İstanbul’daydım – Ulus Irkad

522

Kızımın İstanbulda nöro-psikoloji alanında ihtisas yapmak istemesi üzerine, ihtisasının son haftasında onunla birlikte olmak için 27 Ağustos ve 3 Eylül 2017 tarihleri arasında İstanbul Kadıköy’de bir öğretmen evinde yer ayırttım ; yaklaşık sekiz gün ailemle birlikte orada kaldım. Kızım bizden bir ay önce gitmişti ve bir aylık bir süre de orada ihtisas yaptı, biz de onunla son bir hafta birlikte olduk. Orada kalışım sırasında bana ve aileme yakınlık ve ilgi  gösteren dost, arkadaş ve akrabalara tekrar teşekkür ederim. Tabi gözlemlerime başlamadan, İstanbul’da 10  günlük Bayram tatili sırasında halk çoğunlukla şehir dışına çıktığı için gayet sakin birt ortam vardı. Yaklaşık bir saatte gidilecek yerler 20 dakikaya kadar düştü , pek tabi ki ucuzladı da. Bize en yakın olan Akasya AVM’ye hem gezmek hem de alışveriş yapmak için ucuza gidebildik. Bu arada orada öğrendiğim bilgiye göre yaklaşık 5 milyon civarındaki TC vatandaşının tur ve tatil için Yunanistan’a gidişi de bayağı şok yarattı. Aslında 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe eyleminden sonra, Yunanistan’a kaçan darbeci subayların arkasından, bu defa da yoğun ve kitlesel olarak Türkiyeli vatandaşların Yunanistan’a gitmeleri de ayrı bir olay oldu. Mesela Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Aslı Aydıntaşbaş, bu olayı AKP’nin politikalarına karşı bir kitlesel eylem olarak niteledi ki bana göre de bu gerçekten de değerlendirilmesi gereken bir olaydı. Düşünün siz, Türkiye gibi devamlı dincilik ve milliyetçilik propagandası olan bir ülkede oluyor ve içki ile haşır neşir olan bir ülkeye olan bir kitlesel gezi eylemi ortaya çıkıyordu. Bunu da basite indirgememek gerekiyordu. Tepki göstermenin hangi doruklara çıktığı da önemliydi. Bu pasif bir tepki eylemi olamaz mıydı? Bana göre öyleydi. AKP’ye karşı halk tepkisini bu şekilde ortaya koyuyordu.

İstanbul’da dokuz günlük tatil içinde gerek Kız Kulesi,gerekse adalar gibi bölgelere geziler yaptık. Hayatımda İstanbul’da çok bulunmama rağmen bu yerlere pek gidememiştim. Gerçekten Yunan , Türk ve çeşitli dini kültürlerin birarada yaşadığı bu adacıklara gidip buradaki kültürel uyumluluğu görmek oldukça güzeldi ve aynı zamanda ilgi çekiciydi. Mesela bir adada Cem Evi, Cami, Sinagog ve Ortodoks Kilisesi gibi dini yerlerin olması bayağı dikkat çekici kültürler uyumuydu. Adalardaki sakin hayat da aslında oldukça özendiriciydi çünkü İstanbul gibi bir şehir şu anda milyonlarca insanın yaşadığı çok gürültülü ve insan psikolojisini etkileyen bir duruma gelmişti. Son zamanlarda İstanbul’da yaşayan aileler ya komşu ülkelere, ya da Kıbrıs’a kaçmaya çalışmaktadırlar. Bunun yanında ABD gibi ülkelere göçeden çok fazla Türkiye vatandaşı da bulunmaktadır. Haziran ayında Orta Avrupa’yı gezerken orada bulunan TC uyruklu grupların da varlığı bayağı dikkatimi çekmişti. Türkiye’den daha da pahalı olan bu ülkelere niye Türkiyeli gruplar gidiyordu? Çünkü AKP yönetimi birçok turizm bölgesinde içki yasağı getirmekteydi. Son zamanlarda  turizm okullarında içki-kokteyl  derslerinin kaldırılması kararı da alınmıştı. Maalesef geçmiş senelerdeki gibi İstanbul’da fazla Batılı turist bulunmuyordu. Denildiğine göre Antalya, İzmir, Mersin gibi deniz yerlerinde de Avrupalı turistler oldukça azalmıştı. Tek tük gördüklerimiz de çarşaflı ve kapalı olan Arap turistlerdi ki Türkiye bu turistlerden, Batılı turistlerden kazanacağı parayı da kazanamazdı.Hükümet ve devlet başkanı olan RTE dünya ve Avrupa ile kavgaya devam ederse belli ki Türkiye daha da çok güç ekonomik şartlar altında olacak, fabrikalar kapanacak, Türkiye’nin AB ülkelerine yaptığı ihracat da darbe yiyecekti. RTE dünya ile ve Batı’yla kavga ettikçe, enflasyon artmakta, ihracat darbe yemekte ve Türkiye gittik sonra kaybetmektedir. RTE bu demeç ve tartışmaların Türkiye ekonomisine zarar verdiğini bile bile niye bu yolu seçmektedir aslında bu da merak konusudur.

Gezimiz sırasında alışveriş yaparken fiyatlarda Kuzey Kıbrıs ile Türkiye arasında bir farkın kalmadığını da gözlemledim. Hemen hemen fiyatlar eşit durumdaydı ve artık birçok Kıbrıslıtürk ailenin yaptığı gibi apar topar toplanıp İstanbul’da alışveriş yapmanın da bir anlamı kalmamıştı. Meyve fiyatlarından, sebzeye hatta alışveriş ve giyime kadar fiyatlar benziyordu. Hatta ve hatta bazı fiyatlarda Kuzey Kıbrıs daha da ucuza geliyordu. Mesela bir kilo şeftali İstanbul’da 5.90 TL iken,Kıbrısta 5.75 TL idi. Bir kilo İzmir inciri İstanbul’da 20 TL idi ve bu fiyata Kıbrıs’ta bile müşteri bulunamazdı.

Aslında açıkça söyleyeyim; her vatandaş gibi ben de İstanbul’da birkaç sene önce meydana gelen  terör eylemlerinden korkmaktaydım. Neyse ki olmadı ve başımız gözümüz sağken Kıbrıs’a döndük. Adalardaki manzaralar ve doğal güzellikler  gerçekten görülmeye değerdi. Yine Türkiye’de pollitik tansiyonun yüksek olduğunu, AKP’ye karşı derinden gelen bir tepkinin olduğunu da sezmek önyargılı olamaz. İçten içe kaynayan bir toplum yapısı gözlemledim.

Üç ay yaz tatili döneminde dört defa yurt dışına çıktım. Bu da hayatımın rekor sayısı oldu. Gene de gezmek güzel ve faydalıydı…