yaklaşımlarÖzkan YıkıcıHalkların direnişlerinden – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Halkların direnişlerinden – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Öyle uzağa gitmek gerekmez. Etrafımıza baktığımızda Kuzey komşumuz ve ilhakcı efendimiz Türkiyede son günelrde özdeşleşen Taksim direnişleri yaşanıyor. Güney Komşumuzda epeydir başlayan ve Tahrir adıyla simgeleşen halk ayaklanmaları devam ediyor. Doğu komşumuz başlangıçta demokratik çizgide başlayan ayaklanmalar birden sistemin cenderesine takılıp çirkin kanlı bölgesel kontrolu savaşa dönüştü. “Garantör” Yunanistanda ise hala gelen kararlara göre sokaklar kaynıyor. Biranlamda Emperyalist Neolibral kapitalist ekonomik poletikanın çöküşü ve krizde oluşu, Ortadoğu stratejik yeniden sömürge poletikalarının yaratığı yıkımla halklar direnişlere geçti. Bunu bizim coğrafyadan uzağa aktardıkça ispanyadaki Öfkeliler, Bulgaristandaki olaylar ve daha uzağa Brezilyadaki gösterilere dek taşımak mümkündür. Hatta sisemin merkezi Amerikadaki işkal hareketine dek uzatmak mümkündür. Bunlar sistemin yaratığı eşitsizliklerin, adaletsizliklerin patlayan direniş öyküleri yazdırmaya ve tarihe destanlar koydurtmaya başladı. Ama bedel ödeyerek oluşan direnişler hep bir yerde tıkandı. Daha doğrusu olayı okumak yazmak kadar, sokaktaki kitlesel akışta yönlendirmek kadar kolay değildir. Ama Kıbrısın etrafı kaynarken dahi ilgili olayların nedenini ve bunlardan alınması gereken dersleri hemen hemen hiç tartışmadık. Hatta acıdır yazmak “olayların nedenlerini, oluşum çizgisini” dahi bilmeden bildik ezberlere takılıp kalındı.Bunları düşünerek haftalık makalemi biraz bu eylemleri yorumlamaya ayırdım.

Daha önceki yazılarımda Türkiye başta olmak üzere, ispanya, Brezilya, Bulgaristan, Romanya, Mısır, Yunanistan ve Amerikan eylemleri üzerine ve Fransa gibi sendikal hareketler üzerine epey yazı yazdığımı anımsıyorum. Özelikle her ülkedeki hareketle neden sonuç alınamamasını da birlikte yorumladım. Genelde kapitalist kriz ve stratejik yeniden sömürgeleşme sonucu oluşan yıkımın tortularından tepkiler oluşdu. Bunların dinemikelrinin değişkenliği kadar, bazısı salt tepki halindeyken, bazısı sistemi direk hedef alıp dönüşüm önderliği sağlamadığı için sonuçta giderek oluşan birikime karşın hala değişim yaratılamadı. Sadece Yunanistanda seçimlerde önemli sıçrama oldu. Burda katılım ve tepki kadar, olayda çizilecek hedefle krizi yönetme önderliğinin önemi ortadadır. Özelikle Neoliebral kesimelr idolojik aygıtlarla kitleleri bir noktada tutma ve dönüşüm taleplerine ulaşmama yönteminde başarılı oldular. Dikkat etinizmi; Özelikle ve özelikle eylemlerin içi boş ve sadece var olanı koruma duygusunu hep tetiklediler! İlkesizliği, hedefsizliği ısrarla önemli değer olarak iyice işlediler. Hatta sisteme karşı eleştiri tepki olan çizgi çıkışını resmen sisteme dokunmadan önce tutma ve sora bastırdıktan itibaren Cadı avına gitme yöntemi doğrusu tuturuldu. Nedense kendileri devletle, ekonomik tekelerle, baskıcı mekanizmalarla örgütlü ve bastırma eylimleri yaparlarken, halkları örgütsüz ve sisteme dokunmama noktasında tutmaya önemli özen gösterdiler. Bazı halk hareketleri ise sistemi sorgulamaları ama önderlik ve önemli noktadaki insiyatif nedeniyle tepkiler sistem dizayine dönüştü. “Mısır bunun en iyi örneği”.

Kapitalist sistemin dierk bir hedefi vardır. Sistemi yeniden üretmek ve karşı çıkanları engelemek. İsyanlarda ise önemli çeşitlilikler vardır. Önceden yazdığım yazıları okuyanlar bunu gayet güzel anlayacaktır. Yalnız bir yanılgı hep oluyor. Her ülkedeki yaşanan direnişleri ilgili ülkeler zaman zaman sanki kendileri tek başına yapmış gibi tekileştirme kısgacına girdikelri oluyor. Hedefin belli ama amacın çeşitli olduğu hatta Türkiyede yaşadığımız gibi ortak direnç önderliği eksikliği nedeniyle halk hareketleri belirli noktada durduruluyor. Bazısı gelen uygulamalara tepki noktasında kalırken, bazısı daha sisteme yönelmesine rağmen alternatif önderlik oluşturamadı. Neoliberal tutsaklığı çoğu imkar edip sanki onların istediği çizgide kalmanın örgütsüz ve dağınıp olup sadece tepki vermekle işlerin düzeleceği inancı neyazık yerleşti. Oysa karşılarında olan ve onları bu duruma getiren yapı her alanıyla en sert örgütsel yapıda olduğu için başarılı oldu. Bakın Mısırda Tahriri işkal edenler ülkede önemli işler başarırken bir baktılar ki elerinde olan devrimci durumu başkalarına verdiler. Şimdi Mısırda eylemlere katılmayan İslamcı Müslüman kardeşler iktidarı oluşurken Amerikan denklemli orduda bekliyor! Bence Mısır bize çok ders vermeye adaydır.

Türkiyede de olayalr oldu. Kendiliğinden patlayan tepkiler biriken yaşama müdahalelerin kıvılcımı parlayınca yangın oldu. Kendiliğinden gelen eylemler eyer kendi yapısını oluşturmazsa elbet sonuçta bastırılır. Burda Ergin Yıldızoğlunun da dediği gibi “Yenilgi başarı ile değil, olanlarla gelişmeleri algılamak gerekir”. Hakikaten Türkiyede kendiliğinden gelen patlama enazından bencilik bireycilik yerine kolektif yaşamanın örneğini de kısada olsa Taksimde gösgterdi. Türkiyenin Fassa olayından sora beklide önemli yaşamla kanıtlanan örnek haline geldi. Ama kendiliğinden gelip orda kalırsa yarın onutulur bile: Sahi Fassayı kaçı anımsar?

Halk taleplerinin önemi kavranmalı ve bununla gösterilen direnişi yorumlamak gerekir. Bulgaristan ve Romanya bunun önemli örnekleridir. Suriyede ise: Başta barışçıl gösterilerle başlayan olaylardan hemen sora ülkeye giren resmen cihatcı Amerikan Türkiye destekli bildik kesimelrle harket boğdurtulup mezhepsel savaşla Ortadoğu karakol mücadelesine dönüştü. Bunlar hep etrafımızda oluyor. Bize gelecek ilk ders: Onca sorun olsada, krizler yaşansada, en pis çirkin uygulamalar olsada; Halk bunarla karşı çıkmıyorsa bunlar doğalaşıp normal yaşama dönüşür. Bakın tüm çirkin ve eşitsiz yapıda en ufak tepki için ne uyarı yapılıyor: “Aman ha; Sermayeyi ürkütecek hareket yapmayın: isdikrarı koruyun ki sermaye kaçmasın yönetim yerinde dursun”!

Kısaca: Etrafımızda sorunların sonucu ve insan olmanın gereği yaşanan eşitsiz, baskıcı, adaletli ve sermayeni sömürmesi sonucu halkalr sokaklara çıktı. Kimi yapılan uygulamalara karşı oluşan bikrim öfkesini ortaya sererken, kimi de sistemin değişimi seçeneği ile direnişlerde bulunuyor. Bunlardan hem olumlu hemde tekrarı olmaması gereken alınacak dersler vardır. Ama önce şu: Yaşananı doğru bilmek ve yerine koyarak anlık ve istenilen resmi gözlükle bakmamak gerektiği ilkesini bilerek konuşalım. Yok olayı dahi bilmeden tepki veya destek verme hep kandırılmanın kolaylaştığı kesim haline geliriz. Tüm halkların direnişlerini selamlarken yazıyı okuyan şunuda bilsin: Ben yazarken olaylarda yaşayan bir ülkeden değil, etrafına bakarak algıladığını yazan birisiyim. Gözlem yapma veya olay dışından algılama bazen rahatça yazmak bazen ise aksi olarak yaşanan akışkanlık tadını alamadan belirtmek gibi durumlara düşmek mümkündür.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
236AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin