“Yurt”-Severler ve Yurtseverler – Halil Paşa

3031

TEMPLOS/ZEYTİNLİK KÖYÜNDE ÜÇÜNCÜ KATA İZİN VEREN BÜROKRAT VE “DAHA ÇOK KAZANÇ” HIRSIYLA MALUL BİR YURT-SEVER.

Emirname yasak etmesine rağmen neden “Halide Özerin”e ait bir yurt inşaatına üçüncü kat için planlama onayı verdiniz sayın müdür?

Sayın müdür bir ayı aşkın bir zamandır Templos İnisiyatifinin bu sorunun cevabını vermesi için yazılı dilekçesine cevap verme zahmetine bile katlanmıyor.

Kendisine her hatırlatıldığında, “yarın”, “hafta sonu” vb. mazeretlerle geçiştiriyor.

En son “Bilgi Edinme Yasasının 12’nci maddesinin 1’nci fıkrasına” göre sayın müdüre ikinci bir yazı ile bize gereken sürede cevap vermemiş olduğunu hatırlattık.

Bu kez olaydan Başbakan, İçişleri Bakanı ve Savcılık makamlarını da haberdar ettik.

Öğrendik aynı müdür Girne Belediyesine iki yıl önce verdiği 2 kat planlama onayını neden 3 kata çıkardığının gerekçesini yazmamış.

Biz bekleyip göreceğiz ama ya hükümet?

İçişleri Bakanını ziyaret ettik. Yanımızda müdürü aradı. Ulaşmak ne mümkün!

Müdür bey “nasıl olsa görevden alınacak umarsızlığıyla hareket ediyor” diye düşünmeden edemiyor insan. Öyleyse o zaman hükümet de kuruldu kurulalı, Şehir Planlama dairesini gözden çıkarmış durumda.

Templos İnisiyatifinin köyle ilgili sorununa gelince.

Girne İmar Planına göre artık Zeytinlik köyüne yurt, otel, eğlence ve müzikli yerlerin inşası ve açılması yasak. Bahse konu yurdu yapan adam zamanında 2 kat yurt yapmak için izin almış. Ancak bir nüfuzlu kişi araya girince özendirilmemek için verilmesi uygun bulunmayan kalkınma bankası kredisini de almış. Hükümet kurulmazdan bir hafta önce, 2 katlık izninin 3 kata çıkması için şehircilik dairesi müdürü, mahkemesi süren olayda kendisi devreye girip izin vermiş.

Bu kişi Balıkesir köyünde kalıyor. Zeytinlikte yasalara karşı, köy sakinlerinin huzurunu kaçırmak pahasına yüz kusur kişilik yurt inşa ederek, kar, ama daha çok kar için elinden geleni ardına koymuyor. Kiraladığı üç villası ve apartman daireleri, emeklilik maaşı ve yüze yakın yurt kirası, kalkınma bankası kredisi, emekli maaşı… Bütün bunlar yetmeyecekmiş gibi bir de ağlıyor.

Bir gece köy sakinleri ile yüzleşti. Köy sakinleri kendisine yaptığı yasa dışılığı, bakan ile bürokrat tarafından nasıl kayrıldığını, köyde 2 kat yasağına karşı 3’ncü katın kolonlarını dökerek başkalarına da

Bu adayı mahvettiysek biz mahvettik. Çünkü maddi çıkar hırsımız“ gözümüzü kör etti”, koltuğu sağlama almak için de siyasetçinin adam kayırması, müdürlüğünün selameti için de bakana karşı “evet efendimci” hallerimizin bir türlü sonu gelmedi.

Al Rum arazisini bedava. Emirname 2 kat mı der. Mahkemeye dava aç, sonra müdür “davayı geri çek de sana 3 kat izni vereyim” desin. Daha belediyede 2 kat iznin varken, sen 2 kat ruhsatıyla üçüncü katın kolonlarını dökmeye başla.

Bir yıldır sokaklarda, kavşaklarda köylerinin Girne’nin akciğeri olarak korunması için eylem yapan, enerjisini ve emeğini fedakarca harcayan, kavşaklarda pankart açan, meydanlarda gösteri yapan, kapı kapı imza toplayan, köyüne sahip çıkan Templos İnisiyatifi ile YURT-SEVER değil, ücretsiz YURTSEVER insanların yeşilini çal betonu koy yerine. İki de yetmez Üç kat!

Köylerine vereceğin sosyal maliyetin zararını görmeyecek kadar enayi mi sanıyorsun iki yıldır köylerini korumaya çalışan bu fedakar insanları.

Sen Girne’nin son yeşil köyünü “para kazanasın” diye değil, “daha çok para kazanasın” diye betona gömerken, bunu, torpil-rum arsası–kalkınma kredisi-yasaları çıkar sağlamak için kötüye kullanmak üzerinden yapacağını sanıyorsan yanılıyorsun dostum.

Eylemse eylem! Hukuksa hukuk!. Templos/Zeytinlik İnisiyatifi köyün sakinleriyle sahaya indi bile.

