Yeni Kıbrıs Partisi 13. Olağan Kurultayı, 6 Mayıs, Cumartesi günü, Lefkoşa’daki KTÖS Lokalinde toplandı.

Kurultay Yürütme Kurulu üyesi Hamit Aygün’ün konuşması ile açıldı. Devrim ve sosyalizm mücadelesinde hayatını kaybedenlerle ilgili bir dakikalık saygı duruşu gerçekleştikten sonra Divan oluşturuldu. Divan Başkanlığı’na Rasıh Keskiner, sekreterliğine Serhan Gazioğlu ve Gülay Kaşer seçildi. Divanın oluşumundan sonra Divan Başkanı Rasıh Keskiner kısa bir açılış konuşmasını yaptı. Daha sonra gündemdeki diğer başlıklar ele alındı.

Parti Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı Yürütme Kurulu adına bir konuşma yaptı. Kanatlı konuşmasına başlarken Kurultaya katılan herkese teşekkür etti ve ülke olarak çok zor zamanlardan geçtiğimizi belirtip, her şeye rağmen mücadeleye devam edeceklerini ve barışa ve sosyalizme doğru yürüyüşlerinin süreceğini ifade etti. Kanatlı’nın konuşmasından sonra gündemin diğer maddelerine geçildi.

Parti Meclisi ve Mali Rapor görüşülüp aklanmasından sonra Kurultay Kararları onaya sunuldu. Kurultay Karar taslaklarının tümü, diğerlerinin başlıkları okunarak oy birliği ile kabul edildi.

Kabul edilen Kurultay Kararlarının başlıkları: “YKP, demokratik hukuk devleti içinde Kıbrıs sorununun bir an önce çözülmesini ısrarla savunur”, “Hukukun üstünlüğü lafta kalmamalı”, “Etkin ve verimli ve hesap sorabilir bir yönetim koşuldur”, “Sermayenin uluslararası egemenliğine meydan okumak gerekir!”, “Hade!”, “İşgale ve statükoculara karşı koalisyon”, “Ekim devriminin 100. yılında, yeni sosyalist devrimler için mücadele zamanı”

Kurultay Kararları görüşülürken, Alpay Durduran söz alarak, Kıbrıs sorunundaki gelişmeleri değerlendirdi, yeni dönemde parti organlarının daha fazla bu konuya eğilmesi gerektiği vurguladı. Daha sonra ise tüzük değişiklik önerisi görüşülüp oy birliği ile karara bağlandı. Son olarak da Parti Meclisi Üyeleri’nin ve Parti Disiplin Kurulu Üyeleri’nin seçimi gerçekleştirildi.

 

Yeni Parti Meclisi

Yeni Kıbrıs Partisi Parti Meclisi Üyeleri şu isimlerden oluştu; Alpay Durduran, Cevdet Beysoydan, Enver Ballı, Erdinç Selasiye, Ergün Emiroğulları, Gülay Kaşer, Halil Karapaşaoğlu, Halil Paşa, Hamit Aygün, Hamit Yücel, Mehmet Karadal, Murat Kanatlı, Mustafa Hami, Mustafa Noyan, Nevzat Hami, Özkan Varoğlu, Rasıh Keskiner, Tolga Yücedal, Yaşar Karakaş

Parti Disiplin Kurulu ise şu isimlerden oluştu; Oğuz Özen, Kutman Tayaz, Engin Ekici, Kemal Aktunç, Serhan Gazioğlu

Parti Disiplin Kurulu daha sonra kendi arasında görev bölümü yaparak 3 asil, 2 yedek üyeyi, belirleyecek.

Yeni Kıbrıs Partisi 13. Olağan Kurultayı, 6 Mayıs, Cumartesi günü, Lefkoşa’daki KTÖS Lokalinde toplandı.Kurultay Yürü…

Posted by Yeni Kıbrıs Partisi on Sunday, 7 May 2017

 

YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı’nın konuşması

Değerli dostlar, yoldaşlar, arkadaşlar!

Değerli basın emekçileri, ki ağır koşullarda, çoğu zaman güvencesiz, çoğu zaman risk altında işini yapan, ekmeğini en zor koşullarda çalışarak sağlayan basın emekçileri, hoş geldiniz!

 

İmkânsızlıkların içinde, baskı ve zorbalığın her türlüsü yaşatılan
ama inadına özgürlük, ama inadına barış, ama inadına Kıbrıs’ın birleşmesi için,
işgallere, TC’nin acentalarına ve kimilerinin gönüllü tutsaklıklarına karşı,
TC’nin tüm yeraltı ve yerüstü teşkilatlarının sivil ve askeri bürokratlarına karşı
partimizi destekleyen üyelerimiz, sempatizanlarımız, parti dostlarımız, yoldaşlarımız; hoş geldiniz!

Yüreğini bu kavgaya koyan, yaşamını bu kavgaya adayan dostlar, hoş geldiniz…

 

Zorlu dönemlerden geçiyoruz, siyasi parti olarak da, adayarısında ve dünyanın onlarca coğrafyasında yaşayanlar olarak da zor zamanlardan geçiyoruz… Tüm mümkünlerin kıyısındayız… Her şeye rağmen mücadelemizi, barışa ve sosyalizme doğru devrimci yürüyüşümüzü sürdürmeye kararlıyız…

 

Değerli dostlar; Yeni Kıbrıs Partisi’nin 28 yıllık örgütlü yürüyüşü devam ediyor…

 

Adnan Yücel şiirinde dediği gibi

“ey herşey bitti diyenler

korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.

ne kırlarda direnen çiçekler

ne kentlerde devleşen öfkeler

henüz elveda demediler.

bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!”

Bu örgütlü mücadeleye katkı koyan emek koyan YKP’liler, sempatizanlarımız, parti dostlarımız, birbirini sokakta, mücadele alanlarında bulanlar, yeniden hoş geldiniz!

 

Arkadaşlar,

YKP, 28 yıldır örgütlü mücadelesini sürdürüyor…

Bunun çok öncesinden de başlayan mücadele, gelecek kuşakların bu adada ve dünyada onurlu ve özgür bir yaşamı kurabilmesi, bir ağaç gibi tek ve bir orman gibi kardeşçe yaşayabilmesi içindir…

Onlara, tel örgülerle bölünmüş, etrafı askeri kamplarla çevrilmiş, şovenizmin ve ırkçılığın her kilometre karesinde hissedildiği bir adayarısı, kapitalizmin insafına terk edilmiş bir dünya bırakma niyetinde değiliz… Bu nedenle bu mücadele, mücadelemiz sürüyor, sürecek…

 

Yola çıkarken yüzlerceydik… Ama yaşamın acı gerçeği, bizi de buldu, Kurultay sürecindeyken bile dostlarımızın, arkadaşlarımızın, onların sevdiklerinin üzücü haberlerini aldık. Her ölüm aslında erkendir, her zaman, birilerinin aramızdan erken ayrılmasıdır… Biz, onlar aramızdan ayrıldığı gün ve sonrasında, ölüm yıldönümlerindeki anmalarda hep tekrarladık, onlarla başladığımız, onlara da ait de olan bu mücadeleyi, onlar adına da sürdüreceğimizi hep söyledik…

Dostlarımızla, yoldaşlarımızla beraber çıktığımız bu mücadele yarım kalmayacak, işgale karşı, Kıbrıs’ın yeniden birleştirilmesi, sosyalist Kıbrıs mücadelesi yarım kalmayacak, mücadele, mücadeleleri sürüyor, sürdüreceğiz… Sözümüz var dostlarımıza, yoldaşlarımıza kavgaları kavgamızdır, onları, mücadelemizde, mücadelelerini sokakta sürdüreceğiz…

 

Sevgili dostlar,

Adanın tümünde, zor bir dönemden geçiyoruz…

Bölünmüşlüğe, taksime karşı diğerlerine göre daha kolay fark edilen şovenizme ve milliyetçiliğe karşı mücadele bu dönemde maalesef yeterli değildir. Ama geldiğimiz noktada sonuçları en az şovenizm kadar tehlikeli, taksim sürecine katkısı kolayca fark edilmeyen umutsuzluğa, karamsarlığa, “bu memlekette bir şey olmaz” vurdumduymazlığına karşı mücadele de gündemimizde önemli bir yer tutmalıdır…

