yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGerçeklerle sorgulayarak yaşamak – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Gerçeklerle sorgulayarak yaşamak – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Son günlerde değişik gelişmelerle karşıkarşıya kaldık. Kimisini yaşananla değil de resmi algılara göre tartışıyoruz. Kimisini sanki hiç olmamış gibi de geçiştiriyoruz. Kimisini de birbirine bağdaştılığğını ele almadan, tekil şekilde gündemleştirmekle meşkul olduk. Hepsinde mutlaka “eksiklik, yanlışlar ve bağdaştırmama” kuralıyla birlikte konuştuk. Duygusal veya tam aksi duruşlarla, banbaşka dünyamızda debelenip durduk. Hele de geçmişten gelip, önemli biriken yanlışların da katgısını ele almaktan hep kaçtık. Banbaşka dünyalarla yaşananlar arasında savrulup durduk. Tabi yanlış bileşkesi, sonuçta doğru çözümlemelerin de oluşamamasını da getirdi. Sistemsel nedenlerle, uygulanan genel politikanın yapısal gerçeğini de ötelendirdiğimizden olacak, onca karamsal yanlışa rağmen, değişim veya siyasal sorgulama yapmayı da hep unutuk….

Son günlerimizin manzarasına bakın: iki kadın cinayeti, hem de vahşi şekilde gerçekleşti* Ayni anda mahkemede kızına tecavuz eden baba yargılanması da yapılıyordu! Cinayetler salt kadınla kalmıyordu: bir işçi de yüksek yerden düşüp yaralandı. Ayni anda kaçak insanların adamıza çıkış haberleri de duyuldu.insani ölçekte bukadarla yetinilmiyordu: Hastahanede ölen bazı insanların ölüm nedeni, yoldaki trafik katliyam yargılanması ve kazaları da artık doğalaşan ve etkisini kaybeden bilgilerdi. Bunlar insani cepede gelişirken, kimisi salt tek yönlü “kadın sorunu” diye ele alınırken; kimisi de olayın çevresine göre haber yeri ancak bulabildi. Yİne de duygu ve yaktığı yer bakımından tepkielrle kalınıp, siyasal, sosyal yöne ulaşan olmadı. Özellikle etiketli örgütlerin olduğu ve konuyu duygusal insanlıkla sığdıran haberleri daha bir konuşur hale geldik.Basit gelecek karşılaşmalarla da durumumuza tanık olduk. Benzinci veya restorantda dikatimizi çeken insanlarla konuştuk.Kimisi Sudanlı, kimisi Nijeryalı veya başka ülkeden. Elbet Türkiyelisi de vardı. Bunlar yine bazısı kaçak işçi, bazısı kitabına uydurup çalışan veya artık kanıtsanmaya başlanan öğrenci adıyla gelip, çalıştıranlarla karşılaştık.Bunlara verilen ücretler ise komikten de öte. Ayni şekilde heryerde uyuşturucu hikayeleri de duymak kolaydır. Bu arada silah veya insan kaçıkcılığı adıyla sigara öyküleri de giderek artıyor.

Tüm bunlara daha nicesini eklemek mümkün. Hele bir masanın veya odanın değişeceği ve birkaç saat içinde yapılması kolayken, sırf belirli kesime ek mesaği hikayeleri veya sınavda ikinci gelip münhalde başarısız kılınıp, daha altaki kişinin sırf birinin neyi olması nedeniyle başarılı kılınan hikayelerin artık reytingi ve konuşulma nedeni kalmadı. Telefon dayresindeki yarım m trilyon ile Sayıştaylık sesizliği ise oda normal yaşamımız haline sokuldu.Mikroplu su içip, TC den gelen su gibi fiyat ödemesine artık yer vermek nafile! Ahali bunu kabulendi. Ama Kadın cinayetleri oldukça fazla yer buldu. Kimisi kaçış noktasına dek gelip, cinsel veya ayıştırıcı norumlarla olayı iyice saptırmayı da unutmuyor. Makamcı ise çok tuhaf olan ama burada normaleşen sığıntı lafını kulandı: “Çalıştay yapacağız”! Kadın örgütleri ise olayı genelden koparıp, cinsiyetli damıtmlarla özünden kopararak gündemleştirdi. Oysa yaşanan, senelerdir övülen KKTC gerçeğinin sadece normaleşen olaylarından birkaçıydı. Kimse bu yanlışları yaratan gerçeklerle konuşmak istemiyor. Olaydaki sosyolojik boyutla başlayıp, ganimetden girip, insan politikasına ve ekonomik üetimsizliğin sonucuna doğru gitmiyor. İşte ben herkese bu gerçeklerle konuyu yazma zorunda hisederek yazacam.

Yalanlar, bazen tatlı veya kendimizin gerçeklerini örtüp gizlediği için, gayet münasip hale ve çok tatlı gelir. Günümüzü açıklamaktan kaçma, yapısal dokunmama adına da hep “geçmişte böyle değildi* Onlar geldi de biz böyle olduk* Biz bunlara alışkın değiliz” mazaretleri çok severiz. Hem bahanemiz, hem de sorumluluktan kaçışın kendisini konuşmuş oluruz. Yalanın tadı öylesine lezetli olur ki kazara gerçekle karşılaşmanın da düşmanlığını da oluşturduk. Gerçekten, ülkemiz gerçeklerin karşımıza gelmemesi için yalanın tatlılaştığı gayet mükemel bir “cenet” oluşturduk. Onca ünüversitemize ve bol diplomamıza karşın, hala bunlar yok edilme bir yana, daha da artan ve bunları ötrem olumsuzluklar diyarı haline geldik. Sömürge oluşumuzu, ilhaklaşmamızı, siyasal kültürümüzle ganimet tipli, yandaşlama değerlerimizle yüceltildiğimizi nedense söylemek hep sıkıntı halimize sokuldu. Sadece kaçınılmaz gerçekleri, oluşan acı travmaları, birilerine havale etme, kendini ayıklama ve değişim olmadan, hatta acıdır para kazanmak için de kulanılıyor.

Birazda bilimsel dil ile gelinen canavarın geliş nedenleriyle konuyu açıklayalım. Etiketini bol kulanılan Sosyoloji, Kültür ve siyaset bilimiyle bunu basitce açıklayalım. Çünkü, bu akademik değerler de parayla alınan ve hep ret ederek, banbaşka dünyamızı da çoktan kurduk. Fazla geriye de gitmeyecem. Geçen hafta ben benzer yazıyı Ortam gazetesinde Perşenbe günü yazdım. Şener levent ayni ama başka değişken yöntemle de o kendi akıcı uslubuyla yazdı. Ratyo veya internet televizyonu Mayısta prokramlarımızda kulandık. Çoğu sıkılsa da ezberi bozulsa da bu köşemde de yazacam.

Fazla geriye gitmeyecem. Hep eleştirdiğimiz öteki insan kesimine birileri tüm sorumluluğu yüklerken, aslında buraya taşınan veya kaçak halde gelen, çoğundan ucuz emek, okuma ücreti alarak metalaştırılan insanlara sorunu yıkma gibi çok anormal bir yönlendiriliş olmaktadır. Yerine göre emeği veya bedeni kulanılan, para almak için öğrenci kılığında müşteri yapılan insanları, hem soymak, hem de suçlama gibi tuhaf anormal bir kültür yerleşti. Tıpkı yeri geldiğinde yararlanan ve ardından “gavur” diye sövülen Rumlardan tutun, para veya rant adına Türkiye savunuculuğu ile öteki olaylarda Türkiyeliler suçladığımız kesimler gibi….

Konuyu 74 Yılından itibaren ele alacam. Hani hala “özgürlük,egemenlik” adıyla da kutladığımız ve aslında Kıbrısın fiylen ikiye ayrıldığı tarihten sonrasına bakın! Özgürleşen Kuzey Kıbrısda ele geçirilen zengin mallar adeta yağmalandı. Yaşam brakılan yerden değerleri ile gelişmedi. Ganimet tipi paylaşımın sıçramasıyla, birden zengin mülkleri yağmalamakla banbaşka bir yapı yükseliyordu. Kimse bu malların başkasının olduğunu veya hak ile alakasını sorgulamadı. Hele de yandaşlama paylaşımla, yeni bir egemen elit de oluştu. Çalışarak değil, yağma ve yandaşlama ile dilenilen yapılıyordu. Dahası da var; ben unutmadım: Biz hem de düşmeğen Erenköyde kalıp, sıkıntı yaşarken, güneyde tutuklular varken kuzeyde yağma ile ganimet hırsı yükseliyordu. Bu anlayış nedeniyle bizat benim kalemimden barışgücü kanalıyla kuzeydeki bazı yetkililere sıkıntı ile kendi “zafer sarhoşluklarını” yazdım. Şimdiki Gümrükcü Erol Emin bu mektupları barikatda olma nedeniyle, onun tarafından yolladık.

Böyle bir dünya kurarken, sonradan Türkiyeden de insanlar taşınma dönemine girildi. Kimse sorgulamadı. İsmet Kotakla yaptığım tartışmada, kotak sıkılmadan “buraya yarım milyon insan taşıyacağız* Geri kalmış bölgelerden gelsin ki bizim gelişmişliğimize de uyum sağlayarak çağdaşlasınlaar” planını açıkladı. Ben bunun sakatlığını ve Kıbrıs gerçekliğini söylesem de kendileri bu politikayı uyguladılar. Buraya gelen insanlar ne ile karşılaşıyorlardı: yağma ve elinde tutanın elinde kaldığı anlayış! Biz suçlarken, buraya taşınanın da karşılaştığı tutumu hiç sorgulamıyoruz. Hat ta, savunuyorduk! 81 Seçimlerindeki sola oy veren TC kökenli etkin kişilerin sürülmesine dahi ses çıkarılmadı. Böyle bir gelişme yaptık. Doksanlar daha da rezaletleşti: Ucuz çalıştırmak için işçiler getirildi. Para kazanmak için öğrenci taşındı. Ekonomide üretimden koparılırken, memurlaşma hızını alırken, müşterileşen öğrenciyle de yeni rant kapısı oluşturdu. Tabi Fuhuş sektörü de kurumsalaştırıldı. Yanına kumarhaneler de eklendi. Tüm bu yeni yaşam tarzları, kültürleriyle ve değerlerinin bileşkesiyle yerleşti. Çünkü tektip bakış vardı: “para kazandırıyordu”! Ganimet tipi yandaşlığı kamuya sokarak yandaşlar müşavirleri oluştururken, özel denip ikinci rant kapılarını da sonuna dek açtık. Şimdi düşünün! Dıştan gelen insanların kültü de var. Onlar geldikleri yere uyum veya uyumsuzluk yaşayacak. Baştan burası siyasal olarak ilhak defaktolu, ekonomik olarak sömürülecek meta olarak gördük. Hiç boşuna sıkılmayın. Sadece kaça çalıştırıldığı veya öğrenciden istenen ev kirası miktarını anlasanız, sorunun da yanıtını bulursunuz. Bolca çeşitli kesimden insan yığılınca, yerel olarak bunlara karşılık ne kültürünüz, nede sosyal kurumsalaşmanız olmadığı zaman, kendi kültürünü koruma veya mafya tipi yapıların büyümesine benzin dökmüş olursunuz. Hele de siyasal bakışınız olmaması, kültürel değerlerinizle entekre etme eksikliğine kendiniz işbirlikci olma konumunuz olunca, işler tam bir felaket olur. Gelen kültürler farklılıkları, mafya tipi örgütler, çeşitli olumsuzlukların pazarı haline ve bundan nemalanan siyaset ve ekonomi! Üretimsizleşen ve bu kurallarla hem tüketici, hem de kazanan, karmakarışık yapıda, kriminalik artar, cinayetler ekonominin can damarı olur, yandaş kayırma da suçu zayıf olana havale etme kolaycılığı oluşur.

Nebeklerdiniz: ganimet tipi paylaşım, yandaşa göre ayrışma, üretimden kopan ve metalaştırılan her değerle, bolca çeşitli sosyolojik insan yapıların sığdırıldığı yerden gül bitecek değildi ya! İşin kolayı ise genel yerine, işimize geldiğinde ilgili obje ile duygusalık yapmaktı. Kadının meta veya seks köleliği yaşadığı, kürtajın mafyalaşması gerçekleşirken, hangi bakışın olmasını dilerdiniz. Madem Kıbrıslılık duygusu hala bizi bahanede buluşturuyor! İşlenen kadın cinayetlerini normaleştiren dinseleşme dönüşümüne neden karşı çıkılmıyor? Orjin Kıbrıslı hem de reytinkci kesimin türkiyedeki anayasa referandumunda eveti savunması ilgili cinayet düşüncesiyle nedenli uzak? Bakın, Türkiye referandumunda, sanal medyaya da konulan, onlarca erkeğin sırf evetci olmadığı için kadına saldırısına da neden yer vermediniz?

Konuyu uzatmak kolaydır. Ama zaten bizler teslimiyetin tadına ve yalanın tatlısına alıştıktan sonra, gerçeklerle yüzleşmek oldukça zor. Madem kolay; bolca Kıbrıs çözümcülere şunu soralım: “Ha oldu, ha oluyordu ya” şimdi Barbaros gemisi geldi. Sesiniz nerde?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin