yaklaşımlarÖzkan YıkıcıFilistinliler ve Kürtlerin ortak acısı – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Filistinliler ve Kürtlerin ortak acısı – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Ortadoğu bölgesi girilen Emperyalist sömürge ilişkiler ağı ile 2 halk kesimi önemli acılar yaşadılar. Klasik sömürgecilikten başlayıp, yeni sömürgecilik ve ardından sömürgeleşme ile neoliebral yeniden yapılandırma süreçleri ile 2 halk ençok acıyı çeken kesim oldu. Klasik sömürgecilikle oluşturulan ülke coğrafyaları veya Yeni sömürgecilikle kurdurtulan İsrail devletelri gibi yapılar 2 halkı hep mahrum brakan siyasal cendereye konuldu. Kürtler 4 ülke coğrafyasına ayrıştılırıp resmen parçalı hegemonyaların baskısına terk edilirken; Filistinler ise elerindeki topraklar alınıp üzerine İsrail devleti kurdurtulup, önemli kemsi vatansız mülteci olarak tariha yazdırdılar. Son Ortadoğu projesi ise banbaşka gerçekelrle tüm bölge halkları yanında, bu kesimler de bedel ödemeye devam ediyor. Gerçek ise şu: Emperyalist temel anlayış ile bölgesel güçlerin hegemonyası, 2 halka ayrıca etnik baskılar da oluşturdu. Son kriz ve tıkanan projede ise başka olgu sırıtıyor: örgütlü olan yapılar kriz dönemleri veya yeniden oluşum süreçlerinde etkin olma dinamiğine sahiptir. Son Ortadoğu kağosunda Kürt ve Filistin sorunu ayni zamanda örgütlü olmanın da önemli farkını ortaya koydu. Bu yazımda son kriz ile bu halkların görünüm olayına değinme olanağı bulacağıma inanıyorum.

Bilmem dikat etiniz mi: Son Ortadoğu kağosunda bölgenin en temel sorunu olan Filistin siyasal durumu pek tartışılmıyor! Hat da; son günlerde Filistin işkal topraklarında isyana benzer tepkilerle, nice insanın ölmesi dahi konuyu pek gündeme taşımıyor. Filistin Bayrağının B.M. semalarına gözlemci devlet olarak çekilmesi dahi yankı bulmadı! Oysa yaşanılan gelişmelerde bu saydığım konuların mütlaka gündem olması gerekir di! Olmadı. Çünkü gerçek şu: Filistin hareketinin örgütsüzleşmesi, siyasal olarak kendi içinde dahi silikleşmesi, parçalanıp hiçeleşerek adeta gündemi unuturma noktasına gelmesi sonucu; ne ölen insanlar, nede resmen artan baskılarla oluşan yeni ilhak adımalrına karşın, konu Ortadoğu denklemine giremiyor! Filistin liderliği denilen kesimin resmen yaşatığı teslimiyetler ve kendi içerlindeki parçalanma sonucu, artık Filistin sorunu gelecek Ortadoğu denkleminde olması gereken birincil sıraya konulmamasını getirdi. Öyle getirdi ki Filistin gözlemci devlet olarak B.M. kabulune rağmen zaferi dahi kutlanamayacak kadar gerçekten yalıtıldı.

Son günlerde Filistinde yine bıçaklama ve İsrail askerlerinin kurşunlatıp öldürtülen Filistinlilerle ilgili haberler arada gelmeye başladı. Fakat olayların sorunla alakası kadar, gereken karşılıkla ses getiremiyor. Çaresiz Filistin öfkesi ile İsrail şidet döngüsünün yeniden ayni coğrafyada tekrarını görüyoruz. Önemli eksiklik; Filistin hareketinin örgütsüz oluşu, kamuoyundaki duyarlılığının silikleşmesi ve bölgesel hegemonyanın insan değerlerinin önüne geçmesinin sonuçlarını yaşıyoruz. Anımsayın yaşadığımız yetmişleri! Dünyanın birkısmı direk Filistinin bağımsız devletini destekleyip, eylemlerini de alkışlarken, öteki kesim yani “emperyalist merkezler” ise olaya “Terörist” olarak yaklaşıyordu. Yine de dünya ürdündeki Karaeylül, Lübnandaki Telzaatar katliyamları kınadı. İsrailin baskılarını şidetle protesto yaptı. Sadece Arafatı değil, Habaşı da Filistinli liderler olarak kabulenip gereken siyasal önemi verdi. Şimdi ise Filistin hareketinin silikleşmesi ve siyasal boşaltımla tüm istenenleri kabulenmesine rağmen, israilin yeni ilhak imha politikaları ile karşıkarşıya kalarak, sorun olmak ikinciline geriledi. Hat da; sürgündeki Filistin sorunu konu dahi edilmeyecek noktaya taşındı! Ortadoğu dizayini veya hegemonya mücadelesi verilirken, Filistinliler biryerde olmamaları sonucu da sorunları da şimdilik prokramlra konulmuyor. Böylelikle israilin ilhaklaşma ile ördüğü duvarlar, ele geçirdiği topraklarla da Filistin bağımsız develtinin kurulma toprak yapısını da yok etme aşamasına geldi. Son Filistinlilerin bıçaklı saldırıları bunun çaresiz bir öfke tepkisi olarak yapılmaktadır.****

Gelelim Kürtlere: Kürtler daha Emperyalist ilk bölüşümlü klasik sömürge döneminde devletsiz brakılan bölgenin önemli halk nifusu oldu. 4 Ülke topraklarına dağıtıldılar. Zamanında örgütsüz oluşları ve ortak tavır koyamamalarının sonucu, Kürtler ilk Ortadoğu paylaşım sürecinde yerlerini ulusal yapı olarak almadılar. Almadılar ama: oluşan ayrışma daha sonra katıldıkalrı ülkelerde hep büyük katliyama uğrayarak yeni bedel ödediler. Epey zaman da halk olma veya ulusal etnik kimlikleri dahi kabulenemedi! Bölgesel hegemonya kavgalarında veya yükselen sosyalist dalgalarda Kürtlerin zaman zaman yer alma veya bedel ödeme gibi birçok siyasal sonucu da yaşadılar.

Bu karışıklı durum Doksanlardaki yeniden Ortadoğu paylaşımda kısırdöngüden çıktı. Özelikle Emperayalist Ortadoğu planı ve ulusal devletlerin tavsiye edilme siaysetleri, Kürtleri de etkiledi. Irak işkali ile Kuzey ırak Kürdistan federal yapıya yönelişi, Türkiyede oluşan kirli savaş olsa da kürt sorununun artık siyasal sorun olarak merkeze oturması ve hiç hesapta olmayan Suriye Kürtlerinin resmen müdahale sonucu oluşan kağosda Kantonlar şeklinde Rojova olarak oluşum la; Kürtler yeni Ortadoğu denkelminde dinamik olarak kartlaştı! Hele de; dağılan ıraktaki yapısal kağos, Suriyede müdahaleler sonucu oluşan IŞİD ve devrilemeyen Esat dışında tek örgütlü güç YPG oluşu, artık eskiden farklı olarak Kürtler bölgesel güç olarak itifaklar zincirine alınma kartı oalrak oluştu.

Herkes özelikle de dış güçler bölgesel itifaklar ararlar. İtifak için de örgütlü olan kesim her zaman seçkitdir. Filistinliler örgütsüz veya siyasal hiçeleşme konumunda oldukalrı için, onları hesaba katan şimdilik yok. Kürtler ise örgütlü olup talepleri olan ve yeni denilen süreçte yer alacak kıvamda olmaları nedeniyle, bölgesel hesaplar yapanların bu oyuncuyla birlikte olma şansını da getirdi. Burada paradoks olan şu: Kürtler önemli dinamik haline geldi. Üstelik savaşın en sıkışılıp belirleştiği yerde olmaktadırlar. Genel güçler Kürtlere sıcak bakıp, onların da yanında olmalarını istemeleri normal. Fakat bölgesel ülkeler, böylesi bir dinamikle kendi hegemonya alanlarının kırılacağı korkusuyla, buna şidetle karşı çıkıyorlar. Bunu şöyle basit şekilde yaşıyoruz: ABD ve Rusya veya Almanya ile İngiltere Kürtleri bölgesel itifak için güç olarak kabulenip, itifak etme eylimindedirler! Oysa başta Türkiye ve Sudielr olmak üzere bölge hegemonya peşinde koşan ülkeler, Kürtlerin kabulu ile kendilerinin hegemonya alanının kırılacağına inanıyorlar. Bunun için de Kürtlere karşı duruyorlar. Bir önemli etken de; Bu saydığımız ülkeler ırak ve Suriye yıkımı için besledikleri Suni mezhepli dini örgütler ile tek direk savaşan kesim de Kürtler olma sonucu; Kürtler lehine, onlar alehine gelişme kırılganlığı vardır. Suriye ve ırak gibi parçalanan ülkeler ise, yok olmama adına Kürtlere federal anlayışla birlikte kalma siyasetine çoktan geldiler. Bu konuyu iyi anlamak için de Türkiyenin tutumunu okursanız gayet kolay anlarsınız.

Kısaca; Ortadoğu yeniden şekilenme sancıları yaşıyor. Örgütlü olanın fırsatı kulanma olasılıkları da birlikte gelişiyor. Kürtler tarihlerinde ilk olrak bölgesel güç olarak sistem güçleri tarafından kabulenildi. Filistinliler ise böylesi yeniden siaysal şekilenme kağosunda örgütsüz oldukalrı için asra yaklaşan soruna rağmen, yeni yapılanma planlarında birincil değildir. Burada net olan şu: Örgütlü olmanın önemi ve siyasal hamleleri zamanında yapıp fırsata çevirme kıvraklığı çok önem teşkil etmektedir. Şimdi durup düşünün! Kıbrıs konusunda yukarda özetlediklerim le biz nerede duruyoruz sorusunu da kendimize soralım.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
236AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin