.YeniçağmanşetTC’den aşırma yeni anti-demokratik, darbe artığı siyasi partiler yasası makyaj kaldırmıyor
yazarın tüm yazıları:

TC’den aşırma yeni anti-demokratik, darbe artığı siyasi partiler yasası makyaj kaldırmıyor

Yeniçağ podcastını dinleyin

ykplogo2YKP Yürütme Kurulu üyesi Murat Kanatlı, yeni geçen siyasal partiler yasası değerlendirdi. Konu ile ilgili açıklama şöyle:

Yeni siyasi partiler yasası geçti! Birkaç madde cımbızlanarak yeni yasanın önemine vurgu yapılsa da, esası üzerine konuşan yok!

Yeni darbe artığı yasada ilk göze çarpan anti demokratik konu, siyasi parti kapatma kriterleridir.

“Venedik Komisyonu” (Venice Commission) olarak bilinen “Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu” (The European Commission for Democracy through Law), Avrupa Konseyinin anayasal konularda danışma organıdır. 1990 yılında kurulmuştur. Söz konusu Komisyon, anayasa hukuku konularında çeşitli raporlar hazırlamaktadır. Hazırladığı raporlardan birisi de 10-11 Aralık 1999 tarihinde kabul ettiği siyasi partilerin kapatılmasına ilişkindir. “Siyasi Partilerin Yasaklanması, Kapatılması ve Benzer Tedbirler Hakkında Rehber İlkeler” (Guidelines on Prohibition and Dissolution of Political Parties and Analogous Measures) başlığını taşıyan rapor siyasi partiler kapatılması için şu kriterleri getirmektedir:

“Siyasi partilerin yasaklanması veya kapatılması, partilerin ancak anayasayla güvence altına alınan hak ve hürriyetleri ortadan kaldıracak şekilde, demokratik anayasal düzenin devrilmesi için şiddet kullanılmasını savunmaları veya bir siyasi araç olarak şiddet kullanmaları durumunda meşrudur. Partinin anayasanın barışçı bir şekilde değiştirilmesini savunması olgusu tek başına kapatılması veya yasaklanması için yeterli değildir”. (http://www.venice.coe.int/docs/2000/CDL-INF(2000)001-e.asp )

Görüldüğü gibi Venedik Komisyonu kriterlerine göre, bir siyasi partinin kapatılabilmesi için o siyasi partinin “şiddet kullanmayı savunması” veya partinin “bir siyasi araç olarak şiddet kullanması” durumunda söz konusudur.

Yeni yasanın 55. Maddesi açık şekilde Venedik Komisyonu kriterlerine aykırı şekilde siyasi partileri özellikle 1. Fıkra ile Kıbrıs sorununda görüş açıklarken bile kapatabilecek düzenlemeleri içermektedir. Kapatmayı meşrulaştırmak için de, kuzey coğrafyasında her çağdışı uygulamayı meşrulaştırmak amacıyla 12 Eylül askeri darbe ürünü anayasaya sığınılmaktadır. Böylesi çağdışı uygulamalar kabül edilemez.

Aynı madde ayrıca siyasi partileri “Türkiye Cumhuriyetinin uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan garantörlük hakkını kabul” etmeye zorlamaktadır. Üç garantör olmasına rağmen necin TC ve bu konu masada değiştirilmesi konuşulurken, neden yalnızca garantörlük yazıldığı belli değildir. Başlangıç kısmında federasyondan da bahsedildiğine göre, siyasi partilerin federasyonu istediğini kabül etmiş olacakları da eklenebilirdi ama eklenmedi. Başlangıç kısmında bir sürü başka konu varken neden yalnız garantörlük cımbızlanıp yasa maddesi içine konduğu şüphelidir. Bu madde ilerde siyasi partilere dava açılması için kullanılacak bir araca dönüşecek, YKP olarak bunun uyarısını bir kez daha yaparız.

Daha önce de vurguladığımız gibi bu coğrafyada siyasi partiler yasası yokken, AKEL, CTP ve Dr Küçük’ün kurduğu partiler faaliyet halindeydiler. CTP siyasi partiler yasası olmadan yıllarca faaliyet gösterdi. Siyasi partiler yasasına ihtiyaç olmasının sırrı, 55. Maddede gizlidir, ülkeyi idare edenler istediklerinde istedikleri partiyi kapatabileceklerdir. Bu konuda Türkiye bile Venedik Komisyonu kriterlerini tartışırken, Kıbrıs’ın kuzeyinde darbeci militarist mantık ürünü uygulamalar yeni yasalarla yoluna devam etmektedir. Sivilleşme ve demokratikleşme lafta kalmaya devam ediyor. Düzenin partilerinden bu konularda bişey yapmasını bekleyenler hayal kırıklığına uğramaya devam edecekler…

Vekil transferi konusu da ilerde sorun yaratacak, yasa içindeki ciddi problemli kısımdır. Vekil transferini engellemek için, usulsüz, yasadışı şekilde para ve güç kazanılmasına engel olacak etkin ve verimli bir kamu yönetimi kurmak gerekir. Halk menfaat sağlayıp oyunu almaya çalışanlara, bir partiden girip başka partiden çıkanlara ve gittiği partiye oyunu transfer edecek olanların partilerine sistematik şekilde ders vermeyi beceremezse böyle bir kamu yönetimi de kurulamaz. Halk önce böylesi yolsuzluklara isyan etmeli ve yolsuzluklara değil yolsuzlukla mücadele edecek olanlara destek olmalıdır. Bu yönde halkın hareketleri vardır ama cezalandırma yalnızca yeninden seçilmemesi kısmına kadar geçerlidir. Meclis kürsüsünden transfer paralarını gösterip şov yapanlar, oy satın aldığını söyleyenler, ÖP gibi siyasi partileri kurdurtup, ülkedeki siyasi kirlenmeyi tavan yaptırtarak yaşatanların bir kısmı yeniden seçilememiş olmasına rağmen yaptıkları yolsuzlukların hesabı hâlâ sorulamamıştır. Cezalandırmanın da yapılması için halkın talepkâr olması önemlidir.

Ayrıca Türkiye’de 12 Eylül rejimi, anayasal kurallarla desteklenen önlemler almaya çalışmıştı ama işe yaramamıştı. Bunu unutmamak gerekir.

Yeni yasada olumlu gibi görünen konu, partilere getirilmeye çalışılan mali denetimdir. Ancak bu konuda da samimiyet yoktur. Sayıştay üzerinde onca yük varken ve buna çözmeye yönelik çalışma yapılmazken, bu kuruma dönüp siyasi partileri de mali yönden denetlemesi görevi de vermek, aslında bu işin yapılamayacağının ilanıdır. Sorulursa, partilerin denetlenmesi için yasaya madde konmuştur ama fiiliyatta nasıl çalışacağı belirsizdir. Lefkoşa Belediyesinin denetim raporunu 4 yılda hazırlayan Sayıştay, dönüp bir de bunca partiyi mali açıdan denetleyeceğine inanmak için fazlaca saf olmak gerekir.

Siyasi partiler kendi tüzükleri ile kurulur ve siyasi programları çerçevesinde çalışmalarını yürütür. Nasıl bir örgütlenmeleri olacağına kendi tüzükleri karar vermesi gerekir. Ancak militarist darbe artığı özelliği olan bu yasa, siyasi partilerin iç işlerine de müdahale etmeyi kendinde hakkı olarak görmektedir.

Örneğin yasasının 12. Maddesi parti kurucularını da genel kongrenin üyesi saymaktadır.

“Genel kongre üyelerinin nasıl seçileceği parti tüzüğü ile saptanır. Parti kurucuları, parti eski genel başkanları, parti genel başkanı, parti tüzüğüne göre seçilen merkez organları üyeleri, parti milletvekilleri ve parti belediye başkanları genel kongrenin üyesidirler”

Bu maddeye göre CTP kurucuları arasında yer alan Şemsi Kazım, CTP kurultayının üyesidir! Siyasi partiler kurulur, yaşayan bir canlı gibi evrimler geçirir. On yıllar öncesinin kurucularını hala genel kongre üyesi saymak mantık alan bir şey değildir. Bu partilerin iç işlerinde kaoslar yaratacak düzenlemedir. Ama bu sorun mu? Tepede oturanlar, partilerin kongrelerine kimlerin katılabileceğine kadar yazabilmektedirler. YKP, kendi organlarında hiçbir üyeye ayrıcalık tanımama konusunda düzenlemeyi ilke olarak benimsemişken, ısrarla ayrımcılık dayatan bir yasa ile kendi siyasi yaşamında çelişkiye mi düşecek? Bu ne cüret?!

Dünyada siyasi partilerin dışa ve hukuksal zeminde temsiliyeti bakımından benimsediği çeşitli işleyiş modelleri vardır. Tüm siyasi partilerde illa parti başkanı olması gerekmemektedir. Bu anti-demokratik yasa ile siyasi partilere başkanlık kurumu dayatılmaktadır.

“Parti genel başkanı, parti tüzüğüne göre seçilir. Genel başkanın görev, yetki ve sorumlulukları, bu Yasaya uygun olarak tüzükte belirlenir.”

Avrupa’da Yeşiller Partileri eş-koordinatörlüklerle yönetilmektedirler. Dünyadaki çeşitli partilerde ise parti temsiliyeti Genel Sekreterlik ile tanımlanmıştır. Hukuksal alanda Yeni Kıbrıs Partisi’nin temsiliyeti ise Parti Yürütme Kurulu Sekreteri nezdinde temsil edilmektedir. Tüm bu çeşitlilik atlanarak tek tipleşme dayatması ile yasanın içine “başkan”lık müessesini uygun görülmüş, şirin görünsün diye de “eş” başkanlık yanına eklenmiştir. Bu tektipleştirmeden başka bir şey değildir, yasanın militarist karakterini gösteren önemli bir işarettir.

Yasa o kadar anti-demokratiktir ki parti üyelerinin haklarını da engelleyecek şekilde düzenlemelere gitmeyi kendinde hak görebilmektedir. 26. Madde’de “Partili belediye başkanı, kendi belediyesinin karar organındaki parti grubunun doğal üyesidir” denerek, o ilçede, seçilmiş kendi partisinin belediye meclisi üyelerin haklarına ve özgür kararlarına müdahale edebilmektedir. Bir meclis üyesi, kendi partisinden de olsa, ittifak ile seçildiyse, Belediye Başkanını Meclis grubu doğal üyesi saymak istemeyebilirdi. Ama ne münasebet, militarist yasa böyle bir karar alma hakkını Belediye Meclisi üyelerinin elinden alabilmektedir. Belediye Başkanlığı bir yürütme organı olmasına rağmen, Belediye Meclisi gibi karar alma organında da güç elde etmesi için, ordaki partisinin belediye meclisinin de doğal üyesi sayarak, yürütme ve karar organı arasındaki ilişkiye de müdahale edebilmeyi kendinde hak gören tuhaf da bir yasa ile karşı karşıyayız.

YKP, toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki bir iki küçük düzenlemeyi, mali denetim getirme konusundaki yetersiz çabayı görmesine rağmen TC’den aşırma yeni anti-demokratik, darbe artığı siyasi partiler yasasının makyaj kaldırmadığının altını çizer.

Gerçek bir demokratikleşme ve sivilleşme için derin devletin ve askerin her yere uzanan faaliyet alanlarından başlayarak yapısal ciddi yer altını temizleme faaliyetlerine başlanması, siyasetin hemen temizlenmesi ve devletin her şeye karıştığı darbeci gelenekten kalan uygulamalara ve yasal düzenlemelere hemen son verilmesi çağrısı yapar.

 

 

24/06/2015

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
233AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin