İsviçre’de taraflar birbirini düşman olarak görüp konuştular – Alpay Durduran

781

Güya birlikte yaşamayı kabul edip bir devleti beraber yönetecekler konuşmaya başlayacaklardı ama sonuna kadar kavga ettiler. Yabancılara çözüm için hazırız dediler ama ülkelerine oyuna gelmeyeceğiz mesajları gönderdiler. Garantörlerden Yunanistan ve Türkiye’de onlar gibi davrandı. Son gün Guterres’i de kandırıp toplanmaları ise tam bir ayıp oldu; çünkü ondan yardım istediler ama ne söylemekte olduğunu anlamaya gayret etmediler.

Türk tarafı oyununu sonuna kadar götürdü. Anayasal yetkilere sahip hükümet üyeleri, partileri ve hatta dışişleri bakanı ayrı devlet isteğini açıkça ileri sürüyor, Türkiye yetkilileri de garantiler konusu başta imaj yaratıp reddetmekle ve Yunanistan yetkililerle yarışmakla uğraştı.

Bu koşullarda BM’nin desteğini almak için sürdürdükleri karşı tarafı suçlu gösterme taktiğini bile gömdüler. Pervasızlık görüşmelere damgasını vurdu.

Guterres Kıbrıs’ın gözünde göründüğü yasallığı inkâr etmeden ve kuruluş anlaşmalarına uygun çözüm için onlardan yaratıcı olup öneriler hazırlamalarını istedi ve yol gösterdi. Belgesinde çizdiği çerçevenin uygulanması için anayasada yapılması gereken değişikliklerden bahsetti, garantörlerin sorumluluklarını anımsatarak uygulamayı izlemelerini ve yardımcı olmalarını doğal sayarak görevlerinin tanımlanmasına işaret etti, AB’yi de unutmayarak diğer şeyler olarak haberlere giren konuları işaret etti.

Kıbrıs’ta yönetimin çökmesini, yönetimin yeraltında silahlanıp anayasal düzenin işlemesini engelleyenlere engel olamamasını ve halkın bir kısmının haklarını kullanmasına olanak verecek otorite kuramadığını herkes biliyor. Bu duruma düşülmemesi için yeniden birleşen Kıbrıs’ın kendisinin gücünü kullanmasını sağlayacak mekanizmanın anayasaya konulmasının gerekliliği açıktır. Ama Guterres anımsatmaya çalışsa da taraflar ona kulak vermediler. Sanki kendilerinde öyle bir irade yoktu veya niyet yoktu. Karşı tarafın kötü niyetinden emin gibi kendisi kötü niyetli hareket ediyordu.

Halbuki dedikleri gibi Türkiye garantörlükten vaz geçmeyecekti ama bu kez demokratik hukuk devletini savunacak bir yapı olacağına inanırsa Guterres garantilere ve garantörlere gerek kalmaz diyecek ve kabul etmeyen iyi niyetten yoksun sayılacaktı.

Anastasiades BM’nin desteğini alma fırsatını Türkiye garantörlük ve tek yanlı silahlı müdahale yetkisinden vaz geçmedi diye Guteres’e kulak vermeyerek ve görüşmelere devam etmeyerek kaçırdı.

Sonradan Guterres belgesini Türkiye tam olarak kabul ettiğini kanıtlasın görüşmelere devama hazırım demeye başladı ise de artık köprülerin altından çok sular akmış oldu. Akıncı görüşme modalitesine de usulüne de karşı, hükümeti iki bölgeli federasyona da karşı, Türkiye garantörlükten vaz geçmem der ve saire… Kıbrıs’ta da barışçı görünüp oy almaya çalışanlar da artık çözümün oy getirmeyeceğine inanmış gibi düşmanlığı körükleyici olmasına bakmadan suçlamalara başladı. Suçlu Rum, Yunan ile olmuyor demeye ve suçlama oyununa katılmaya başladı. Basında barış sağlanamadı, uğraşmaya devam etmeli deyip çözüm için gerçek durumu anlamaya çalışan kimseleri de siyasi partiler ortada bıraktılar.

Anastasiades, Guterres’in belgesini karınca duası gibi önemsiz bir belge olarak görmüş ki üzerinde yorum yapmayı bile gereksiz buldu ve ancak basına sızdırılınca konuşmaya başladı. Kıbrıs’ın en zor sorunlarını gündeme koydurup ilgililerle müzakereyi başlatmayı başardığı halde BM’nin açık desteğini getirebilecek ve uzun görüşmeler sırasında iç güvenliğin anayasal düzenleme kısmını işleyememeleri sakatlığını giderecek bir fırsatı tepti. Annan planında bile iç güvenlik düzenlenmemişti, ilk fırsat olacaktı.

Suçlama oyunu sonunda Öfkelerine mağlup olan görüşmeciler yüzünden çöktü ve her iki taraf suçlu olarak ortaya çıktı.

Aslında her iki taraf da suçlu idi ve birini aralarında kurban edemediler.

Falsolarını görmüş olmalılar ki her şeyi sızdırırken Guterres’in belgesini zamanında sızdırıp halkın bilgi edinmesine de yaramadılar. Hala Guterres belgesinin tam yayını bir yerde görülmedi. Hakkında da az konuşuldu ve tam kapsamı belli değil.

YKP Ghali Fikirler Demeti görüşmeleri sırasında federal Kıbrıs’ın kendi güvenliği için nasıl bir mekanizma olacağını ve yeraltının silahlı çetelerin istilasına nasıl engel olacağını da düşünüp anayasaya iki toplumlu bir mekanizmanın yeraltını temizleme ve silahlı gurupların yuvalanmasını engelleme ile görevlendirilmesini düşünmeye çağırmıştı.

Guterres de uyarıyor ve garantörlerin müdahale edip gayrı meşru silahlılar beslemelerine karşı da onlara yükümlülük öneriyor ve garantör görevi için BM anayasanın 7. Maddesine atıf öneriyor.

Halkımız bunları şimdi ve kısıtlı olarak duyuyor. Bol ödenekli seyahatlerle İsviçre’ye giden siyasiler de hala konuşmuyorlar. CTP ve TDP de ısrarla Türkiye’nin garantörlüğü bile masaya koyduğunu ileri sürüyor. Anlaşılan bu iş bitti deyip işimize bakalım politikası ilan edilince önce onlar tutum değiştirdi vr olmayacak duaya amin dememeye karar verdi.