37 yıllık öğretmenliğim sırasında Şehit Osman Ahmet İlkokulu sonra da Gazi İlkokulu ve öğrencilerim – Ulus Irkad

865

1980-1981 Döneminde öğretmenliğe başladığımda daha 23 yaşımdaydım. Çok gençtim, hatta okulumdaki öğretmenlerin hemen hemen en genciydim. Benden bir yaş büyük bir arkadaşım daha vardı. Zaman aşımı içinde yaşlı öğretmenler yavaş yavaş emekliliğe ayrıldıkça okulda artık genç öğretmenler dönemi başlayacaktı. Benim için en önemli nokta okulun isminin verdildiği Şehit Osman Ahmet Öğretmeni daha önce Baf’tan tanımamdı. 1974 öncesi Baf’ta yakından tanıma fırsatı bulmamdı. Hatırladığım kadarıyla babamın öğrencisi, kardeşlerimden birini de okutandı. Zaten aynı öğretmen arkadaş,aynı yıl benim sınıftan bir kızla nişanlanacak ve sanırım daha evlenmeden, 14 Ağustos 1974 günü Baf’ın Ayanni (Aydın) Köyün’de şehit olacaktı. Okulda Baf’tan tanıdığım öğretmenler vardı. Aralarında annemi 1948 yılında Baf’ta okutan okulun en yaşlılarından Muhsin Hocamızı da unutamam. Onun gibi Yaşar Eryaşar Bey’i, daha sonraları emekliliğini sevinemeden bir araba kazasında kaybedeceğimiz Mustafa Muratağa hocamızı, bu arada çok genç yaşlarda yitireceğimiz Öğretmen Kolleji’nden sınıf arkadaşım Meryem Tuğcan Hocanımı ve yine onun arkasından kaybettiğimiz, birlikte çalıştığım Cemaliye Hocanımı, Baf’tan tanıdık öğretmen Redif Hocamızı unutamam. Redif Hocamızı kaybetmeden önce sevgili Hanımını da 1989 yılında keybetmişti ve hayatı boyunca büyük acılar yaşamıştı. 37 yıllık öğretmenliğim sırasında hem öğretmen arkadaşlarımızdan hem de öğrencilerimden de kaybettiklerim oldu. Onlar için de üzüldüm. Benden büyük ve benden küçük veya benim akranım öğretmen arkadaşlarım gibi kaybettiğim öğrencilerim için de oldukça üzüldüm. Hatta ben, Şehit Osman Ahmet İlkokulu’nu terkettikten sonra, o okulda okuttuğum, yitirdiğim öğrencilerim de oldu. Öğretmenlerle bir aile, öğrencilerinizle bir baba-kız-oğul temasınız vardır. Zaten bu olmazsa eğitim manasızdır ve öğrencileriniz sizi sevmezse derslerinize de ilgi duymazlar. Onları kendi çocuklarınızdan ayrı tutamazsınız. 37 yıllık öğretmenliğim sırasında daha fazla öğrencilerim de Türkiye’den gelen veya anne babası Türkiyeli olan çocuklardı. Şehit Osman Ahmet İlkokulu böyle bir okuldu. Ama biz bu çocukları, onlar da bizi sevdiler. Bu sevgiyle biz öğretmenleri, onların hiçbiryerde ezilmemeleri için, onları hem derslerde, hemde spor karşılaşmalarında başarılı kılmaya çalıştık. Bir öğrenci grubunu okuttuğunuzda, onları kendi aile camianız gibi görürsünüz ve bu hala daha da böyledir. Onlar da bizi, yani öğretmenlerini öyle görmektedirler. Onları da kendi çocuklarım gibi sevdim. Zaten bu sevgi olmasaydı herhalde şimdiye kadar öğrencilerim beni bu kadar sevip saymayacaktı diye biliyorum. Elbette kalbini kırdığım öğrencilerim de oldu. İstemeden de olsa bana kırılanlar da oldu. Belki ders verirken disiplini sağlamak için haksızca bağırdıklarımız, kulaklarını sırf sınıf içinde disiplini sağlamak için,yanlış olduğunu bile bile, çektiklerimiz de oldu. Ama isteyerek onların kalbini kırmak için değil, onları teskin edip derslerini anlamaları içindi esas amaç. Ama yıllar geçtik sonra öğrenciyi derse bağlamanın gerçek sırrının sevgi olduğunu daha fazla anlamaya başladım. Deneyim kazandık sonra çocuklarla aramızdaki sevgi ve diyalogla hataları sıfıra çekmeye başladım. Gördüm ki sevgi ile çocuklar istenen kıvama geldiler ve tecrübe kazandık sonra çocukların dersime karşı ilgileri bir o kadar daha arttı. Şehit Osman Ahmet İlkokulu’ndaki çocuklarımıza hiç ayrı ve itilen çocuklar olmadıklarını devamlı hissettirmeye çalıştım. Diğer öğretmenlerimiz de öyleydi. Aramızdaki sevgi ve saygı ile birçok başarılarımız oldu. Gerek sporda, gerekse Kollej sınavlarında, o okuldan da çocuklarımızı kollejlere soktuk. Sınav usülüne, çocukların Kollejlere at yarışları gibi hazırlanmalarına başından karşıydım, ama o çocuklarımızın da bu tip sınavlarda başarılı olabileceklerini isbat için kabul ettik ve yaptık. O okulun da diğer okullardan farklı olmadığını, istedikleri zaman da başarı kazanacaklarını her zaman hissettirdik. Bu okulda zamanında voleybol maçlarında hem kızlarda hem de erkeklerde, Osman Nalbanoğlu gibi başarılı öğretmenlerimizle kızlar ve erkeklerde, Kıbrıs şampiyonluğunu elde ettik ve Türkiye’deki finallere katıldık (O yıllarda Osman’a yardımcı olan Mehmet Ulubatlı gibi öğretmen arkadaşları da tebrik ederim). Masa tenisinde Kız-Erkek kategorisinde ve atletizmlerde gene çok büyük başarılarımız oldu. Derslerde de başarı gösterdi çocuklarımız. Maratonda rahmetli Asiye Uslumuzu, Türkmen kardeşleri ve yine öldüğünü duyduğum İlyasımızı nasıl unuturum ki? Bu arada derslerde başarılı, çok zeki ama hatırladığım kadarıyla o yıllarda ansızın kaybettiğimiz Ünal Mutlu oğlumuzu nasıl unuturum ki? Hasta olmasına rağmen derslerine ilgisini, beni özlediği için sınıfa kadar gelişini, sonra birgün onun ölümünü haber aldığımda yüreğimin nasıl sızladığını nasıl anlatabilirim ki? Bu arada gene 1980-81 yılında okuttuğum ve daha sonra hamileyken yüksek bir yerden düşüp ölen Gülşen Çağlayan öğrencimi de unutmadım.Asiyemiz hakkında da yazayım sizlere; onu üç sene okutmuştum. Sonra lise tahsilinden sonra Türkiye’ye hemşire olmaya gitmiş ama maalesef orada hastalanmış ve hastahaneye yatırılmıştı. Öleceği güne kadar bana hep haber gönderdi. Hep hatırımı sordu, ben de ona haber gönderdim, moral vermeye çalıştım. Bana telefon da etmiş miydi? Galiba beni telefonda da aramıştı. Sonra onun ölümünü haber aldım. Çok üzüldüm. Asiyemizi de nasıl unutabilirim ki?

37 yıl çok çabuk geçti. Son 26 yılımı İngilizce öğretmeni olarak Gazi İlkokulu’nda geçirdim. İlk on sene bu okulda oldukça Kıbrıslı öğrencimiz de oldu ama zamanla çoğu Kıbrıslı aile çocuğunu bu okuldan aldı. Şahsen yazayım buna karşıyım.Karşı olduğum çocukların belli katmanlardan olmasından dolayı bazı ailelerin kendi çocuklarını okuldan özel okullara vermesine karşıyım. Tabi bunda, devlet okullarını güçsüz duruma getiren devlet ve hükümetlerin de büyük bir payı vardır.Çocuklarım ve yakınlarım bu okulda okudular. Bu okuldaki 26 yıllık öğretmenlik hayatımda okuttuğum tüm öğrencilerimi, burada da aynen Şehit Osman Ahmet İlkokulu’ndaki öğrencilerim gibi çok sevdim. Daha sonraları okula gelmeye başlayan Kürt, Türk, Afrikalı,Suriyeli, Türkmen ve İngiltereli öğrencilerimi de sevdim. Hiçbirinde fark görmedim. Bu sevgiyle öğrencilerim de bana bağlandılar. Kıbrıslıtürk, Türkliyeli, ve diğer milletlerden öğrencilerimiz de bizim çocuklarımızdı. Tüm dünya çocukları da bizimdi. Aileleri de kardeşimiz ve yakınlarımız gibiydiler.Aradaki sevgi varolduk sonra da bu çocuklarımızla da çok iyi diyaloglarımız oldu. Eğitimi , çocukları hep sevgi diyaloğu ile yaptım ve başarılı oldum. Eğitimdeki başarının temelinde hep sevginin mevcudiyeti beni etkiledi. Son öğretmenlik yaşamımdaki en büyük başarıyı da hep çocuklarla, bu saf ve başarının anahtarı olan sevgiye bağladım. Başarının sırrı buradaydı. Okuldan ayrılırken ve hala daha öğrencilerim beni gördükleri zaman, her zaman ağlayarak ve sevinçle gelip bana sarılıyorlar.

Geçen haftalarda üç ay sonra ayrıldığım okulumun öğretmen arakadaşlarım benim ve emekli olan hanım sekreterimiz Leyla Hanım için Dumlupınar lokantasında bize bir yemek verdiler. Müzikli bir geceydi. Yan tarafta büyük bir grup da bayağı neşeyle eğlenmekteydi. Ben bana verilen plaket ve hediyelerden sonra törende bir konuşma yaptım. Bu konuşmamda öğrencilerimi sevdiğimi söyledim. O kalabalık içinde bana karşı bir ortak bakış gördüm. Biraz sonra yanıma geldiler. Onları 37 yıl önce Şehit Osman Ahmet İlkokulu’nda okuttuğumu söylediler. Hepsi de üzerime sarıldı. Sevgi en büyük bağımızdı. Büyümüş ve yaşlanmış olmalarına rağmen öğrencilerimin bu sevgi tezahürü beni çok etkiledi.

Şunu söyleyeyim, sadece ülkemizde değil, tüm dünyada da, ve bilhassa ülkemizde de, sorunlar hep sevgiyle çözülecek. Sevginin olduğu yerde iyi bir eğitim olacak. Sevgi aşıladığımız çocuklar ve halklar sevgiyle birleşecekler, sömürülmeyen,segiyle büyütülen insanlar, bu sevgiyle daha da güzel ülkeler ve daha da birlik içinde dünya insanları olacaklar, sevgiyle bütünleşmiş insanlık yaratacaklar…Meslektaşlarıma ve Öğrencilerime sevgiyle yoğrulmuş bir hayat ve sevgiyle bütünleşmiş, huzur, ferah ve mutluluk içinde bir dünya diliyorum…