YENİŞEHİR MAHALLESİNDE SON DURUM

İnsanlar resmen dişini tırnağına geçirmiş on yıllardır mahallelerinde süren nispeten sakin ve huzurlu yaşamlarını korumak için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Eylemse dayanışacak örgüt bulup eylem yapıyor. Pankartsa mahalledeki son neferine kadar, yaşlısı erişkini, kadını erkeği, çoluğu çocuğu ile pankart tutuyor. Yasal olarak haklılığını görmezden gelen hükümete rağmen bizzat kendi yağı ile kendi ciğerini kavurarak bir şeyler yapmaya çalışıyor.

Geçtiğimiz hafta o mahallenin yaptığı eyleme destek için oradaydım. Mahallenin en yaşlı kadınları en öndeydiler. Onlarla mücadelelerinde dayanıştım. Ne mutlu bana!.

Hükümet kanadı sus pus. Kamu arazisinin betonlaşmasına karşı yeşil kalması için direnen mahalle sakinlerine, mahkeme yolunun açık olduğunu ve haklarını arayabileceklerini söylemekle yetiniyorlar. Yani; “ne haliniz varsa kendiniz görün” demeye getiriyorlar.

Bakalım kim kazanacak. Mahallenin sakinleri mi, yoksa mahallenin sakini olmayıp ama rantçısı olanlar mı?

KÖTÜYE GİDİŞATIN SORUMLUSU BİZ HEPİMİZ VE İÇİNE HAPSOLDUĞUMUZ STATÜKOMUZDUR

Son yılların hükümetlerinde milletvekilleri ve bakanlar arasında yeterli hukukçu olmadığı, bu nedenle meclisin ve hükümetin iyi çalışmadığı söylenirdi. Halbuki şimdi Başbakan ve İçişleri bakanı da hukukçu. Başbakan Yardımcısı da bir Mülkiyeli.

Gelmiş geçmiş hükümetlerinden o hükümetlerin bakanlarına, cemaatimizde oluşan maddi çıkar ilişkilerine bağlı olarak, hepimiz ama hepimiz de bir şekilde statükodan “yarar” sağladığımız içindir ki; sürerdurumun değişmesinden, ne politikacıyı seçen vatandaş, ne bürokratları atayan politikacı ve ne de bürokratlar samimi değiller. Tam tersine toplumun farklı kesimleri bir şekilde nemalandıkları statükonun değişmesinde çok hevesli ve heyecanlı görünmüyorlar.

Hatta cemaatimizdeki kötü gidişatın önüne geçmek için acil tedbirler alıp özel çaba harcayacak kişi, örgüt bulmak da oldukça zor.

Bilelim ki bu adanın kuzeyinde trafik keşmekeşinin de, trafik kazalarının da yaratıcı failleriyiz.

Rant uğruna beton bloklar dikip, kaçak katlar çıkıp, ağaçlarımızı kesen de biziz, yeşilimizi mahveden de!. Taşıyamadığımız nüfus, en güzel kıyılarımızı peşkeş çektiğimiz “çevre katili beş yıldızlı beton bloklar” ile beslenen lağım sularının denizimizi kirletmesine izin çıkaran da bizim seçtiklerimiz!

Türkiye istedi diye ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda yol açacağı sosyal maliyetlere zerre kadar kafayı yormaktan aciz ve “şükran” niyetine vatandaş üzerine vatandaş yapan bizim oylarımızla seçtiklerimizdir adanın kuzeyini sorma gir hanına çeviren!..

Kanalizasyon kokulu sokak ve caddelerin faili de seçmeni, seçileni, yönetileni ve yöneteni ile bilelim ki Kıbrıslı Rumlar ve Amerikalılar değil ama biziz!

İrili ufaklı rantlarımız, çıkarlarımız, aynı zamanda eşit, adil, aptal ve şeffaf olmayan yönetimlerimizle, güney ile aramızdaki kapanmayacak gelişmişlik farkına bakıp utanacak yerde hala milliyetçilik ve dincilik rüzgarına savrulan biz.

İnisiyatifler de neymiş. Birkaç köy, birkaç mahalle; ha de birkaç da kent…

Bırakın kavşaklarda pankart açsınlar, bildiri dağıtsınlar, nümayiş yapsınlar ve bağırsınlar bağırabildikleri kadar “ada elden gidiyor” diye!.

Memlekette özgürlük mü yok?

Hem avukat da var, mahkeme de!. Parası olan gider başvurur!

Eşitleyin nüfusu. Mamma var ya ucunda. Kalite de neymiş. Vurun kazmayı, kurun Üniversiteyi. Verin krediyi, atın temellerini 3 katlı ve 8 katlı yurtların ve dökün kolon üzerine kolonları, dam üstüne damları!

Yeşil parkmış, yeşil ağaçmış, yeşil dere, yeşil tepe, yeşil vadi, yeşil dağ ve yeşil ovaymış… Temiz hava, temiz sokak, temiz deniz, temiz siyasetmiş…

Bunlar para getirmiyor.

Artırın nüfusu! Doldurun betonu ve sı.ın içine!.

Belli olsun YURT-SEVERLERİ de YURTSEVERLERİ de bu “kahpe” adanın.