arşivUlus IrkadYunanistan seçimlerinden sonra - Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

Yunanistan seçimlerinden sonra – Ulus Irkad

Yeniçağ podcastını dinleyin

ulusYunanistan seçimlerinden sonra hala daha dünyadaki ve bölgedeki solun durumu konuşulup tartışılmakta. Tabi ki Türkiye’de de sol tartışılmaya devam ediyor. Son zamanlarda bilhassa son on yıldır Yunanistan’daki yaşanan ekonomik durum Yunan halkını radikalleştirmiştir ama bu halkın sola meyletmesini sadece ekonomik duruma bağlamak da yanlış. Syriza, halkı sokaklardan mahallelere kadar örgütlemiştir. Bircik bircik fabrikalara girilmiş, kişisel olarak insanlarla konuşulmuş, tüm işyerlerinde örgütlenilirken, bu arada mahalle ve sokak komiteleri, mahalle konseyleri, büyük konseyler de şehir meclislerini meydana getirerek ulusal büyük örgütlülükler veya halk meclisleri oluşturulmuş, Yunanistan’ın başına gelen felaketi ortadan kaldırmak için çareler düşünülerek, bu örgütlülük içinde bir birlikler ittifakı oluşturulup, iktidara gelme ve Yunanistan’da oluşan zenginliğin dışa bankalar, sağ ve sözde sol partilerle dışa kaçırılması üzerinde düşünülmüş ve tartışılmıştır. Tabi bu konular tartışılırken insanlar bu tartışmalara ortak olmuşlar, ne yapılacağını bilmişler ve solu başa getirerek bu krizden bir an önce kurtulmayı talep etmişlerdir.

Düşünün ki Yunanistan’da,bu felaketten sonra bile mevcut meclis partileri hala daha yüksek faizden borç alarak daha da kemer sıkmayı istemişler, birçok insanı da işlerinden atmışlardır. Sanki de bu iflasta halkın payı varmış gibi bütün bedel halka ödettirilmeye çalışılmıştır. Yunanistan’da öyle bir durum yaratılmıştır ki Gayrı Safi Milli Hasıla’nın %174’ü borçlara gitmeye başlamış, senede bir on milyar Avro kadar Avrupa Merkez Bankasına ödenir olmuştur. Kriz başlar başlamaz bankalar tüm para transferlerini Avrupa bankalarına yaparak, bu durumdan en karlı çıkmışlardır. Zenginler ve bankaları iflas ettirenler hiç bir bedel ve vergi ödemeden rahatça yaşarken, bu durumlardan haberi olmayan halk ise cefa ve ezgi içinde yaşamaya başlamıştır. Syriza’nın yaptığı araştırmalara göre Syriza, senede, ekonomiyi hale yola koymak için 3.5 milyar Avroya ihtiyaç duymaktadır. Dolayısıyla bu parayla hem işsizlerine iş bulacak, hem de asgari ücreti de yükseltecektir. Asgari ücret beşyüz Avro civarına düşmüştür ama daha önce 750 Avroydu. Seçim öncesi partinin iktisatçılarından Efklidis Tsakalatos şunları söylüyordu:

“Belirttiğiniz durumun gerçekleşip gerçekleşemeyeceğini göreceğiz. Piyasalar da şu andaki programın sürdürülebilir olduğuna inanmıyor. Kaldı ki Yunan halkının demokratik tercihini siyasi düzeyde göz ardı etmenin kolay olacağını sanmıyorum. O tür bir tavır Avrupa’nın geri kalanına çok kuvvetli bir mesaj göndermiş olur ki, bu da AB’nin alternatif toplumsal öncelikler ile demokratik süreçleri kaynaştıramadığı anlamına gelir. Sizin bahsettiğiniz merkezkaç siyasi güçlerin varlığını dikkate alacak olursak hiç de hafife alınabilecek bir ihtimal değil bu. Bu güçler, milliyetçi sağ da olabilir, soldakilerde olabilir fakat her hâlükârda Avrupa’nın demokrasi ve toplumsal adalet gibi temel ilkelerine gösterilen o tür bir umursamazlığın sonunda AB’nin nasıl olup da yaşayabileceği açık değildir. Syriza’dan sonra İspanya’da Podemos ve İrlanda’da Sinn Fein’in de kamuoyu yoklamalarında önde gittiğini hatırlayalım. Avrupa’da bazı şeyler değişiyor. Sermaye gibi emekçiler de Avrupa genelinde örgütlenmeli. Mücadele etmemiz gereken bir savaştır bu!”

Aslında baktığınızda belki de Yunanistan bu kadar kötü durumda olmasına rağmen Türkiye’deki işsizlik ve asgari ücretin durumu daha da kötüdür ve gene Türkiye’deki sömürü de Yunanistan’dan daha fazladır. Fakat Türkiye’de gerçekten solcu partilere veya örgütlere kendilerini ifade olanakları sağlanmamış, her on senede bir darbeler yapılarak, Türkiye’de sol devamlı ezilmiştir. Benzer olarak, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Yunanistan Solu, Sağa karşı bir iç savaş yaşamış, 1967 yılından sonra, Yunan solu cunta darbecileri tarafından tekrar baskı altına alınmıştır.. 1974 sonrasında ise, Yunan Solu haklar kazanarak ülkeye geri gelmiş ve büyük mevziler kazanmıştır. Şu anda konuşulan ve de hükümete gelen Syriza partisi aslında Yunan Komünist Partisi içinden çıkmış bir partidir. KKE yani Yunan Komnünist Partisi ise hala daha eski inançlarını devam ettiren ve de Syriza’yı revizyonistlikle suçlayarak onları seçimler sırasında da yalnız bırakmıştır. Türkiye’deki, Sol’la Yunanistan’daki sol partiler arasında hem benzerlikler olduğu gibi benzemeyen taraflar da vardır. Ne yazık ki, 12 Eylül’le Türkiye Solu bir daha hiç eski durumuna gelmeyecek bir şekilde tasfiye edilmiş ve 1980 sonrasında daha fazla apolitik bir gençlik ve halk yetiştirmeye dönülmüştür.Türkiye’deki Sol, bilhassa CHP, kendini ulusalcı bir temelde ve Kemalist felsefeyle açıklamaya çalışmıştır ki aslında ulusalcılıkla sol birarada bağdaşmaz ve solculukla ulusalcılık birbirlerinin zıddı durumdadırlar. Sosyalizm ulusalcılığa karşıdır. Halbuki sosyalizm olacaksa, ne ulusal devletin, ne ulusçuluğun ne de ulusal sınırların olması gerekmektedir. Eğer sol kendini ulusalcılıkla izah etmeye çalışırsa bu sol değil daha fazla ırkçılığa yaklaşan bir felsesefe olur ki, Türkiye halkı da bu paradokslardan kurtulamamıştır. Son zamanlarda HDP’nin tüm Türkiye’nin partisi olmak için çeşitli ittifaklara girmesi aslında Syriza modeline benzer bir cephenin oluşmakta olduğunu göstermektedir.

Türkiye solu ulusalcılıkla değil ama kendini enternasyonal işçi sınıfı bilinci doğrultusunda Marksizmle açıklamaya çalıştıkça daha da başarıya ulaşacaktır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin