Lenin’in Duma’yı boykotu ve seçimlere dair bir değerlendirme – Ulus Irkad

447

Hala daha boykotun haklılığı ortada. Bir KKTC gerçeğini daha yaşadık. Seçimin son günlerine kadar vatandaş yap ve bu vatandaşlar gelsinler, tanımadıkları, yabancı bir ülkede oy kullansınlar. Bu vatadaşlıkları golifa gibi dağıtanlar da  yüz metre yarıştaki rakipler gibi yarışa on metre en önde başlasınlar ama yapılan bu haksızlığa diğer yarışmacılar ses çıkaramasın. Zaten çıkarırlarsa elinde balyoz tutan hakem,öndeki yarışmacıları destekleyen hakem, balyozla kafalarına vuracak. Geridekiler aynı zamanda esaret altındakiler. Öndekiler, ülkeyi işgal edenler ve kendi çıkarlarını düşünenler tarafından üstlerine hegemonya kurulanlar, gerideki yarışmaya saf saf katılanlar. Yarışmayı kaybedeceklerini bile bile oluyor bu gerçeklik. Şimdi Kuzey Kıbrıs seçimleri, 1976 yılından beri hep buna benziyor. 1974 yılında boşaltılan Kuzey’deki ganimet malları ellerine geçirenler, Kıbrıslırum mallarını kendi miraslarıymış gibi dağıtanlar, hala daha bu malların ve servetin üzerinden ahkam kesip, oyları da gücü de ellerinde tutuyorlar. Belli ki anavatanlarından da yardım ve destek alıyorlar ve bu düzeni 1974 yılından beri silah, zorbalık ve despotlukla devam ettiriyorlar. Bunun çözümü direnmek ve tepkini ortaya koymaktır. Şimdi diyorlar ki “Hani örgütlülük, hani ilkeler ve hani bir yazılı ilkeler belgesi?” Ama şu da var, 20 senedir devam eden boykotta, bunu söyleyenler sadece sandalye için ortaya çıkıyorlar ve maalesef boykota devamlı karşı çıkmışlar. Efendim, neymiş boykot yapmak maalesef bir seçim atmosferinde olmazmış, boykot büyük bir devrim aşamasında olurmuş. Ustalar da bunu koymuşlar.Gene yazalım; Orta Doğu’daki İran olayını alsanız halk devamlı boykotta ve son zamanlarda sokağa inerek pahalılığı, baskıları protesto etmiş. Belli ki kadın haklarından ekonomik bazı kazanımlara kadar çok olmasa bile mevziler de elde etmiş. Güney Amerika ülkelerinde de birçoğunda boykotlar gırla devam etmekte. Meksika’daki Chiapas Bölgesi zaten devleti de boykot etmiş, seçimlere katılmıyor ve ayrı bir bölgede orasının yerli halkı kendi kendini idare ediyor. Daha yazsak çok ülke çıkacak ama burada bırakayım.

Şunu koyalım, Kuzey Kıbrıs, Türkiye’nin hegemonyasında ve tahakküm altında… Kuzey Kıbrıs’ın her tarafını idare ediyor. Seçimlerine burnunu sokuyor,nüfus  pompalıyor, hükümet bozup hükümet kurdurtuyor. 1986 yılında Kuzey Kıbrıs’a gelen Özal’ın o günkü hükümeti bozduğu da hatırda. 1981 seçimlerinin nasıl müdahaleye uğradığı, ondan sonraki seçimlerdeki müdahaleler, TRT’nin müdahaleleri ve buradaki iktidar partisiyle devletin başındakinin, “Haklıdır, anavatandır” deyişleri… Yani insan haklarından demokrasiye, toplumun kendi geleceğine müdahaleye kadar herşey gırla devam etmekte.  Ama bizim örgütler, partiler ve hemen hemen boyun bükenlerin hepsi, seçimden başka hiçbir tepki koyamıyorlar. 43 yıldır aynı olaylar olmasına ve seçimlere katılanlar mağlup olmalarına rağmen aynı şekilde seçimlere katılınılıyor. Peki ama seçim hegemonyaya boyun bükmek mi demek? Görsenize seçimlerin biraz öncesinde bile en az 25 bin TC vatandaşını burada oy vermesi için vatandaş yapmışlar. İktidardaki parti başarısız çıkıyor ve şaibeli işler, banka hesapları gizleniyor. Halkı baskı altına alan, devlet içinde gizli saklı birçok kanunsuz işlerini örtüp kar yapanlar gizleniyor. Trilyonlar, ihaleler, oğullara çocuklara ihale yönlendirmeler, başka ülkede davalık olacak konular çok başarılı bir şekilde örtülüyor. Devlet de, sistemi de, siyaseti, çevresi, kültürü, ekonomisi herşeyi ama herşeyi bu yozlaşmadan payını almış. Peki ama seçim çözüm olmuyor, siyasetin önünü açamıyor. Açamaz çünkü toplumun özgür iradesi engellenmekte, bu biliniyor, yapan biliniyor ama ısrarla halka seçime gidip istemediği, onaylamadığı bir sistem, çeşitli ayak oyunlarıyla sunulmakta. Nüfus, vatandaşlıklarla sunulmakta, buyruklarla, komutlarla sunulmakta. AB’nin ve evrensel hukukun tüm insan hakları normları ihlal ediliyor. Buna rağmen, boykot yapan onurlu insanlar saldırıya uğruyorlar. Son seçimlerden önce bir telaştır devam ediyor. Boykotun engellenmesi lazım.

Seçimler bitti, sosyal medyada boykot hala daha tartışılmakta. Bayağı korkutmuş ve derin bir etki yapmış ki, CTP’lilerin büyük bir çoğunluğu boykotçulara hala daha saldırıyorlar. Elbette boykotu kaale alalım diyenler ve konsensüs talep edenler de var bu partide. Yiğidin hakkını vereyim. Aslında solun biraraya gelmediği ve bu konularda ortak bir teze ulaşmadığı belli. Konuşanlar da büyük %45’lik bir oyun veya vatadaşın boykotu yaptığı, sandıklara gidenlerin de %11’e yakınının oylarını yaktığı, 190 000 civarındaki seçmenin en az 90 000’inin seçimleri bir şekilde boykot ettiğini, çok iyi biliyorlar. Sosyal medyada bize “Ama bunlar sizden değil, homojen bir tepki yok, herkesin ayrı bir talebi var” vs. diye yazanlar da var. A canım kardeşim, sokağa inen, devrime katılan yüzbinlerin hep aynı düşündüklerini size kim öğretti ? Hangi devrimde, hangi başkaldırıda sokağa çıkan insanlar hep aynı düşünmüş? İspanya İç savaşında, ABD sivil savaşında, 1789 Fransız İhtilali’nde ve 1917 Sovyet Devriminde insanlar hep aynı mı düşünüyorlardı? Lenin’in 168 farksiyonu birleştirdiğini hep söylerler. Bolşefizmin çoğulculuk anlamına geldiği de söyleniyor Rusça’da. Aslında çoğunluk anlamında kullanılmış şimdilere kadar. Hadi onu da bıraktım, Che Guevera’yı okuyanlar iyi okusun, onun küçücük gerilla grubunda bile aynı düşünen insanlar yoktu.

Yani diyeceğim, bir değişim, bir devrim aşamasında, 200 yıl önce konan kurallar şimdi olmayabilir. Lenin bile Dumaları boykot etmişti bazı kuralları ondan aldıklarını söyleyenler. Seçimlere katılmayı önerenler Lenin’in boykotlarını da öğrensinler. Her ülkede şartların, her ortam ve şartta taktik ve stratejilerin değişik olduğunu bilsinler. Mao da şunu söylemektedir; “Savaştan önce strateji ve taktikler hazırlayanlar, savaş sırasında tekrar yeniden başlar gibi yeni taktik ve stratejiler hazırlamaya mecburdurlar, çünkü durum ve şartlar her an için değişmektedir”. Bu bilinmesine rağmen hala daha seçimlere takılanların devrimciliğini ve boykot konusundaki öngürüsüzlüklerini de merak ediyorum. Be arkadaşlar “Boykot” en pasif diklenmedir ve gerçekten toplum bu defa %45 oranında buna uymuştur. Harekete katılıp zenginleştirmezseniz toplum size bu konuda hem fark yapacak hem de bu diklenmeyi, o pasif direnişi başarılı kılacaktır. Toplumun gerisinde kalmayın…