yaklaşımlarAlpay DurduranEzana saygı komşuya saygı - Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

Ezana saygı komşuya saygı – Alpay Durduran

Yeniçağ podcastını dinleyin

durduranKıbrıs’ta anlatılan güzel olaylar vardır. Eskidiler ama anımsamakta yarar var. Lefkoşa’da yakında kilise olan Türklerin rahatsız olmaması için kilise çanlarının daha az sesli çalınması için galoyirolara talimat verildiği bilinmektedir. Çanlar belli olaylarla ilgili çalındığı gibi belli zamanlarda da çalınmakta idi. Hep birlikte çalınmaları da olası idi. Onun için rahatsızlık yaratmaları olası idi. Rumlardan da şikâyet giderdi. Bu talimat da onun için verilmişti. İnsana saygının bir ifadesi olmuştu. Konuşulurdu.

Ezan ise hoparlör kullanılmadan okunduğu için fazla rahatsızlık vermezdi. Türkler imamların gâvur icadı hoparlör kullanmak istemedikleri yarı şaka yarı ciddi konuşurlardı.

Daha sonraları hoparlörle ezan okuma başladı ve sorunlar da ortaya çıktı.

Çanlar gene fazla gürültü çıkarmadan çalınır. Yoksa tüm Lefkoşa çan seslerinden inler.

Şimdi cami yapmak çök önemli iş oldu. Türkiye bol bol para sağlayıp her yere bir cami kondurmaya başladı. Gereksinim var yok yapılıyor.

Cemaat yok deyip şikâyet eden ve önlem alınmasını isteyen Türkiyelilerle sorun yaşayan başbakanın tepkisi de haber olmuştu.

Türkiye’de cumhuriyetçilerin dini baskısından bahsetmek ve siyasi kazanç sağlamak son zamanların işi oldu. Onun için bölünmeler ve kavgalar arttı. Hâlbuki laiklik dini serbest bırakmak anlamındadır. İnsanlar arasında ayrım yapılmasını önlemek ve ayrışmalara son vermek esas politika idi. Cumhuriyetçilerin tek derdi İslam’da olmayan bir ruhban sınıfı fiilen dert yarattığı için önlem almaktı. Bunu kimin ne kadar ileri götürdüğü ayrı bir konudur ama bire bin katarak siyasi kazanç kapısı açmak işlerine geldiği için siyasiler körüklemeye devam ettiler.

Dinciler diye tanımlanan garı resmi ve dindışı mollalar laikliği dinsizlik olarak tanımlayıp gizli örgütler biçiminde cemaatler toplamaya çalışıyorlardı ve siyasi yuvalara çeviriyorlardı. Solcu örgütlenmelere de milliyetçi öğütlenmelere de savaş açmış olanlar onlara da savaş açmışlardı. Bu da özgürlük yanlılarını dini özgürlüğe karşı olan başka özgürlüklere de izin vermez düşüncesiyle onlara destek verme yoluna ittiydi.

Şimdi sıra dincilerin kendilerini iktidarda görmeleri yüzünden intikama dönüştü. Artık cami yapmak yetmiyor, cami cemaati bulmak da bulmak da devlete görev oluyor.

Bugün gözlerimizin önünde İslam dinine bağlı olanların güçlerinin yettiği yerde dinin gerekleri dedikleri şeyleri herkesin uygulamasını ya da ezilmelerini sağlamaya çalıştıklarını görüyoruz.

Sıra bize de geldi ise camiye gitmeyenin başına neler geleceğini göreceğiz.

Hâlbuki insan özgürlüğü esastır. Bu sağlanmadan hiçbir ülke saadet göremez. Birinin suçunun kefaretini bir başkasına ödetmek yani biri camiye gitmedi diye tüm cemaatin cezalandırılacağını kabul etmek İslam’a da hakarettir.

Türkiye yakın tarihinde hiç bu kadar parçalı görülmemiş, birçok sorun yaşadığı biliniyorsa da iç savaş ve bölünme endişesi olmamıştı. Şimdi din ve milliyet temelli bölünme olasılığı ciddi olarak değerlendirilir olmuştur. Katalonya İspanya’dan ayrılacak denilince heveslenenlere, İskoçya ayrılır mı denilince gülümseyenlere baktıkça olasılıkları ciddiye mi alsam diyorum. Mezhep ve hatta tarikat farklılıklarının yarattığı çılgınlıkları duydukça dünyayı nelerin beklediğini bilemiyorum.

