Akkuyu’daki temel atma töreni yok hükmündedir. Akkuyu’daki nükleer santral projesi dünyanın en pahalı, en kirli ve en tehlikeli elektrik üretme biçimidir ve Türkiye, gecekondu gibi “nükleerkondu” kurmaya çalışmaktadır…

2010 yılında Rusya ile imzalanan anlaşmanın üzerinden 8 yıl geçmesine, üç açılış töreni yapılmasına rağmen proje ilerlememektedir. Onlarca da dava süreci devam etmektedir. Buna rağmen bir yıl sonra yapılacak seçimlere yönelik siyasi bir şov ve seçim yatırımına dönüştürülen nükleer santral projesine karşı “ölüm projelerini durdurmak için var gücümüzle mücadele edeceğimizi belirtiriz” diyen İstanbul Nükleer Karşıtı Platform ile dayanışmamızı ortaya koyarız…

Konu yalnız Türkiye coğrafyasını ilgilendirmemektedir. Burnumuzun dibine nükleer santral yapılmaktadır ve bunun çevreye vereceği zarar düşünüldüğünde Kıbrıs’ı her yönü ile ilgilendireceği ortadadır.

Bir kaza olması durumunda ilk saniyelerden en yıkıcı şekilde etkilenecek yerlerden birinin Girne ve Kıbrıs’ın kuzey sahil şeridi olacağını defalarca yazdık, gene hatırlatırız. Coğrafik gerçeklerden dolayı bir deprem fay hattına yapılmaya çalışılan Akkuyu Nükleer tesisinde kaza ve nükleer sızıntı durumunda Kıbrıs’ın kuzey sahilleri Ankara’dan çok önce ciddi şekilde etkilenecektir, bir kez daha bu gerçeği herkese hatırlatırız.

Ancak sorun yalnız kaza değildir. Akkuyu Nükleer tesisinin ÇED raporunda da açıkça belirtildiği gibi, bu nükleer santral, soğutma işlemi için su kullanması gerektiğinden dolayı, deniz suyu ıssının da değişmesine ve kirlenmesine de neden olacaktır. Yani Kıbrıs’ın balıkçılığı ve deniz ekosistemi direk etkilenecek!

Bununla birlikte nükleer atıkların ne olacağı da belirsizdir. Bahsedilen az miktar değildir. 120 tonu bulacak yüksek seviyeli radyoaktif atık miktarı tahmin edilmektedir. Bunların içinde 244 bin yıl radyasyon yayan Plütonyum-239 gibi maddeler var. Nükleer tesislerin ömrünün 60 yıl olduğu düşünüldüğünde, 60 yıl boyunca Kıbrıs’ın kıyılarına vurma/ulaşma ihtimali olan nükleer atık varilleri ile yaşayacağız. Akkuyu civarına gömülmesi halinde bile, nükleer atıkların Kıbrıs’a borularla su taşınan Manavgat’ın yeraltı su kaynaklarını nasıl etkileyeceği bilinmemektedir.

Akkuyu Nükleer Santralı yalnız kaza değil, yukarda altını çizdiğimiz olaylara benzeyen farklı bir takım doğayı yok edebilecek sorun ile de hayata geçecek. Ve tüm bu sorunlar yalnız Türkiye’nin sorunu olmayacak.

YKP, bir kez daha nükleer enerjine hayır dediğinin altını çizer. Yenilebilir enerji kaynakları ihtiyacımız olan enerjiyi bizi sağlayacak durumdadır.

YKP, son 7 yıldır olduğu gibi 26 Nisan’da çok toplumlu olarak ara bölgede nükleer karşıtı eylemin parçası olmaya devam edecek. Geleceğimize sahip çıkmak için Çernobil kazasının yıl dönümünde daha güçlü sokakta olmak için tüm siyasi partilere, örgütlere ve sendikalara güçlerini birleştirme çağrısı yaparız.

YKP, direnen, sokakta olan mücadele eden, tutuklanan Türkiye’deki nükleer karşıtı aktivistlerle dayanışmasını sürdürdüğün, farklı bir coğrafyada da olsak ortak bir gelecek sorununa karşı birlikte mücadele ettiğimizin bilince olduğumuzun altını çizer…