Umutsuzluğun en çok pompalandığı bu dönemde, net olarak bilinmesi gereken şudur ki, umutsuzluk demek statükonun, işgalin ve fetih politikalarının devam etmesi, kökleşmesi, kurumsallaşması demektir… “Bu memlekette bir şey olmaz” demek, 40 bin TC askerini, binlerce ABD, İngiliz, Yunan ve diğer uluslardan askerleri, bir sürü üssü ve askeri teçhizatları kabullenmek, sineye çekmektir…

Mücadelenin yavaşlaması, durması, ertelenmesi demek, Türkiye’nin burayı, asker ve sivil bürokratlarıyla neoliberal politikaları da kullanarak, İslami cemaatlerin yeşil sermayesiyle, kolonileştirme sürecine devam etmesini kabullenmek demektir…

Susmak, kabullenmektir, umutsuzluk, Kıbrıs’ın resmi olmasa da, fiil olarak 82. ile dönüşmesine susarak onay vermek demektir…

Tam da bu nedenlerden dolayı YKPlilere en çok da umutlu olmak yakışır…

İnatlarına, meydan okuyarak ama neşemizle isyanımızın işgale olduğunu, Kıbrıs yeniden birleşeceğini, barışın bu topraklarda yeniden yeşereceğini söylemek yakışır…

İnatlarına, bu adanın tümden askersizleşeceğini, tel örgütlerin olmayacağını, bir gün sınırsız, silahsız, garantörsüz, tam bağımsız olunacağını söylemek yakışır…

Umutla, yeniden, başka bir dünyanın ve sosyalist Kıbrıs’ın mümkün olduğunu söylemek bizlere yakışır…

Değişmeyecek tek şey, değişimin ta kendisidir… Nice İmparatorluklar, saltanatlıklar vardı; yaşadıkları dönemlerinde hiçbir şeyin değişmeyeceğini söylediler, sonsuza kadar yaşayacaklarını iddia ettiler ama şimdi yokturlar… Marksistler değişimin ta kendisine, değişimin dönüştürücülüğüne, devrim süreçlerine inandılar ve bugüne kadar da çok az yanıldılar…

Hatırlatırız ki, konjonktür, uluslararası diplomasi ve egemenlerin diğer manevraları kendilerine kısıtlı hareket alanı sağlayabilir ama anti-emperyalist ve anti-kapitalist enternasyonalist mücadele ile desteklenen direnen halkların karşısında hiçbir işgalci güç kalıcı olmadı, olamadı, Kıbrıs’ta da olması bu nedenle mümkün değildir. Ancak bunun olumlu olarak sonuçlandırılması yolu örgütlü mücadeleden geçer, bunun yolu direnişten geçer, bunun yolu talimatla yönetilmeye hayır, bu memleket bizim biz yöneteceğiz diyerek örgütlenip mücadele etmekten, Ankara’dan değil, sokaktan iktidara düşüncesini sahiplenmekten geçer, Kıbrıs’taki statükoya ve fetih siyasetine karşı mücadeleyi tüm zeminlerde yükseltmekten geçer; YKP bu temeldeki mücadelesini gelecek dönemde de sürdürmeye kararlıdır…

 

Değerli dostlar,

Bu dönemde emek mücadelesine daha da yoğunlaşmamız gerekiyor çünkü Kıbrıs’ın kuzeyindeki çalışma yaşamı emekçiler için tam bir cehenneme dönmüş durumdadır. Haftalık 40 saat, örgütlü ve güvenceli çalışma hakkının çoktan gasp edilmiş olmasının yanına, ücretlerin de insanca yaşam seviyelerinin çok altına çekilmeye çalışılmasına çok daha sık tanık olmaktayız. Patronlar artık işçi değil köle aramaktadırlar. Çalışma koşullarının kötüleştiğini iş cinayetlerindeki artışlardan da görmek mümkündür.

Üç beş patron kârından olmasın diye binlerce çalışana karşı hem şimdiki hem de bir önceki dönemdeki hükümettekilerin icraatları ile bugünlere geldik. Bugün ‘ekonomik kriz var’ denerek yeni tasarruf önlemlerini masaya sürenlere karşı, krizin faturasını emekçiler değil patronlar ödesin diyerek gelecek dönemde daha aktif bir emek mücadelesi bizi beklemektedir.

Gelecek dönem, genç emekçilerin İş yasasından kaynaklanan sözleşmeli, izin haklarına saygılı, güvenceli, sigortalı, örgütlü çalışma yaşamları için mücadeleyi kazanıma dönüştürmek için de yoğun çalışmamız gerekecek… Özelde sendikalaşma hayal değil, bu dönemde mücadele ile kazanmak için daha çok sokakta olacağız…

Bizim için önümüzdeki dönem, uluslararası sözleşme ve antlaşmalara uygun güvenceli, sendikalı, ücretleri ve çalışma koşulları ile insan onuruna yakışır bir çalışma yaşamı için emek mücadelesi verenlerle daha fazla dayanışma, daha fazla mücadele dönemi olacak…

Ülkenin her yanında talan ve yağma sürmektedir, yolsuzluk alıp başını gitmiştir, doğaya karşı hunharca saldırılar rutinleşti, toplumsal cinsiyet eşitliği ve özgürlüğü için mücadele daha da önem kazandığı, vicdani ret için daha çok çalışma yapılması gerektiği, insan hak ve özgürlüklerimizin her gün yeni uygulamalarla daraltılmasına karşı hak temelli daha çok işin önümüzde olduğu yeni dönemde, geçmişte yaptığımız gibi sosyalist güncel mücadelemizi emek, anti-militarizm, ekoloji ve toplumsal cinsiyet eşitliği ve özgürlüğü temelinde daha fazla örgütlenme, daha fazla mücadele dönemi de olacak…

 

Değerli Dostlar,

Dediğimiz gibi, adayarısını yeniden birleştirilmesi için, statükoya karşı ve işgalin ortadan kalkması için mücadeleye kararlılıkla devam ediyoruz…

 

Bu mücadeleye katılmak, katkı koymak isteyenlerle bir kez daha çağrı yapıyoruz…

 

Böylesi koşullar altında bir kez daha

  • Kıbrıs’ın yeninde birleştirilmesi için mücadeleyi benimseyen,
  • Sınırsız, silahsız, garantörsüz bir Kıbrıs mümkün diyen,
  • Emekten yana, toplumsal cinsiyet eşitlikçi ve özgürlükçü, anti-militarist, ekolojist temelde “eşitlikçi ve özgürlükçü bir sosyalizm, hemen şimdi” diyerek örgütlenmede ve mücadelede taraf olanlara,
  • TC’nin asker ve sivil bürokratlarının hegemonyasına karşı, “talimatla yönetilmeye hayır, bu memleket bizim, biz yöneteceğiz” diyenlere,
  • Fetihçi bir zihniyetle Kıbrıs’ın kuzeyinin denizaşırı vilayetleştirilmesine, asimilasyon politikalarına, demografik yapının değiştirilmesine karşı çıkan,
  • Başka bir dünya mümkün diyenlere; dünyanın merkezi Lefkoşa değil diyerek, neo liberal saldırganlığa karşı mücadeleyi dünyanın her yerinde ve aynı zamanda Kıbrıs’ta yükseltme kararlılığında olan,
  • Sermayenin değil, emeğin Avrupa’sını savunan,
  • Bütün halklar kardeştir diyen

Dili, dini, rengini, ne olursa olsun, kadınlara, kuir bireylere, gençlere, emekçilere, ekolojistlere, anti-militaristlere, barış aktivistlerine Yeni Kıbrıs Partisi’ne katılım çağrısı yapıyoruz…

Bir kez daha, gelin yeni bir Kıbrıs’ı, yeni bir Avrupa’yı kurmak için, işgale karşı sosyalist Kıbrıs yolunda YKP’de birleşelim diyoruz…

 

Sevgili dostlar,

Defalarca dediğimiz gibi, gelecek kuşaklara sözümüz var; onlara, sınırsız, silahsız, garantörsüz, askersiz, sosyalist Kıbrıs bırakacağız, bu nedenle yolu yok, mücadele sürüyor, katkı koyanlara, yüreğini koyanlara yaşamını adayanlara bir kez daha teşekkür ediyoruz…

 

Kurultayımızın başarılı geçmesi dileklerimle, katılan herkese teşekkürler…

 

İşgale karşı, sosyalizm yolunda

Yaşasın mücadelemiz!

Yaşasın Yeni Kıbrıs Partisi!

 

 

Kurultay Kararları

Kurultay Kararı 1: YKP, demokratik hukuk devleti içinde Kıbrıs sorununun bir an önce çözülmesini ısrarla savunur

Kıbrıs sorunu ısrarla milli çıkar diye tanımlanan dünya barış ve huzuruna aykırı Kıbrıs kimindir ve kimin olmalıdır hayallerine mahkûm edilmiş bulunuyor. 1959’da bu hayallere ulaşılamayacağını görerek Kıbrıs devletinin kurulmasına olanak tanıyanların arasında bile hayalini kaybetmeyenler vardı. Bu hayallerin azalmaması için iki toplumun liderliği diye anılan odaklar dışardan destekle tüm güçlerini kullandılar ve Ada ikiye bölündü. Şimdi de bölmenin sorumlusu kimdir kavgası buna eklendi. Değişmeyen şey dünyanın bölünmeyi onaylamaması ve barışçı yöntemlerle sorunun çözülmesi isteğidir. Bu istek barışçı çözüm istediği için zorlama yok demektir ve iki parçanın hali değişmez. Onun için uzatmak isteyen çözüm istermiş gibi görünmeyi başardıkça uzatabilir. Seçimlerde güçlüğü göğüslemek istemeyen ama cumhurbaşkanı seçilmek isteyen de en yiğit çözüm yanlısı gibi davranabilir.

Bu durumu artık öğrenmiş olmak gerekir.

YKP Kıbrıs sorununu başkaları çözüm ister diye değil çözüm hem Kıbrıs’a hem de dünyaya karşı borcumuz olduğu için savunmaktadır.

KKTC’nin tanınması ile tehdit edenler var, KKTC’nin Türkiye’ye ilhakını reddedenler var, KKTC’nin denizlerdeki hakları diye konuşup Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yarı hakkını talep edenler var; Avrupa Konseyi üyeliğini Kıbrıs’a ayrılan yeri kazanınca onun şemsiyesi altına girmeyiz deyip reddeden var. Dahası garantörlükten asla vaz geçmeyiz deyip sade bir toplumun garantörü olmakta ısrar eden var.

Onun için bazı unsuruna gözünü kapayıp statüko sürdürülemezdir diye imzalar atılabilmektedir.

YKP, bu acı ve çelişik tutumu reddederek açık ve net demokratik hukuk devleti içinde sorunun bir an önce çözülmesini ısrarla savunur ve uzatanlardan iyi niyet beklemez.

BM kararları ve onların uyarınca yapılan binlerce belgeyle Kıbrıs’ta çözüm tanımlanmıştır, taraflar da BM parametreleri çerçevesinde çözüm bulmayı resmen kabul etmişlerdir. YKP de onaylamıştır.

YKP yeni bir BM mümkündür sloganıyla BM ile ilgili tutumunu açıklamıştır ve değişimini ister mamafih kararlarına saygının da korunmasını ister. Kıbrıs sorunuyla ilgili kararlarının uygulanmasına yarımcı olunmasını da destekler. Tarafları da uluslararası ilişkilerde verdikleri sözlere sadık kalmanın herkesin yararına olduğunu anımsatır.

 

Kurultay Kararı 2: Hukukun üstünlüğü lafta kalmamalı

Türkiye’de bizi çok yakından ilgilendiren referandum yapıldı. Ancak sonucu bizi rahatlatmadı. Ne olursa olsun demokrasinin çoğulcu diye anılmasının nedeni çok başlılığı sağlamak ve başların hepsinin üstünde hukukun bulunmasını garanti etmektir. Onun için çoğulcu denilir ama referandum çalışması ve bizdeki durum hukukun üstünlüğünün lafta kalması bize öncelikle bu durumu anlama sıkıntısı çektiğimizi gösteriyor.

Bizde hukukun üstünlüğünün olmamasının göstergesi halkın genel olarak her suçu başbakan ve bakanlara bağlaması ve arkasındaki diğer başlara dikkat etmemesidir. Çok başlılık olsaydı, daha doğrusu görülse ve anlaşılaydı çok yetkili kişi de okkanın altında kalırdı ve suçlananlar çoğalırdı.

YKP hukukun üstünlüğünü ve demokratik hukuk devletini sürekli anımsatır ama hala anlaşılmış değildir. Anlaşılsaydı çift başlılık oluştu, teke indirip güçlü bir iktidar kuracağız diye referandumda evet oyu verin diyene de ona çift başlılık yoktur asıl o zaman çift başlılık olacak veya çift başlılık hiç olmadı hayır deyin diyene de itibar edilmezdi.

Ne yazık ki bizde de oylar kullanıldı!

Anayasa, yasa veya başka bir belge ile yetkili olan her kişi yalnız onlardan talimat alır ve amir gibi görülen kişiler kendilerine görevin şu idi bunu yap demekten başka emir veremez. Hukuk devletinde ve çağdaş hukukta onun için emir sözü geçmez. Askerlik hariç! Tüm yetkililer de bir baş olur ve çok başlılık gerçek durumdur.

YKP, bunun uygulamada bozulmasına son verecek ve sabır ve inatla hukukun egemenliğini koruyacaktır.

 

Kurultay Kararı 3: Etkin ve verimli ve hesap sorabilir bir yönetim koşuldur

Ülkemiz popülizm ve yolsuzluklar dolayısıyla seçimlerde bile denetim ve hesap sormanın olanaksız denecek kadar azaldığı bir duruma düşürüldü. Uzun yıllar uzaktan kumandaya ses çıkarmayacak cumhurbaşkanı ve hükümet görmeyi isteyenlerin seçimleri kazanması sağlandı. Sonuçta da şimdiki yoz rejim ortaya çıktı. Kıbrıs sorununda Türkiye’nin Kıbrıs politikasını destekleyecek olanlara seçimlerde denetleyebilecekleri mali ve yeraltı desteği verildi ve böyle bir rejimin seçmen ve oy simsarlarına seçmeni denetleme olanağı vermek için devletten destek almadan yaşayamayacak sektör ve alt sektörler oluşturuldu. Şimdi ise maaşları nasıl ödeyeceğini bilemeyen yönetim ortaya çıktı. Ankara’dan ne isteneceğini ve ne kadar sağlayabileceğini düşünmekten aşka iş yapmayan hükümet ve işi karıştırmasın diye hiç kayda değer yetki verilmeyen bir meclis ve milletvekili türedi.

Onun için hemen yeniden örgütleme ve personel reformu planlanıp yürürlüğe konulmalıdır.

 

Suçlar ve suçlular himaye görmektedir

Kurumlar arasında anayasanın önlem almaması ve siyasilerin güç elde etme ve çıkar sağlama amaçlı tutumları ve seçmen simsarları beslemeleri yüzünden suçlar ve suçlular açıkça himaye edilmekte ve sureta suçlara savaş için deyip cezalarda daha şiddet vaatleriyle halk avutulmaktadır. Sanki unutulmuş bir tarihten beri aynı insanlar dönüp dönüp iktidar olmamış gibi yapmaktadırlar. Halk umutsuzluğa kapılmıştır çünkü temiz idare olduğu zamanı hatırlayabilecekler ölüp gitmiştir.

YKP bir an önce özel bir yasayla desteklenen reform için çalışmaların başarısı ün yapan Kıbrıs hükümeti döneminin terkedildiği noktadan ilerletileceği tam bir projenin uygulanmasını sağlama kararındadır. Yoksa çalışmayan bir yönetim çarkı ile hiçbir siyasi program da uygulanamaz. Halkın baskısı ile geçirilen yasaların işe yarmadığını herkes bilmektedir. YKP iddialı sol siyasetin uygulanabilmesi için bunu önemle ele alacaktır.

 

Kurultay Kararı 4: Sermayenin uluslararası egemenliğine meydan okumak gerekir!

AB İngiltere’nin ayrılma kararından sonra, her kaçıncı ise, sarsıldı. Ancak İngiltere’yi ayrılmaya özendiren etmenlerden AB’den çok İngiltere sorumludur; çünkü sınıflar arası sosyal refah farklılıklarını artıran politikaları yalnız AB’ye değil dünyaya dayatan ve Reagan gibi bir neo liberalin destekçisi olan odur.

Şimdi ise ayrılıktan sonra AB’nin nasıl bir yol izleyeceği konuşuluyor ama AB içindeki refah farklılıklarını gidermekten bahsederken ayni düşünceleri daha etkin uygulamadan ve İngiltere’yi bundan mahrum etmekten bahsediliyor. AB dalgalardan çatırdıyor ama daha dalgalı sulara yöneliyor.

AB bir barış projesi idi ve kurucuları işbirliğinin yararını gösterip etnik farklılıkları azaltmakla birleşik Avrupa yaratmak amacını taşıyordu. Etnik sorunların azdığı bir sonuca gelindiyse yönünü kaybetmiştir. Dönüp daha adil bir düzene fırsat tanıyacak önlemler alınmalıdır. Göçmen sorunlarını artıran terörün arkasında da bölgeler arasındaki büyük gelişmişlik farklılıkları olduğu bilinmektedir.

Uzağa gitmeye gerek yok refah farlılıklarını giderecek rejim sosyalizmdir. Devlet halkın devleti ve sermaye tarafından ele geçirilemeyecek kadar güçlü ama yozlaşmayacak kadar demokratik denetime tabi olursa sosyalizm çare üretir. Yoksa sermaye egemenliğindeki AB kendi merkez bürokrasisinde yıllarca var olmayan makamlara yerleştirdiği hısım akrabaya maaş veren ve sıkılmadan cumhurbaşkanlığına aday olanlara bile engel olamamaktadır. Lobiler olsun mu, demokratik mi diye tartışan dev bürokrasisi Avrupa ve dünya barışını bile tehdit eden Faşistlere destek sağlayacak bir yapı AB için ayıptır.

Terör sanki yeni hortlamış gibi şaşkınlıkla karşılansa da geliyorum dedi. İnsanları egemenlerin kölesi olmaları için en verimli yol hep inançlar olmuştur. Hangisi daha iyi veya kötü tartışmasına Papa son vermiş ve teokratik devletlerin büyük acılara neden olduğunu ilan etmiştir.

Ancak önemli siyasal ve sosyal sorunlar bir neden değil çok nedene dayanır ve görüyoruz ki teröre gelişmiş ülkelerin sefalet bölgelerinde kaynaklar oluşmuştur ve geri bırakılmış ülkelere uzanan işbirlikleri ile yuvalar kurulmuştur. Bu dengesizlik neo liberalizmle daha da arttığı için farklılıkların asla giderilemeyeceği düşüncesiyle umutsuzluk can pahasına bir hesaplaşmayı kutsamaya kadar gitmiştir.

Artık gerçeği görüp dünya çapında solun örgütlemesine gidilmelidir. Bir ülkede çözüm arayanlara yanıtı binlerce kez gördükten sonra İngiltere’de de ayrılıktan (Brexit’ten) sonra göreceğiz. ABD’de sağlık reformunun ne kadar güdük olduğu konuşulurken Trump seçim kazandı ve ilk başarısı onu da iptal edecek olmasıdır! ABD’nin gelişmesi için sefil tabakaların olması kaçınılmazmış!

Bunlara değil, sola Avrupa içinde de örgütlü olarak yolu açmak ve sermayenin uluslararası egemenliğine meydan okumak gerektiğini anımsatmak YKP’nin seçtiği yoldur. Başka bir Avrupa mümkün sloganımız bunu anlatmaktadır.

 

 Kurultay Kararı 5: Hade!

Kıbrıs sorununda sıkıntılı dönemden geçmekteyiz.

Çok daha sıkıntılı dönemlerimiz de oldu ama 2000’lerin başı bize gücümüzü ve yapabileceklerimizi hatırlatmaktadır.

Kıbrıs sorunun çözümü liderlere bırakılamayacak kadar ciddi konudur deyip sokağa çıkmış, başka bir geleceğin kapısını gındırmıştık! Sonrası iyi bitmedi, yeni acentalığa soyunanlar kapının yeniden kapanmasının koşullarını yarattı. Bu süreci yeteri ileri taşıyamamamız hata yapmamızdan değil eksiklerimizden dolayı idi…

Gene sıkıntıların derin olduğu dönemlerden geçmekteyiz, her yerde, statükonun devamını farklı süslü cümlelerle savunanlar yüzünden kafalar karışık! Ama Kıbrıs’ın çözümüne dair konuşulmamış bir şeyin kalmadığı zamanlardan da geçmekteyiz.

‘Liderleri desteklemek’, ‘liderlerin arkasında olmak’, ‘liderlerin yalnızca yaptığını konuşmak’ bizi yeni yanlışlara götürecektir. Bizler açısından geleceğimiz için bir ‘b’ planı da yok, ya yasadışı, korsan, işgal altında asimilasyon ile yok olmayı seçeceğiz ya da çıkış yolunu! Tek çıkış yolu da federal Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kurmaktır!

2000’lerin başında yarım kalan işimizi bitirmek, yeniden umudun kapısını açmak, bu memleket bizim biz diyenlerin yeninden özne olacağı bir süreç için HADE!

YKP, ‘hade’ çağrısı ile yukardaki görüşler çerçevesinde Kıbrıs sorunun çözümü için tüm tarafların katılacağı yeni mücadele zemini için çalışma yapmayı önüne hedef koyar…

 

Kurultay Kararı 6: İşgale ve statükoculara karşı koalisyon

Kıbrıs sorunun çıkmaza girdiği ortadadır. TC’nin dayattığı neoliberalizm ile harmanlanmış, milliyetçi ve şoven fetih politikaları, dini unsurlarla donatılmış asimilasyoncu uygulamalarla hızla bizi tüketmektedir.

Bu geçtiğimiz zaman içinde ortak değerleri paylaşanların birlikte hareket etmesi önemlidir.

Bugüne kadar denen iş ve güç birlikleri yerine farklı ortak hareket methodları deneme zamanıdır.

Ortak ilke olarak Kıbrıs’ın kuzeyindeki işgal ve onun sonuçlarına karşı mücadeleyi koyan, Kıbrıs sorunun çözümünde federal Kıbrıs Cumhuriyeti talebi olan, hem sokak mücadelesine dayanan hem de tüm zeminlerde ortaklaşmayı kabül eden, aşağıdan yukarı, katılımcılığı önemseyen, farklılıkları tolere eden, demokratik mekanizmalarla çalışan, bireyin ve örgütün harmonisi ile çalışabilecek koalisyon için YKP taraftır…

İşgale ve statükoculara karşı koalisyon ile, yeni bir mücadele mümkün…

 

Kurultay Kararı 7: Ekim devriminin 100. yılında, yeni sosyalist devrimler için mücadele zamanı

Ekim devrimi ile Sovyetler Birliği kurulması dünya halkaları için umut olmuştu. Paris Komününden sonra iktidarın Sovyetler yani işçi, köylü birliklerinin eli ile halkın kendisine geçmiş olması muazzam bir deneyim yarattı. Ancak 70 yıllık Sovyetler Birliği deneyimi her şeyi ile doğru değildi tıpkı her şeyi ile yanlış olmadığı gibi… 1990 ile tek kutuplu dünyada mutlak hakimiyetini ilan eden yeni dünya düzenin ne anlama gittiğini herkes yaşayarak gördü. Adı nasıl anılırsa anılsın, kapitalist bir sistem içinde yaşamaktayız ve kapitalizm karşı hâlâ umut Marx’ın Komünist Manifesto’da çerçevesini çizdiği sosyalizmin kurulmasındadır. YKP, sosyalist Kıbrıs yolunda, Ekim devriminin 100. yılında, yeni sosyalist devrimler için Kıbrıs’ta ve dünyada mücadele etmeye devam edecek!