Siyasi getirim için dini ve türevlerinin istismarıyla uğraşanlar yalnız değiller, onlardan bir şeyler bekleyenler kraldan da kralcı olarak yangına körükle giderler. Gazete tirajı için ezanı yasaklayan mahkeme diye haber yapanlar ne düşünüyorlar?

Ona yanıt verildi ama kulağını çeken oldu mu? Yıllar önce Türkiye’de hoparlörlerle ezan okuyanlara dikkatli ve saygılı olmaları için Diyanet İşleri başkanının yaptığı tamimi anımsatan oldu.

Ne yani benim imam olan babam ezanı hoparlörle okumayı kabul etmedi diye kınanacak mı?

Türkiye’den atama dinişleri başkanının edep ya seyit dediğinin haberi de yayımlandı.

Bu arada etrafta tehditkâr volt atanlara bildiğim kadar müdahale etmekle görevli güçler de var. Adına da polis derler. Onlar ne yaptı. Tehdit edenler ezanı mı kurtardılar?

IŞİD de kelle keserken din uğruna yapıyor diye iddia eder. Onun için dünya çapında İslam terörü diye konuşuluyor diye şikâyetçi olunuyor. IŞİD’in iddiası en doğru din anlayışı kendisinindir ve herkes buna uymalıdır. Yoksa kâfir olduğu için katli gerekir. Kimseyi ilgilendirmez demez. Cami cemaati temin edilmezse veya camiye gidilmezse kâfir mi olunur, olunursa ölümü hak mı edilir?

Öyle ise IŞİD haklıdır.

Yanlış bir şey varsa sen yapma. Yapana karışmaya hakkın yoktur. Sana etki ediyorsa o zaman etkisinin giderilmesini istersin haklı isen mahkeme seni kurtarır. Her kişi kendisini rahatsız eden şey için önlem isteyebilir.

Sen yetkiyi eline alırsan suç işlemiş olursun. Komşuna saygı sahibi olmadığını da göstermiş olursun. İslam adına konuştuğunu iddia eden biri gibi kabul edildiğin için dinine de zarar verirsin. Onun için müftünü dinle ve kendinde din bekçiliği vehmetme.

Lefke’ye gidip voyvodalık yapmaya kalkanlar sanırım müftüyü de utandırdı. Görülüyor ki müftü iyilik göstererek dine sevgiyi artırmaya çalışıyor. Onlarsa dincilerin kin ve garaz dolu ifadelerinden etkilenenlerdir. Onları haberlerini duyunca aklıma Osmanlı döneminde rasathaneyi yıktırmak için terör estirdikleri geldi. İslam namaza ve oruca başlama saatleri nedeniyle gök bilimine camilerde önem verilmesi nedeniyle rasathanelere merak uyanmasına neden olmuştu. Onun için zamanının ilerisinde astronomi biliminde ilerleme görülmüştü. Ayni İslam’a mensup insanların bu tip voyvodaları rasathaneyi yaktırarak nereye geldiklerini gösterdi.

Camilerdeki büyük duvar saatleri herkesin dikkatini çekerdi. Ama saatçilik de bu tiplerin etkisiyle İslam ülkelerinde geriledi ve sonunda tüm camilerde saatler Batı kaynaklı hale geldi. İlk çalar saati Fransa’ya tanıtan Abbasi hükümdarı Harun ür Reşit hayret uyandırmıştı. Şimdi onun gibi bir saat bulunsa hayret edeceğiz.

Müftü’nün yasa yorumuna katılmak veya katılmamak ayrı bir olaydır. Yasanın sakat ve eksik olduğu görülebilir, mahkeme emrine uymak kaçınılmazdır. Uyulmadığını müftünün desteklediğini sanmam. Söz hakkı talebi uygundur. Yasa ona göre uygulanabilir. Kurum bunu düzeltsin.

Voyvodalardan hesap sorulmalıdır.

Bir seçimde camiden hoparlörle dışarı verilen hutbede adımı da kullanarak, o Allahsızdır ona oy verin denildiğini duymuştum, karşıdaki polis karakoluna gidip haber verdim, onlardan çekiniriz diye yanıt aldım. Müftü ne der? Polis şimdi ne haldedir? Sorunlar ortada…

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
240AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin