yaklaşımlarMurat KanatlıBir vicdan muhasebesi olarak ret! - Murat Kanatlı
yazarın tüm yazıları:

Bir vicdan muhasebesi olarak ret! – Murat Kanatlı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Herkesin bir günü var… Herkes bulunduğu yerden bugünlere bakarak kendince, “kutlama”lar yapmakta…

Özellikle yaşadığımız çağın “gerçeği” diye bize satılan her şeyin metalaşması sonucu bu “özel” günlerin “parasal” anlamı da var. Bugünler yaklaştıkça anneler, babalar, sevgililer günlerinde “ilgini” göstermek için ‘daha fazla tüket’ çağrısı yapılır…

Bunun yanında bir de yoksunluğu çekilen konular yılda bir kez olsun gündeme girebilsin diye, farkındalık yaratabilmek adına çeşitli gerekçelerle günler ilan edilmiştir. Bugünler bayağı kalabalıktır, en azından BM tarafından kabul edilen “dünya” bir şey günü listesi bile sayfalar tutmaktadır…

Kimi günler de vardır, ısrarla hatırlatılmasına rağmen unutturulması, görülmemesi, fark edilmemesi için “emek” harcanır…

15 Mayıs, uluslararası dünya vicdani retçiler günü böyle bir gün mesela… 1985’deki Uluslararası Vicdani Retçiler Toplantısı (ICOM) sonrasında 15 Mayıs uluslararası vicdani retçiler günü ilan edildi ve Savaş Karşıtları Uluslararası (WRI) içindeki yapılar 1981-1997 arasında çeşitli ülkelere yoğunlaşarak kampanyalar örgütledi, vicdani ret talebini yaygınlaştırmaya çalıştılar… Sonrasında ise kitleselleşen bir eylem günü oldu…

Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi 2009 yılında Uluslararası Vicdani Retçiler Gününde, Vicdani Retçiler için Avrupalılar Bürosu (EBCO) yıllık toplantısını Kıbrıs’ta yapmış ve kuzeyden güneye doğru giden bir yolculuk ile Kıbrıs’taki 4 ordunun sembolik mekânları önüne gidip buralarda uluslararası delegasyonun katılımı ile ant-militarist taleplerini dile getirdikleri militurizm düzenlenmişti… Hatta bu etkinlikler çerçevesinde Bandista da ilk kez Kıbrıs’ta konser vermişti…

Daha önce Salih Askeroğlu olayı ile 1993 yılında yaygın şekilde Kıbrıs’ın kuzeyinde gündeme giren vicdani ret tartışması, daha sonra yeniden yerin üstüne yaygın olarak 2007 yılında çıkabildi… 2009 tarihi de bu talebin Kıbrıs’ın kuzeyinde kamuoyunun gündemine girmesi açısından tepe noktası oldu…

Ve zaten olan bu süreçte oldu…

Bilgiçliği kendinden makul çevreler vicdani retti de kendilerince eğip bükmeye çalıştılar. 2007-2010 tarihleri arasında vicdani ret talebi önce önemli yaygınlık kazandı çünkü yalnız ve yalnız zorunlu askerliğe karşı olarak algılatılmaya çalışıldı. Sonra LGBT hareketi ile çok güçlü bağı olduğunu bazı “aktivist”ler iddia ettiler, en sonunda da vicdani ret hareketinin çıkış nedenlerine ihanet edercesine canlı yayında bir “aktivist” ama gerçekte tırnak içinde bir aktivist, “savaş olsa, elbette biz de katılırık yahu” demesi ile eğip bükme işlemi doruk noktasına ulaştı…

Tüm bu çarpıtma girişimlerine rağmen hareket yoluna bir süre daha devam etti. Ancak 2010 başından beridir de vicdani ret konusu kitlesellik anlamında Kıbrıs’ın kuzeyinde yeniden sessizliğe büründü…

Son yazılanları netleştirmekte yarar var… Sondan başlayalım, kitlesel tartışma olmaması tartışılmıyor anlamında değildir, bu konu çeşitli düzlemlerde tartışılmaya devam ediyor. Zaten doğası gereği bireysel bir mücadele tarzı olan vicdani rette, kitlesel olan dayanışma ve bu hakkın kamusal alanda meşrulaşması için mücadeledir. Dayanışma ve kamusal alanda meşrulaşması için hala canlı bir çekirdek, vicdani ret ile ilgili çalışmalarını yürütüyor…

Kıbrıs’ın kuzeyindeki kafa karışıklığına gelince, zorunlu askerlikten kaçmak, çeşitli vesileler ile ertelemeler yaratmak, kaçak olma halinde ısrar bir tür sessiz de olsa rettir ve olumludur ama bunu vicdani ret hareketin merkezine koymak, ya da vicdani retti yalnız bundan ibaret saymak konunun yanlış olan kısmıdır. LGBT konusunda ise, yaygın tavır, toplumsal cinsiyetten dolayı değil, ideolojik nedenlerle vicdani ret açıklaması yapılması nedeniyle, LGBT konusunu vicdani ret tartışmalarında merkeze koymak ciddi bir yanılgı yaratır, itirazımız bunaydı…

Bu tartışma başlıklarını netleştirmek için konuya başka bir noktadan daha yaklaşmakta yarar var. Tüm vicdani ret hareketleri içinde yaygın kabul gören, askerlik sürecine katılmayarak reddini açıklayanlarla dayanışmak, her koşulda dayanışmaktır. Bunun yanında bu hak mücadelesi için yan yana gelenlerin oluşturdukları yapılar vicdani ret sürecine bakışlarını ortaya koyarak çalışma, bu hakkını meşrulaşması için çeşitli düzeyde girişimler yaparlar…

Türkiye’de ve Kıbrıs’ta bu konuya taraf olanların geliştirdiği yaygın tavır, vicdani rettin savaş karşıtı, anti-militarist ve şiddetsizlik eylemlerinin bir aracı, düşünceye özgürlük mücadelesinin parçası olarak konuyu ele almak ancak bunun yanında bireylerin bu yaygın tavra uymayan ret mücadelelerini de yok saymayarak dayanışmaktır. Türkiye’de Enver Aydemir, İslami gerekçelerle, laik bir orduda görev yapmak istemediği söyleyerek vicdani reddini açıkladı, tüm yapılar bu süreci sahiplendi. Bu bahsi geçen her koşulda dayanışma haline örnektir…

Savaş koşulları vicdani ret hareketlerini de çeşitlendiriyor. İsrail’de özellikle hava kuvvetlerindeki bazı subaylar sivil yerlere yönelik operasyonlarda yaygın olarak görev reddediyorlar. Ayrıca İsrail’de güçlü bir genç vicdani ret hareketi var. Shministim (12. sınıftakiler) diye yola çıkanlar “Biz liseli gençler, işgal altındaki topraklarda ve İsrail topraklarında, İsrail’in işgal ve baskı politikalarına karşı çalışacağımızı bildiririz. Dolayısıyla İsrail Savunma Kuvvetleri’nin bizim adımıza gerçekleştirdiği bu eylemlere katılmayı reddediyoruz” diye yıllardır mücadele sürdürüyorlar…

Vicdani ret hareketi zaten savaş ve savaş koşulları nerde varsa orda boy atmakta, ataerkil düzenin, militarizmin, savaşın çığırtkanlıklarına karşı bir vicdan muhasebesi olarak her coğrafyada kendini dayatmaktadır…

Kıbrıs coğrafyasında da artık orduların işe yaramayacağını yüksek sesle söyleme zamanıdır, askeri bütçelerin ve kaynakların bu nedenle temel kamusal hizmetlere aktarılmasının talep edilme zamanıdır.

Zorunlu askerliğin her seviyesinde, muvazzaflık, seferberlik, sivil savunma “eğitimi”, sözleşmeli veya profesyonel askeri kurumların her seviyesinde vicdan muhasebesi olarak retti yüksek sesle söyleme zamandır çünkü bu coğrafyada artık savaş istemiyorsak hemen şimdi savaşın tüm kaynaklarını kurutma zamandır! Yani yüksek sesle vicdani ret açıklamaları yapma zamanıdır…

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
233AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin