arşivAli SarıtepeYarınlar bugünlerin toplamından çıkar - Ali Sarıtepe
yazarın tüm yazıları:

Yarınlar bugünlerin toplamından çıkar – Ali Sarıtepe

Yeniçağ podcastını dinleyin

Ulusal sorunun olduğu devletlerde sorunun ele alınış biçimi genel olarak o sorunu görmemek şeklinde olmaktadır. Onun görülmemesi ona yönelik projelerin yapılmaması anlamında değildir. En başta sömürgeleştirilmiş olan topraklarda yaşayanların kullanmış oldukları dilleri devletin katında yok saydırılarak, onun hayat alanı yok edilmeye çalışılır ya da ailelerinin kullanım alanlarının içine hapis edilir. Yani bir evin duvarları alanına sokuşturulur. Devlet; egemenlik altına alınmış halkları, kendini oluşturan tüm öğeleri ile bu toplumların karakteristiklerini yok etmeyi kendisinin olmazsa olmazı olarak ele alır. Onunla bu ilişkilerinde kendisine karşı olan veya oluşan direnç hallerinde ise, devlet; kendi şiddetini açığa çıkararak bu tip toplumları yok etme ve sindirme davranışlarını ortaya kor.

Egemen ulus, egemen ulus devleti; egemenliği altında olan uluslarla olan ilişkilerinde, kurulu düzenin artık eskisi gibi yürümeyeceği hali tüm önlemlere rağmen hayatın gerçeği haline geldiği durumlarda; egemenlik dilinde bir takım yeni söylemler ortaya çıkarmaya başlar.

Egemen ulus kavramını anladıklarını ifade etmeye çalışarak, sorunu geçiştirmeye çalışırlar. Tedbirler aldıklarını, sorunu hal yoluna koyacaklarını ifade ederek geliştirdikleri yöntemlerle; ezilen ulusun sorunları etrafında oyun oynamaya devam ederler.

Ulusal mücadelenin demokrasi talepleri hayatın hakikati haline geldiği zaman, egemen ulus cenahında söz söyleyenlerin yeni bir dil geliştirdikleri dikkat çeker. Kendi ulus şovenizmine helal getirmeden ezilen ulusun taleplerini şovenizm olarak yaftalamaya çalışırlar. Ulusun demokratik taleplerini bölücülük olarak ifade ederler.

Ezen ulusu ikna etmek gerektiğini söylerlerken, esas olarak söylemek istedikleri ezen ulus şovenizminin ikna edilmesidir. Ezen ulus toplumu üzerine çöreklendirilmiş olan dili; sorunun çözümü önündeki en büyük engel olduğu tespitini yapıp, ezen ulus dilini demokratikleştirmeleri gerekirken, bu dilin şoven karakterini yeni yöntemlerle yenilenmiş olarak tedavüle sokmaktan kaçınmazlar.

Ezilen ulusun demokrasi taleplerini, demokratik taleplerini sorun olarak görmeye devam ederler. Ve ezen ulusun ulus şovenizmini anlamak gerektiğini de ısrarla vurgularlar. Ulus şovenizmini egemen halden çıkarmaya çaba harcamaları, mücadele etmeleri gerekirken; ezen ulus toplumuna dönüp, bunlar bizim egemenlik halimizi –şoven halimizi- anlamıyorlar diye şikayet etmekte bir sakınca görmüyorlar.

Ezen ulus milliyetçiliğinin şoven karakterini bu toplum üzerindeki örtü halinden çıkarmayı kendilerine görev edinmeleri gerekirken; ezen ulusun ayrılma hakkı(!) söylemini ifade etmeye çalışırlar. Ezen ulusun ayrılmasından bahsederken, ezilen ulusun demokrasi taleplerini inkar noktasında ifade etmenin yeni yolu olarak seçerler. Ezen ulusun ayrılmasını tarihsel haksızlığın meşrulaştırması olarak sonuçlandırmak isterler.

Ezen ulusun ayrılma hakkından bahsederlerken; toplumların ekonomik ve sosyal ilişkilerinden ortaya çıkmış olan aynı şehirde, aynı mahallede ki yaşamın kırılmalara uğratılması gerektiğini öne çıkarırlar.

Ulusal sorun bir demokrasi sorunu meselesi iken; demokrasi mücadelesi toplumun gelişme dinamiklerinin en önemli halkasından bir tanesi iken; sorunun çözümsüzleştirilmesi ya da çözüme engeller yaratılması, bir bütün olarak o toplumun tamamında her alanda demokratik daralmalar yaratır veya demokrasiyi askıya almaları beraberinde getirir.

Demokratik bir talep olan ve demokrasi meselesi olan ulusal sorun; bu sorunun çözümü sürecinde toplumlar arasındaki ilişki biçimlerinin almış olduğu boyut ya da gelmiş olduğu yer, bu ulusların, özellikle ezilen ulus durumunda olan toplumun bu süreçteki ruhi şekillenmesi belirleyici olacaktır. Ezen ulus toplumunda “en iyi … ölü ya da öldürülmüş… ‘tür.” Egemen karakter haline getirilmiş ve bu yaşanmışlıklar olağanlıklar haline getirilmişse; ayrılma hakkının kullanılması bu toplumda ezen ulus tarafından gündemlerine sokulmuş olmaktadır.

Yarını kurmak, dünkü ve bugünkü yaşanmışlıkların sonuçlarından kurulacak olacağını akıllardan çıkmaması gereken bir gerçek olduğunu unutmamak gerekir.

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
233AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin