yaklaşımlarÖzkan YıkıcıBelek kaybı ve sistem gerçeğini öteleme düşüncesi – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Belek kaybı ve sistem gerçeğini öteleme düşüncesi – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Erdoğanın Trump görüşmesi, tartıştırılan Türkiye ABD ilişkileri, Akıncının Kıbrıs görüşmelerindeki açıklamaları, gerek burada gerek se Türkiyedeki gelişmeleri içsel dinamik ağırlıkla ele almalar, bölgesel sorunların ülkesel boyutla bakışlar, algı ile bilgileri karıştırma, Yapılan seçimlerle etiketlendirilen sağ sol partili tutumlar, Batı Avrupada dahi yükselen faşizmi yumuşak şekliyle resmen yabancı düşmanlığına indirgeme güncel tutumlarla, ordan oraya savruluyoruz. Önümüze konulan ve çoğu yüzeysel algılarla genel düşünce oluşturmaktayız. Kıbrıs görüşmelerinde “2 lider”, Erdoğanın iktidar olayını salt Türkiye eksenli konuşmak, güne uyma adına gerici bakışların da kabulune gelme sonuçları, hepsi özellikle Marksis geçinenler dahil, belek kaybından tutun, öğrenilen bikrimin yok edilerek, sistemi tek eksenle algılama noktasına gelmenin sıkıntılarını yaşıyoruz. Öyle olgular unutup, oluşan uluslar arası ağları belekten sildik ki, artık tek tek ülke ve hat ta, parti lideri ile değişim beklentili sonuca geldik. Oysa, Neoliebraleşme ile tektip siyaset oluşturma sermaye eksenli oluşum, bağıra bağıra darbelerle, sermaye hegemonyalarıyla resmen yerleştirildi! Bunu adım adım, depremlerle yaşayrak günümüze geldik. Gelirken de yenilen siyasal sol örgütsel yapı sonucu da sadece örgütsel yenilgi değil, yeni koşullara uyumsuzlukla başarısız olmak değil, belek silinerek, oluşan mücadelelerle birlikteki bilimselik de yok olma aşamasına geldi. Birçok Marksis iktisatcının dahi ekonomik öngörülerinin kanıtlanmasına bakmayıp, İMF uzmanlı ekonomi anlatan solcuların türemesiyle de seçeneksizliğin de siyasal alana kökleştirilmesi de oluştu…..

Solcular öylesinbe belek kaybına uğradı ve yerlerini sermaye eksenli kesimler de doldurunca, artık piyasa modeline sosyal politika denilen uçuncu yol çizgisi denenip de iflasla sonlandı. Artık sol sermayenin libral düşüncesini, muhavazakar gericiçizgisini de sağın doldurtuğu, tektip düşünce ekseni de yerleşti. Ama, siyasal aşmazlıkalr devam edip,sistem krizi çözemediği için de faşizim yükselen seçenek olarak dini ve etnik ırkçılıkla devlet biçimleri şekinde iktidarlaşıyor.

Halbuki sol Emperyalizmi çağ olarak iyice geliştirdi. Emperyalizim le oluşan önce klasik, sonra Yeni sömürge ilişkilerle devletler arası sömürülme ağını da gayet güzel kurumsalaştırıp kuram haline getirdi. Sömürgelerin niteliği yanında, işkallerin gizlenmesi adına Gizli işkal ile göreceli devlet olayını da kuramlaştırdı. Sınıfsal eksen bakışıyla sömüren sömürülen ülkeler ilişkilerini birlikte yorumladı. Okadarla kalınmayıp, başarılı siyasal mücadele tarihleri de üstüne eklendi. Şimdi, tüm bunlar belekten silindi. Devamında, Seksenler yeni Emperyalist Neoliberal sömürgeleşme piyasa modelini de zamanında uyardı. Ama uyarının kendine düşen yenileme veya akılda tutma tavrı da solda neyazık ki gerçekleşmedi! Neoliebral süreç okunması yapılamadığı gibi,eski birikimler de unutulup, Neoliebral sol çizgisine gelip sınıfsal ezilenden sermayenin reforum veya nefes aldırtma aracı haline geldi. Sanırım Avrupada Sosyaldemokratların düştüğü son durum bunun en net olanıdır. Hele krizler döneminde sermaye nefesl aldırtma konusunda İzlanda örneği ibretliktir.

Sol sınıfsal bakışı belekten düşünce olarak sildi. Öyle sildi ki yeni piyasa modeli ile oluşan çalışma alanlarını doğru okuyamadı. Doğuya kaydırılan sanayi ve batıdaki hizmet sektörü sonuçlarıyla çalışan bireyseleşme kültürü ezilenleri resmen bolduzer gibi ezdi. Sendikalar kazançlı ezen örgütsel kesim yerine, birokratik yapı veya bireseleşme ile birlikte etkinliklerini kaybetti! Sol öylesine unutkan oldu ki devlet içi hegemonya çatışmasını dahi zamanında en iyi okuyan kesimken, nedense bunu belekten sildi. Devlet içi hegemonya kavgasını ilericilik olarak ele aldı. Bunu Türkiyede AKP sürecinde veya Kıbrısda Akıncı, Mehmedali olaylarında aynen yaşadık. Yine, Türkiye ABD ilişkilerini ve hele de Natodan öteki örgütsel bütünlüğü unutup, ikili ilişkiyle dengesel güçler olayı indirgemesine çektiler. Bunlar hep hüsran getirdi. Sömürgecilik ile ezilenlerin konumu yok sayılarak, tektip algıyla düşünme zorunluluğu oluştu. Yabancı sermaye teşviki ile kalkınma modeli savunularak, Neoliberal sömürgeleşmenin davetiyecisi olundu. Hele seçeneksizlikler bu tektipliği iyice yoğunlaştırdı.Emperyalizim, sömürgecilik, ilhak, ezilen kesimler kuramlarını silik, lider açıklamalı bir dünyaya geldik. Sosyal hak değil de bireysel rekabeti savunur hale sokulduk. Metalaşma ile bağımlı ilişkileri birlikte sermaye eksenli konuşur olduk. Böylelikle Türkiye ABD ilişkileri, kıbrısda “2 liderli cesaretlenme” politikaları oluştu. İlericilik ile gericiliği birbirine karıştırıp, adeta eleştiri olayını da hiçeleştirdik. Bunlar hep soldaki bellek kaybını da işaret ediyor.

Boşuna değil din gericileşme yeniden siyasal güç haline geldi, Sosyal olarak dinsel ve gericilik etkin konuma ulaştı, faşizim yükselen dalga haline sokuldu. Bunlar üzerinden seçenek ve korku oluşturup, kitlesel eklektiksizlik yaratıldı. Artık değerlendirmelerde sınıfsal veya sömürge tipi kuram ilkeleri hiç ele alınmıyor. Böylelikle salt günümüz değil geçmiş de ayni süzgeçe sokulur. Amerikanın Kıbrıs olaylarında etkisi olmadığını söyleyip, bunu sildirten solcular artık mevcut! Çünkü sol düşünce sınıfsal eksende artık konuşulmuyor. Konuşanlar ise ezbere taklıp günümüz gelişmelerine hiç bakmayan ve resmen gericileşen tarikatlaşma boyutuna gelenlerin de olduğunu görüyoruz. Sermaye sömürüsü değil de kurtarıcılığı olduğu noktaya gelindi. Bunlar hep sosyalist düşüncenin eksikliğin sonucudur. Boşuna değil bol konuşup da beklentilerin olayı yaratandan olması tesadüf değildir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
217AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin