arşivUlus IrkadDERVİŞ ALİ KAVAZOĞLU VE HİKMET KIVILCIMLI HAKKINDA - Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

DERVİŞ ALİ KAVAZOĞLU VE HİKMET KIVILCIMLI HAKKINDA – Ulus Irkad

Yeniçağ podcastını dinleyin

Belki okuyucu şaşıracak ama oldum olasıyla yirmi veya daha fazla kitabı hep birlikte okuma alışkanlığım vardır ve bundan da pek gocunmuyorum. Eğer birşeyler yazacak veya araştırma yapacaksanız muhakkak fazla okumak şarttır. Aksi takdirde okuyucuya da fazla bilgi verme fırsatı olmaz. Daha önce de yazmıştım. Derviş Ali Kavazoğlu hakkında bir kitap okumuştum ve bu da bir Kıbrıslırum vatandaşın kitabıydı (Vanezos’un). Bu kitabı beğenmemin en büyük sebebi de Derviş Ali Kavazoğlu’nun bilinmedik bazı yönlerini ve bir Sosyalist olarak karşı çıkması gereken şeylere karşı çıkmasını öğrenmekti benim için. Vanezos kitabında Derviş Ali Kavazoğlu’nun AKEL’in Enosis politikalarına karşı çıkışları ve hoşnutsuzluğunu devamlı belirtmektedir. Bir Komünist Partisi’nin yapmaması gereken veya benimsememesi  gereken bir  şövenist  ideal aslında Enosis ideali. O da bu Enosis idealinin aslında ters olduğunu belirtiyor konuşmalarında ve Vanezos bunları  bize bildirmekte kitabında. Vanezos kitabında aynen şöyle yazıyor (Derviş Ali Kavazoğlu,2009,24):

“O dönemde yaratılan atmosfer ve Kavazoğlu’nun uğruna mücadele verdiği Kıbrıs Türk toplumunun haklarını görmezden gelen, self-determinasyon/Enosis pollitikasını benimseyen AKEL’in tutumu, Kıbrıs’ın ikiye bölünmesine hiç olmadığı kadar yakın olduğunun hissedilmeye başlanmasına neden olmuştu. Kavazoğlu kişisel sohbetlerimizde, Yunanistan ile Kıbrıslı Rumların her şeyi “Enosis” e doğru sürüklediklerini, diğer taraftan da Türkiye ve Kıbrıs Türk idaresinin arzuladığı “Taksim”i, daha da yakına getirdiklerinin altını özellikle üstüne basarak vurguluyordu…”

AKEL’in enosis politikalarına sahip çıkıp aynen bir Sağ parti gibi hareket etmesinde birçok neden bulunmaktadır. Ben bu olayı ikiye ayırmaktayım. 1- Toplumsal 2-İdeolojik…Kıbrısrum toplumunda kiliseden gelen etnosentrik Helen Milliyetçiliği yanında AKEL’in aldığı ideolojik temel de milliyetçi enosis ülküsünü partinin benimsemesine yetiyordu. Elbette bu ideolojide Marksist-Leninist ilkeler değil, Sovyetlerdeki  Bürokratik-Despotik sistemin görüş açıları değerli olacak ve Sovyetlere egemen olan bu mekanizmanın paralelinde aynı yanlışlar yapılacaktı. Masis Kürkçügil’in derlediği “Kıbrıs-Dün ve Bugün” adlı kitapta da, Ahmet An’ın hazırladığı sunumda şu öğe buradaki vurgulamalara bir destek kazandırır sanıyorum:

“ 1941’de kurulmuş olan AKEL’de, 1949’da “enosis ve yalnız enosis” görüşünde olanların adayı olarak partinin genel sekreterliğine getirilen Ezekias Papayuannu, Aralık 1986’da yapılan 16. AKEL Kongresi’nde de değişmez genel sekreter ve tek aday olarak bir kez daha bu göreve seçilmişti…”(Ahmet AN, Akel’deki Prestroyka Mücadelesi ve Adisok’un Hazin Sonu, sf.257).

Hikmet Kıvılcımlı Mayıs ayında 12 Mart Cuntası’ndan kaçarken bir kayıkla Baf’a çıkar. Onun “Yol anıları” adlı kitabında bu kaçış detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Onun kaderiyle o noktada ortak bir yanımız var aslında. Çünkü o Baf’a çıktığında ben de o sırada denizde yıkanmaktaydım. Yani bir tesadüf eseri onu orada ben de karşıladım. 14 yaşındaydım ama o 14 yaşında da Deniz Gezmişler’e karşı büyük bir sempatim vardı. Nitekim o ihtiyar adamı uzaktan da olsa Kıbrısrum polisleri tarafından tutuklanırken izlemiştim. O, kitabında Baf hakkında şunları yazıyor (sf.237):

“Artık günleri iyice yitirdim. Şöyle boş dakikalarımda üç beş satır bırakayım demiştim. “İz” 123 sayfayı doldurmuş. Ve ben hala “İz” bırakmamak kaygısındaydım.

Kıbrıs takıntısı, yıldırım çabukluğu ile o aralığı açığa çıkarmış. Biz boşuna “Mersin’den yola çıktığımızı” öne sürdük. Yola…-defterciğe bakmadan kestiremedim- yola tam 25 gecesi çıkmışız. Herifler 31-5-1971 günlü Yeni Gazete’de nal gibi koskoca resimlerimizi sergiliyorlar. Fotoğrafların altına:

“Kıbrıs’a kaçan 3 Türk: (Kıbrıs yetkililerinin açıkladıklarına göre sağdan itibaren) Mehmet Osman, Halit Aksungur, Reşit Ali” yazmışlar. Üçümüz  de kör körüne parmağım  gözüne, belliyiz. Adlar istendiğince yanlış olsun. Böylesine net fotoğrafımız belki hiç çıkmamıştır. Birinci gazete sayfasında 4 sütun genişliği  yere basmışlar. Kara gözlüğüm hiçbir şeyimi örtmüyor. 36 punto ile 4 sütun başlık:

“Kıbrıs’a kaçan 3 kişi için Dışişleri temasa geçti.”

“Makarios Hükümeti Meçhul Şahıslara yollarına devam etme izni verdi.”

Hangi “Meçhul Şahıslar”? Üçümüz de ayna gibi çıkmışız. “Hür Basın”ın provokasyon ve muhbirlik rolü burada büsbütün açık seçik Türkiye’de herkesi heyecana verip kaçanları bir tanıyan çıksın diye kışkırtıyor. Çıkmış da Çanakkale’den “bir usta” haber vermiş Orhan Aksungur’u…Hacet yok o işgüzarlığa. İkramiye vermemişlerdir o yarı esnaf inşaat ustası işçi küçükburjuva kepazesine. Adını bile yazmıyor gazeteler. Polis komiseri bir “Aferim” çektiyse, o kadar. Yoksa, 28 Mayıs gecesi biz Baf’tan yola çıktık (Cuma). 3 gün sonra (Pazartesi) İstanbul’un “en ciddi” Parababaları gazetesinin birinci sayfasına 10×20 boyunda fotoğrafımız basılıyor. Hani, 20 kitap çıkarsak, Birinci Şube Komünist Masasından başkasının ruhu duymaz. Değil ki”Gazeteler” bir satır yazsınlar. Burjuva tazıları bir ayak izi üstüne düşer düşmez, baş sayfada velveleler kopuyor. Gizli Polisle “Hür Basın”ın ne denli sıkı fıkı işbirliği yaptığı ortada. Araya Cumartesi-Pazar gibi tatil günleri girdiği halde, su uyumuş, düşman uyumamış!

Fotoğraflar ne zaman Kıbrıs “Gizli” Polisinden alınmış? Ne zaman, besbelli uçakla Ankara’ya, oradan İstanbul “Gizli” Polisine ve oradan “Hür Basına” geçmiş? Hepsi bir iki gün içinde olmuş, bitmiş. Cuma gecesi yola çımasaymışız Baf’tan, belki önümüz kesilecekti…” demektedir.

Kadere ve tesadüfe bakın ki 1919 yılında Dr Hikmet Kıvılcımlı’nın Aydın zeybekleriyle İzmir Dağlarında Yunan İşgaline karşı gerilla savaşı verdiği Faşist Grivas (O zamanlar Yunan Ordusunda asteğmendi) da  Kıbrıs’ta EOKA eylemleri için 1955 yılında aynı kıyılara çıkmıştı. Ve yine kadere bakın Grivas, Faşist EOKA örgütünü oluştururken, Hikmet Kıvılcımlı’nın içinde bulunduğu Aydın zeybeklerinin gerilla mücadelesinden (1919-1920-Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı) etkilenecekti ki bunu daha sonra anılarında birçok kez yazmıştı. Yalnız bir fark vardı aralarında: Dr Hikmet Kıvılcımlı Marksist-Leninist’ti… Ve Marksizmin ilkeleriyle hareket ettiği için hem Enosis’e hem de Taksim’e karşıydı. Grivas ise faşist bir enosisciydi ve yaptığı politik hareketlerle binlerce insanın ölümüne sebep olacaktı. Kıvılcımlı ise insan sevgisiyle hareket ediyordu ve insanlığın kurtuluşunu düşünmekteydi. Bu iki ideale karşı aynen Derviş ali Kavazoğlu’nun gösterdiği tepkiyi gösteriyordu. Makarios Hükümeti onun Kıbrıs’ta kalmasını istediğinde o, Ankara’daki egemenlere “Dr Hikmet gitti ve Kıbrısrum egemenlerine sığındı” diye propaganda fırsatı vermeyecekti. O aynı kayıkla tekrar yola çıkmayı ve fırsat bulursa bir demokratik ülkede şifa bulmayı hedeflemişti. Çünkü prostat kanseri vardı.

Kavazoğlu’nu da anlatan bir başka kitabı daha okumaktayım şimdilerde. İbrahim Aziz de yeni kitabında (PerdeAralığından) bayağı bilgiler vermekte bizlere (sf.23):

“Kavazoğlu görüşlerini Parti dışına taşımaktan her zaman kaçındı. Parti disiplinine ve mekanizmasındaki “Demokratik Merkeziyetçilik” (azınlığın çoğunluk kararına uyması) prensibine sımsıkı bağlı kaldı. Bununla birlikte, Parti yetkili kurullarında ve toplantılarında görüşlerini ortaya koymaktan ve yakın arkadaşlarına içini dökmekten kaçınmazdı. Partisinin Enosis politikasını Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilan edilmesinden sonra da sürdürmesinden tedirgin oldu…”

Anıların Kıbrıs tarihinin aydınlanmasına ve olayları daha etraflıca anlamamıza yardımcı olduğunu belirterek bu tip kitapların okunup ideolojik temelde tekrar değerlendirmeler yapılmasını istemek bir sorumluluk gereği. Okuyarak ve değerlendirerek doğru yolu bulacak ve bir daha aynı yanlışların yapılmasının önüne geçeceğiz. Önemli olan bu eleştirilere de hoşgörülü olarak yaklaşmak. Kavazoğlu ve Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın anıları önünde saygıyla eğiliyorum…

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
215AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin