Hristakis Vanezos, ardında birçok soruyu yanıtsız bırakarak gitti ama yine de hoşçakal Hristakis Vanezos – Ulus Irkad

569

Hristakis Vanezos’un ölüm haberini Dr Ahmet Cavit An’ın bizimle facebook’ta paylaştığı haberden öğrendim. Ahmet Cavit An haklı olarak eleştirel düşünen her Kıbrıslı Solcu gibi Vanezos’un “Derviş Ali Kavazoğlu” adlı kitabında yazdığı birçok olayı da soruşturarak ve Vanezos’a da eleştiri getirerek bu soruları cevapsız bırakmasına sitem etmektedir. Vanezos’un aynı adlı kitabını okuduktan sonra (2009, Galeri Kültür Yayınları), Ahmet Cavit An gibi ben de, Derviş Ali Kavazoğlu’nun aleyhine, AKEL içindeki konuşmalar yapılmasından , parti içindeki enosis politikalarından dolayı, Kavazoğlu’nun partiden koparak kendi başına çalışmaya başladığı konusunda eleştiriler ve sorular sormuş, kendisinin TMT’nin vurucularıyla, Dali ve Bodamya gibi civar köylerdeki Kıbrıslıtürk öğrencilerin, okul sorunlarıyla ilgili temasa geçmesi olayını sorgulamış , AKEL’in bundaki ihmalinin sebeplerini öğrenmeye çalışmıştım. Aşağıda o makalemden bir bölümü yayımlayacağım. Aslında Derviş Ali Kavazoğlu’na parti içinde yapılan bu gibi davranışlar bir ilk değildi. Parti içindeki karşı-devrimci yapılanma, Parti’nin içindeki polit bürodaki enosisci bürokratlar tarafından gerçekleştirilecek ve Haralambos Vadilyodis’e de buna benzer tasfiye gerçekleştirilecekti. Pek tabi ki Yiannos Katsurides’in “Kıbrıs Komünist Partisi Tarihi” adlı kitabında da yazdığı gibi, anti enosisci ve anti kilise taraftarı olan Haralambos Vadilyodis’in de 1930’lu yılların içinde, aynı şekilde enosise karşı olmasından dolayı, partiden tasfiye edilmesi çalışmaları yürek bulandırırken, aynı kitapta Vadilyodis’in anti enosisci politikası ve kendisinin tasfiye edilerek (sf.166-167-168) partinin sessizce nasıl enosisi benimsediği de belirtilmektedir:

“Parti eleştirisini Kıbrıs’tan öteye taşıdı. Yunan Cumhuriyeti “sahte demokrasi” olarak tanımlamıştır. KKP Pan-Helenik Oyunlar Manifestosu’nda enosis talebinin “saçma ve yapay” olduğunu iddia etmişti. Bu duruş Kıbrıslı Elenlerin Parti’nin kendi bağımsızlık isteğiyle bağdaştırdığı gerçek isteklerinin hatalı biçimde değerlendirilmesine dayalıydı. Başka deyişle KKP duruşunu kitlelere danışmadan halkın takip edeceğini düşünerek yukarıdan aşağı tanımladı. AKEL’in en uzun süreli genel sekreteri (1949-1988) Ezekias Papaioannu, Parti’nin duruşunu yanlış, anti-Marksist ve halkın isteklerine karşı olarak nitelendirdi. Phantis’e (AKEL genel sekreteri eski yardımcısı) göre bu hata “sekter solcu tabiatlı”ydı: Enosis sloganı Kıbrıslı Elen jenerasyonlarının isteklerini ifade etmiş, böylelikle Parti’nin duruşu KKP’yi halkın gözünde yabancılaştırmıştır. KKP ve AKEL’in eski Genel Sekreteri Servas bu hatayı komünist teoriyi anladığını düşünen ve Troçkist gruplar ile bağlantısı olduğunu öne süren Vatilyotis’e atfetmiştir…”(sf. 167-168 & Bu konuda sonraları Servas, hata yapıldığını, ama parti polit bürosunun 1931 sonrasında Sovyetlere gitmesinden sonra Vatilyotis’in Stalin SSCB’sine Troçkist diye ispiyonlanarak , Vadilyodis’in Kafkaslara sürüldüğünü ve partide artık enosise karşı bir komünistin kalmadığını ifade etmiştir,u.ı.).

Bu arada Vanezos’u destekleyen birçok kaynak da vardır. Örneğin Kıbrıs’ın Turuncusu kitabına “Sınır Tecrübeleri: Kıbrıs Solu’nun Vatanseverlik Anlayışını Açıklamak (Üzerine)” adlı makalesinde Andreas Panayiotou (2003,sf.232) şunları söylemektedir:

“Acaba neden fikirleri için kendini feda etmiş, hayatını kurtarmak için bir ateist olarak dinini feda etmiş, hayatını kurtarmak için bir ateist olarak dinini ve toplumunu değiştirmeyi reddetmiş bu adam, geçmişte Kıbrıs Türk solunun sınır mevzularındaki çıkarlarını feda ettiği eleştirisine muhatap bir politika ve parti için destekçi, daha doğrusu “vaiz” olarak kalmıştır?Bu sınır mevzuları nelerdir?” demekte ve aynı sayfanın (sf.232) altında şunları yazmaktadır:

“ 3 Kavazoğlu’na Hristiyan olma (ve böylece Kıbrıs Rum kesimine katılma) teklif edildi ve böylece Kıbrıs Türk solcusu olarak statüsünün yol açtığı tehikelerden korunmuş olacaktı. Fakat o reddetti”

Acaba suikastının altında yatan nedenlerden biri bu muydu? Bir Komünist partisi kendi ulusalcı kimliğini alması için bir Komünist yoldaşına ne hakla böyle bir sosyalist ideolojiye bile uymayan çirkin teklifte bulunabilir? Yoksa Kavazoğlu’nun öldürülmesinde ve ihmal edilmesinde bu gerçeklikler mi yatmaktaydı? Maalesef Vanezos da bu gerçeklere eğilmesine rağmen bizzat bana bile, kendisine telefon edip randevu istememe rağmen, bu konuda konuşmayı çekinerek reddetmiştir.

Ben, Vanezos’un kitabı basıldıktan sonra Derviş Ali Kavazoğlu adlı makalemde şunları yazmıştım:

“AKEL ve PEO içerisinde 1940’lı yılların ortalarından itibaren inanmış bir sendikacı, sosyalist ve entellektüel bir Kıbrıslıtürk olarak çalışmaya başlayan Derviş Ali Kavazoğlu, 1958 yılından sonra da artık partinin bu politikalarından oldukça rahatsızdır. Vanezos’un kitabını okuyanlar bunu okurken sezeceklerdir. Buna rağmen partinin üst ileri gelenleri onu ulusal amaçları için oldukça suistimal ederler ve Kavazoğlu rahatsızlıklarını bazen tepkisel bir biçimde ifade etmeye çalışır. Vanezos’un kitabında Kavazoğlu’nun toplumu için fedakarlığı hiç ihmal etmediği ama AKEL içindeki ulusculuktan rahatsız olduğunu gösteren birçok örnek vardır. Örneğin 1963-64 yılındaki olaylardan sonra tamamıyle Türk bölgelerinden kopan Kavazoğlu, artık AKEL’in kendisine tahsis ettiği parti lojmanlarında veya kendisi gibi sosyalist Kıbrıslırum arkadaşlarının evlerinde kalmaktadır. 1963-64 olaylarında eğitimsiz kalan bazı bölgelerdeki (Dali ve Bodamya Köyleri) çocuklara öğretmen bulup onların bu ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışır. Hatta Luricina (Akıncılar) adlı bir köyden bazı kişilerle de irtibat halindedir. Bu konuda oldukça saftır. Ama karşısındaki Kıbrıslıtürk fanatikler onu pusuya düşürüp öldürme amacındadır. Ölüm emri çoktan Yeraltı örgütü tarafından yürürlüğe konmuş ve kendisini katletmek için fırsat aranmaktadır. Birkaç defa güya eğitim sorunu için yanına yaklaşan sözügeçen köyden bazı kişilerle de buluşup bu konuları konuşur (Esasında bu kişilerin onu öldürenler arasında oldukları daha sonra anlaşılacaktır). Vanezos, Kavazoğlu’nun kendisine kitabında, Kavazoğlu’na koruma olarak verilen bir Kıbrıslırum gencinin(Akis Kusulidis) Çekoslovakya’ya kazandığı bir bursla eğitime gitme yerine bu sırada (Ağustos 1964) Dillirga’daki (Erenköy) Kıbrısrum Ordusuna yazılıp oraya gitmesi ve Türk uçaklarının bombalama eylemi sırasında öldürülmesinin sonrasında bu kişi için yapılan cenaze töreninde bir AKEL yöneticisinin “Mansura çatışmalarında Kıbrıslı Rumların kanının Yunan kardeşlerimizin kanıyla karıştığından”, bahsederek, şunları anlattığını kitabında nakleder: Kavazoğlu’nun başını ellerinin arasına alarak, “İyi de, ben ne için mücadele veriyorum?” diye sorduğunu da kitabında yazar (sf.23-24). Yine Vanezos, Kavazoğlu’nun sitemkar bir şekilde: “Eğer bu söylenenler doğruysa bir sosyalist olarak benim burada bulunmam niye veya ben bu mücadeleyi niye verdim?” şeklinde şikayet etmesini de kitabında yazmaktadır. Pek tabi ki biz okuyucuların kafasında bile Vanezos’a göre oldukça bilinçli diye AKEL saflarında yer alan bu olaylarda öldürülen Kıbrıslırum genci için de bir tepki oluşmaktadır ki şöyle: Eğer bu Kıbrıslırum genci bilinçli bir AKEL üyesi ve de sosyalistseydi, Çekoslovakya yerine niye Kıbrısrum ulusal Ordusuna yazılarak, oraya çıkarma yapan beş yüz Kıbrıslıtürk üniversite öğrencisine karşı savaşmaya gitmişti? Vanezos, bu gencin Kavazoğlu’na koruma olarak verilirken çok iyi bir sosyalist olduğunundan dolayı bu göreve seçildiğini söylemektedir ki bana yine bu olay, çelişkilerle dolu AKEL yapısı hakkında da bir örnektir diye geliyor.

Kavazoğlu’nun katledilmesi de bu olaylardan sonra pek gecikmez.O günlerde katledilmesi üzerine yayımlanan bir broşürde (Kıbrıs’ta Tedhiş ve İşbirliği İçin Mücadelede Şehit Düştüler,Printko ltd, basıldığı yıl belirtilmiyor) şunlar yazmaktadır:

“Arkadaşlarından biri Sendikalist Kosta Mişauli ile beraber, otomobille Lefkoşa’dan Larnaka’ya gidiyordu. Tarih 11 Nisan 1965, günlerden Pazar günü, saat ö.e. 10.30. Yolda pusuya düşürüldü. Emperyalizmin organları Kavazoğlu ve Mişauli’yi otomatik silahlarla kısa mesafeden adeta taradılar. Vak’a mahallinden 2-3 saat sonra geçen Barış Gücü kuvvetleri, iki arkadaşın cesedlerini otomobil içinde kucaklaşmış buldular…”

Vanezos, Kavazoğlu’nun korunması üzerinde partinin pek fazla titizlik göstermediğini ve de olaya şüpheyle yaklaşılması gerektiğini de imalı bir şekilde kitabında yansıtmaktadır. Gerek yukarıdaki broşürde gerekse Vanezos’un kitabındaki resimlerde Kavazoğlu ve Mişauli’nin tabutlarının bir ayrımcılık öğesi olan ulusal bayraklara sarılması da bende bir o kadar daha tepki yaratmıştır. Nitekim şimdiki Kıbrıslırum Cumhurbaşkanı, eski AKEL sekreteri Hristofyas da geçmiş senelerde, Dali köyü’nde Kavazoğlu için yapılan bir toplantıda, bizzat benim de hazır bulunduğum bir sırada, bu ayrımcılığa bazı AKEL üyelerinin de karşı çıktıklarını söylemişti. Eğer sosyalist mücadelede ulus ve ulusçuluk öğeleri öne çıkarılmaması gerekiyorsa, buradaki Türk ve Yunan ulusal bayrakları niye yer almıştı? Bir de bu iki sosyalist nefer niye ayrı ayrı mezarlıklara gömülmüşlerdi? Eşitliğin bir simgesi sayılması gereken ölüm olayında bile bu iki sosyalist neferin ayrı ayrı yerlere gömülmeleri de bana göre büyük bir hata olmuş ve de o günlerde etkili olan ulusçuluk öğesinin ne kadar daha AKEL saflarına yerleştiğini de göstermiştir.

Kavazoğlu’nun dramı, Birinci Kuşak Kıbrıstürk Solu’nun da dramıdır aslında. Bu dramdan hem ideolojik hem de tarihsel olarak dersler çıkarılmalıdır. Kıbrıs’taki olaylar diğer ülkelerdeki sol mücadeleye de örnek olacak deneyimler taşımaktadır. Özellikle ulusculuğun sosyalist mücadeleyi böldüğü görüşü gerçekliğinde… “

Birkaç sene önce Kıbrıslırum Bölgesi’nde bir Kitap fuarı olmuş ve sağolsun Kiriakos Cambazis arkadaş beni oraya davet etmişti. Oradan Hristakis Vanezos’a telefonla bağlanarak kendisiyle konuşmak istediğimi ve kitap hakkında kendisine sorulacak sorularım olduğunu belirtmiştim. Bana hasta olduğunu ve gelemeyeceğini belirtmişti. Tuhafı şu ki Vanezos daha sonra kimseye konuşmayacaktı. Acaba kitabı çıktıktan sonra AKEL tarafından baskılara mı uğramıştı? Bu baskılardan korkmuş muydu? Korktuğu neydi? Çünkü Vanezos maalesef kitabı çıktıktan sonra pek konuşmamış ve açıklama yapmamıştır. Sanırım ölümüyle kitabında ortaya çıkan birçok yanıtsız sorularla gitmiştir. Sayın Ahmet Cavit An’ın Derviş Ali Kavazoğlu kitabının yazarı Hristos Vanezosla ilgili verdiği haberde sorduğu sorular hala daha meçhuldur. Derviş Ali Kavazoğlu’na düzenlenen suikast kendisinin partiden ayrı olarak çalışmaya başlaması ve sorunlarını, AKEL’in enosisi açıkça 1963-64 olaylarının başlamasıyla kendi başına çözme isteğinden mi kaynaklanmıştı yoksa parti açıkça içindeki rahatsızlık ve Kavazoğlu’nun partiyi Türk taraftarı göstereceğinden dolayı artık onu korumayı ihmal etmesinden dolayı mı gerçekleşmişti? Kendine yapılan Rum kimliğini kabul etmesi konusundaki teklif veya baskıları reddetmesi de sukastin gerçekleşmesinde ortaya çıkan ihmal gerekçelerinden bir tanesi mi? Bir de Acaba Kavazoğlu partinin sosyalist politikaları değil ama milliyetçi politikaları temsil etmesinden dolayı bile bile ölüme mi gitmişti, yani intiharı mı seçmişti? İşte, bu konuda Vanezos konuşmaya devam etseydi akıllarda kalan bu tarihsel gerçeklikler aydınlanacaktı. Yazımı bitirmeden bir konuya daha parmak basmak istiyorum. Son zamanlarda bana verilen bazı bilgilerde, Kavazoğlu’nun öldürülmeden önce, Londra’daki arkadaşlarına AKEL’i eleştiren ve içindeki sıkıntıları belli eden bir mektup yazdığını duydum. Bu mektubun varlığını kendisiyle sıkı temasları olan Londra’da yaşayan solcu bir eski PEO’lu Kıbrıslıtürk’e sordum. Bana bu mektubun mevcudiyetinin doğru olduğunu ama mektubun uzun olmadığını, yaklaşık bir buçuk sayfa aldığını, içinde önemli konuların olmadığını belirtti. Ben de kendisine böyle bile olsa mektubu niye yayımlamadığını sordum, beni cevapsız bıraktı. Aslında Vanezos da bu eski PEO’lu arkadaş da bildiklerini ve gerçekleri açıklamamakla devrimci konumlarına ihanet etmekte ve yanlış yapmışlardır.

Gene de kafalarımızdaki birçok soruya devrimci tavırla açıklık getiren Yoldaş Hristakis’e “Hoşçakal Vanezos” diyorum. Tarih elbette yaptıklarını da yapmadıklarını da yargılayacak ve gene de hiç olmazsa Kavazoğlu hakkında gerçekçi açıklamaları için ona müteşekkir olacaktır. Tekrar Hoşçakal Vanezos…