YKP Sekretarya Üyesi Alpay Durduran, İsviçre’de yapılan Kıbrıs konferansındaki gelişmeleri değerlendirdi. Alpay Durduran’ın açıklaması şöyle:

Ne yazık ki görüşmeler elli yıldır sürüyor ama 1959’dan bugüne gerçek bir çağdaş devlette olması gereken insanlar arasında eşitlik, ayrım yasağı ve yasağın işe yarar halde uygulanması, yasa dışı silahlanmaları ve hukuku zorla değiştirme girişimleriyle savaşımı yani hukuk devletini korumayı konuşmadan Türklerle Rumlar arasında yetkileri paylaştıralım konusu ele alındı. İlk kez Crans Montana’da güveliğin esasını oluşturan bu konu görüşülecek. Çünkü iki toplumun güvenlik gereksinmesini ele alırken bunları gerekçe yapacaklar. O zaman direnişçi/savaşçı örgütlerin iki garantör ülke tarafından kurulup desteklendiklerini polise sızdıklarını ve hukuk dışlına çıktıklarını bilenler bunu engellemenin yolu olarak Kıbrıs anayasasında unuttukları liyakat sistemini ve her memurun görevinin kayda geçirilip her kişinin dosyasının tam tutulup sicillerinin güncel tutulmasının sağlanmasını düşünecekler ve yeraltının örgütlere teslim edilmemesi için temizlenmesinin sağlanması için ortak komisyon kurulmasını önerecekler. YKP’nin böyle güvencelere yönelik önlemler için girişimlerini kulak arkası ettikleri zaman yapmadıkları hazırlıkları şimdi yapmaya mecbur kalacaklar.

Garantör devletlerin orduları Kıbrıs’ta yasal olarak bulundukları zamanda güvenliği sağlamak için hemen hiç etkili olamadı idiler. Şimdi olacaklar mı? Anlatmaya mecbur kalacaklar ve masanın kenarında izleyenlerden sorular duyacaklar. TC elçisi Dırvana Ankara’dan aldığı emirlerle Kıbrıs devletinden çekilmemeleri için gayret göstermiş ama bilindiği gibi Ankara’nın askeri kanadı buna karşı çıktığı için devleti terk etmeye devam etmişlerdi. Garantörlerin içindeki görüş ayrılıkları böylece sorunu çözeceğine büyütebilmişti.

BM’de barış gücü gelsin diye yapılan görüşmelerde asayişin sağlanmasında BM Barış Gücü ile işbirliği sözü vermişlerdi ama garantör olmalarına rağmen iş birliği yapmamışlardı. Denktaş anılarında bunu açıkça itiraf etmektedir. Makarios da sözünü tutmamıştı. Askerleri de çare bulamamıştı. Yunanistan’ın askerleri ise yalnız Türkleri enklavlara hapsetmeye yetmişti.

İnsanlar devletin ayrımcılık yaptığını ve sonunda devleti savunacak kimsenin kalmadığı anılarda dile getirilmektedir. Onun için devlette her kurumda baştan aşağıya eşit temsil koşul olarak sunulmaktadır ama biz Türk tarafında ayrımcılığın dik alası ile karşı karşıyayız ve çare bulamıyoruz. Bunun eşit temsil ile düzeleceğini ummak olası mı? İleri devletlerde ayrıma karşı özel yasa ve kurumlar vardır. Bunları da unuttu idiler şimdi konuşacaklar.

Gerçek güvenli bir yaşam çağdaş hukuk devletinin sağlayacağı bir ortamdır.

AB yan tarafta “güvenlik içinde bir birey”‘i sağlayacak ortamın koşullarını gözetim ve uygulanmasını nasıl sağlanacağı hakkında sorularla katkısını vermek istiyor ki garantiler için bunlarla ilgili gereksinim belirtilmesin.

Görüşmeler garanti ve güvenlik konularının analizini ve gereksinimlerin karşılanmasıyla asker gereksinimin düşürülmesini ele almak amacını ele almaya başlamış durumda bulunmaktadır.

Çözümü destekler gerçeklere dayanarak ve Kıbrıs’a saygı duyarak hareket edilmesini salık veririz.