Neden Oy pusulası Zarfı Sandık Başı Mühürlenir? Yoksa YSK’nın kapısı mı mühürlenmeli? – Alpay Durduran

651

Seçimlerde veya halkoylamasında usul YSK’nın da kabul ettiği gibi hile yapılmasını zorlaştırmak için yapılır. Hile karıştırılmaya çalışılmayan işimiz olmadığı gibi oylamalarda da hile girişimi hep vardır.

Avrupa ve ABD’de seçimleri izleme şansım olduğu için oralarda hile girişimi çok zor başarılı olur. Halk oyuna sahip çıkar ve hile yapmaya kalkanı etkisizleştirir. O kadar ki hile yollarını Almanya’daki bir seçimde ustaca ayırt edip sandık kurulu başkanına öyle yaparlarsa nasıl engelleyeceksiniz gibi sorular soran bir arkadaşımıza “neden yapsınlar ki” diye hayretle sormaya mecbur olmuştu. Bir seçmenin kendisine oyunu şöyle kullan diyene “sen beni ne sanıyorsun diye” ters yanıt vereceğini ve kovacağını söyledi. Örnek olarak da seçime katılanların ev ziyaretlerinde seçmene sadece konuyu anlatmakla yetineceğini çünkü kime nasıl oy vereceğini söylemeye kalkması halinde aksi tepki alacağını iddia etmesiydi. Bizde de ben kime oy vereceğimi bilirim diyenlere tanık olmuşumdur.

Ancak buralarda usuller düşünülür ve seçim hilelerine karşı uyanıklık çağrısı yapılır.

En ünlü usul oy zarflarının ve pusulalarının mühürlenmesidir. Oy pusula ve zarflarının tam güvenlik içinde basılıp saklanması ilk önemli usuldür. Kimsenin eline geçmemesini sağlamak koşuldur. Ayni sınav sonuçlarının basımının ve saklanmasının kesin olarak gerekmesi gibi…

YSK da bunu aldığı kararda tekrarlamaktadır. Ancak basından öğrendiğimize göre oylama başlamadan iki gün önce bir seçmen evet oyu basılmış zarf ve pusulayı mesajında göstererek evet çıkacağını iddia etmiştir. Demek ki zarf ve oy pusulası dışarı sızmış olabilir.

Sandık başında kullanılan oyların zarf ve pusulalarında mühürlenmiş olduğunun denetimi oylama başlamadan önce saptanıp kayda geçirilmesi de esastır. Zaten sandıktan çıkan oyların kullanılan oylardan fazla çıkması halinde kayda geçirilerek fazlanın sayısı kadarının iptali yasa gereğidir. Çünkü sandıktaki oylar artık kimseye ait değildir yani kimliksizdir. Halbuki YSK seçmen gerçek oy gerçek demektedir ve sanki usulsüzlük olması halinde o sandıktaki oyların ihlali bir temel insan hakkı imiş gibi düşündüğünü ve yasayı uygulamamaya karar verdiğini gördük.

Seçimin sonucunun hileyle etkilenmemesi için alınan ve YSK’nın da kabul ettiği ilkeye göre mühürsüz zarf ve pusulalar dışardan ve muhtemelen çalınmış olarak sisteme katılmıştır. Seçimin sonucunu etkileyebilir. Hata sonucu olsa dahi o oyların iptali sandıktan oy kullananlardan daha fazla pusula çıkması halinde fazla oyların iptalinin seçimlerin sonucuna olumsuz etki yapmaması veya etkisinin çok az olmasının düşünülmesi gibidir.

YSK kim olduğu bilinmeyen bir insanın oy hakkının ihlalini gidermek için yasayı çiğnemesi tüm seçimlerin sonucundan daha önemli sayması anlamındadır. Kendi ifadesiyle hile karıştırılmasına engel olmak için konan yasa kuralını ihlal etmesi ve mazeret olarak da eskiden de yapıldı demesi de tam bir bizde bunlar olur diyerek hukuk devletini bozan geri devlet anlayışını yansıtmaktadır. Bunların yapılabildiği bir ülkede artık hukuk kurallarıyla organize bir devlet çalışması ve doğru çalışmasının sağlanması nasıl yapılacaktır.

Bunların dışında konuşlan hilelerden bir tanesi dışardan pusula getirilmesini de gerektirmez. İlk sandığa giden oyunu cebine koyar ve çıkar. O oyu baskı veya rüşvetle oy kullandırmak isteyene verir. O eline geçirdiği mühür ile pusulayı mühürler ve sonrakine verir. O seçmen de mühürlenmemiş bir pusulayı alıp sandığa girer ve mühürlüyü sandığa atar, mühürlenmemiş pusulayı da rüşvetçiye verir. Bir mühürsüz pusula son kurbandan elde kalır. Bu usulle hile yapan kişi kurbanların sandık başında başka türlü oy kullanmasına fırsat vermemesi gerekir. Onun kullanılan oy sayısı, mühürlü pusula ve zarflardan başka bir şeyin karışmaması şeffaflık için şarttır. Küçümsenemez. YSK büyük yanlış yapmıştır.

Seçimlerde hile hep iddia edilmiştir. Bu kez hukuk da hukukçuların üye olduğu kurum tarafından ve gergin ortam içinde çiğnenmiştir. Kurum daha önce verdiği kararlarda çelişmiştir. Yani bu gergin oylamada çelişkiler içinde tehlikeli karar almıştır. Sonucun kendisine zarar vermesinden endişe ederek karar aldığını veya kendisini tehdit etmemesini garantilemek için eleştirileri göze aldığını düşünebiliriz ki her iki şık da korkunun tüm Türkiye’yi sardığının yeni bir kanıtı olur.

Usuller kişi hakkını korumayı gerektirdiği gibi hassas durumlarda demokrasi ve hukukun egemenliğini sağlamaya yardımcı olmak için konur. Örneğin mecliste bir konunun tartışılması ve meclisin iradesinin tecellisi yanında tartışma şartları, tartışmaya katılan milletvekillerinin hakları korunarak, onlara yeterli bilgi sağlanmış olarak, halkın denetimi için şeffaflık ve tartışmanın gerektirdiği süreye riayet gibi birçok temel kurallar usul kurallarıdır ve meclis genel kurulunda konuşulması ve yeterli oyun verilmesi yetmez.

Nerelerde yeter? Geri ülkelerde, diktatörlüklerde yani demokratik görünmeyi dış baskıyla kararlaştırmış ucube ülkelerde…

Meclislerin demokratik olup olmadığını Avrupa Konseyi tanımlamıştır. Milletvekilinin yasa önerme hakkının olması onlardan bir tanesidir ama çoğunluk bir muhalifin önerme hakkının kullanılmaması için yasa tasarıların çoğuna ivedilik kararı alabiliyorsa ve işin sonunda ivedilik kararı olmayan öneri görüşülemez olursa orada demokratik meclis yoktur. Çoğunluk diktası vardır. Usul kuralları içinde her önerinin görüşülmesine başlarken anayasaya uygunluk denetimi yapılır kuralı da uygulanmazsa orada demokrasi görülmez. Ucube ile karşı karşıyayız.

Bu duruma meclisten itiraz da çıkmamaya başlarsa durum fecidir çünkü böyle durumlarda umut muhalefette ise de onun da duruma alıştığını ve üstelik çok yasa geçirme hevesiyle oy birliği ile ivedilik kararlarının alındığını görürüz. Demokratik meclis değil popülist meclisimiz işbaşındadır.

Onun için Türkiye’de seçim hilelerine engel olacak usulleri uygulatmayan YSK’ya hayret etmemek gerek. O da ayni gemide… kolay mı muhalefete hoş görü göstermek, kimden miras kaldı ki…