arşivUlus IrkadKarşı devrimin indikasyonları -5- – Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

Karşı devrimin indikasyonları -5- – Ulus Irkad

Yeniçağ podcastını dinleyin

ulusAnarşizmin Sovyetlere Eleştirisi

Şu anda dünya üzerinde, bilhassa Batı’da kapitalist Global krize karşı devamlı ortaya eylem koyan ve  bizde pek bilinmeyen Anarşizm hakkında sözlükler (Vikipedia,u.ı.) şunları yazıyor:

“Zorlayıcı kurumlara ve toplumsal bazlı hiyerarşilere karşı olmak anarşizmin asli ilkelerindendir ve ayrıca anarşizm gönüllülüğe dayanan bir toplumun nasıl işleyeceği konusunda olumlu bir görüşü ifade eder. Anarşist felsefeler arasında hatırı sayılır bir çeşitlilik vardır. Şiddetin anarşizmdeki yeri, ne tür bir ekonomik sistemin olması gerektiği, çevre ve endüstriyalizm hakkında sorular ve diğer hareketlerde anarşistlerin rolleri gibi farklı alanlarda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Anarşist akımlar bu nedenlerle birbirlerinden çok farklı ve hatta karşı olabilirler. Örneğin anarşist komünizmin yanı sıra Hıristiyan anarşizmi gibi anarşist akımlar da mevcuttur”

Aslında Sovyetler Birliği’nde devrim başladığında Bolşeviklerle birlikte hareket eden anarşistler sonradan onlarla ters düşmüşler  ve daha fazla da onların parti içindeki bürokratlaşmalarına tepki duymuşlardır. Sovyet devriminden sonra genel anarşist tavır nisan 1919 Nabat Kongresi’nin bir kararında ifade edildi; bu karar “otoriter, merkeziyetçi ve devletçi bir temelde örgütlenen, tamamen politik organlara dönüşmüş olan sovyetlere katılmaya” karşı çıkıyordu (Woodcock,1998,sf.433)

“Bu tutum kaçınılmaz bir şekilde bolşeviklerin düşmanlığına yol açtı; daha sonra kendisi de komünist hoşgörüsüzlüğün kurbanı olan Leon Troçki’nin “haydutlar” olarak tanımlama alışkanlığında olduğu anarşist muhaliflerin politik olarak ezilmelerinin yeterli olmayıp fiziksel olarak da tasfiye edilmeleri gerektiğinin en şiddetli savunuru olması dönemin en tuhaf tarihsel ironilerinden biridir”(Woodcock, sf.433).1919 sonrasında anarşist tezlerden kitlelerin etkileneceğinden korkan Komünist Partisi anarşistlere karşı büyük bir kırıma girişti.1921 yılında genel bir tutuklama kampanyasına girişilerek Fanya Baron ve sekiz yoldaşı 1921 Eylül’ünde Moskova’daki Çeka Hapishanesi’nin bodrumlarında vuruldular (Stalin’in onbinlerce Troçkist’e yaptığı gibi,u.ı.). Ardından Tolstoycular da zindanlarda öldürülmeye başlandı. Maalesef Sovyet Devriminin hemen akabinde Komünist Partisi, anarşistlere karşı büyük bir kırıma başlamıştı.

 

ANARŞİZMLE  KOMÜNİZM  ARASINDAKİ KIRILMA NOKTASI NEYDİ?

Sovyet Devriminden sonra Sosyalist sistemde devletin arada yaşayacağı görüşü anarsitlerle Komünistler arasındaki en büyük ayrılma noktasıydı. Onlara göre partileşmek de bir nevi otoriteydi ve onlar bu otoriyeti benimsemiyorlardı. Anarşistlere göre halkı örgütlenmek, partileşmek değil,  özgürleşmek kurtaracaktı.

“Devrim ve İsyan eşanlamlı görülmemelidir. Devrim, koşulların, yerleşik durumun ya da statünün, devletin ya da toplumun altüst edilmesinden ibarettir ve dolayısıyla politik ya da toplumsal bir edimdir. İsyanın sonucunda da kaçınılmaz olarak koşullarda bir dönüşüm hoşnutsuzluklarından başlar; silahlı bir ayaklanma değildir, bireylerin sonuçları dikkate almaksızın ayaklanmalarıdır, ayağa kalkmalarıdır. Devrim yeni düzenlemeleri hedefler; isyan bizim için düzenlemeler yapılmasına artık izin vermemeye, düzenlemelerimizi kendi kendimize yapmaya yöneltir bizi ve “kurumlara”  büyük umutlar bağlamaz…”(Woodcock,sf.111).

“Sosyalizm otoriterse; şimdi politik  silahlanmış oldukları gibi ekonomik iktidarla silahlanmış Hükümetler varsa; tek kelimeyle Sanayi Tiranlıkları olacaksa, insanın son devleti ilkinden daha kötü olacak demektir” Wilde’den aktaran Woodcock, sf.470).

 

ANARŞİZMİN SOVYETLERE ELEŞTİRİSİ

Önceleri Bolşeviklerle beraber 1917 devriminde samimi bir şekilde yer alan anarşistlerin daha sonra onlara karşı cephe alışlarının başlıca sebepleri arasında onların gericiliğin araçları olduklarını görmeleridir.Onlar fabrika komitelerinin devrimci rolünü savunmaya başladılar. Anarşistlere göre İkinci ekim Devriminden önce , sınıfsız bir entelijensiya unsuru ile karışmış politik, anarşizan sınıf örgütleriydi. Onlara göre, Sovyetler zorlama veya baskı olmaksızın, tartışma yoluyla ve azınlığın iradesini baskı altına almaksızın çoğunluğun iradesi yoluyla proleteryanın iradesinin billurlaştığı merkezler olarak hizmet verdiler (Graham,2007,sf.436).

“Bolşeviklere yardımımız onların zaferinin başladığı noktada bitmelidir. Yeni bir cephe açmalıyız., çünkü ilerlemenin gereklerini yerine getirdik. Şimdiki savaş alanını terk edeceğiz. Artık Bolşeviklere eşlik etmeyeceğiz; çünkü onların “kurucu” çalışmaları başlamış, daima karşısında savaştığımız ve ilerleme için bir fren olan devleti güçlendirmeye yönelmiştir. Yok etmeye kararlı olduğumuz bir şeyi güçlendirmek bizim işimiz değil. Üçüncü- belki de sonuncu-devrime yönelik çalışmayı örgütlemek için alt sınıflara gitmeliyiz. Ve nasıl önceleri Sovyetler içinde yer aldıysak, şimdi de iktidarın ellerine geçmesiyle birlikte yasa-koyucu ve devletçi organlar olan Sovyetlere karşı mücadele etmeliyiz”(Graham,sf.439).

Terörizm anarşistlere karşı Bolşeviklerin kullandığı bir silahtır. Bu silahla tüm burjuvazinin elinden alınan otorite tekrar geri gelmektedir.Alexander Berkman da 1921 sonrasında Emma Goldman’la o zamanki Sovyetleri eleştirirken sankide gelecek olan yanlışlıkları görmüş ve yazdığı makalede şunları söylemekteydi (Graham,sf.456):

“Ayırt edici özellikleri-doğasında var olan toplumsal husumetler- Sovyet Cumhuriyeti’nde sadece biçimsel olarak kaldırılmıştır. Gerçekte bu husumetler mevcuttur ve çok derine kök salmış durumdadır. Emeğin sömürüsü, işçinin ve köylünün köleleştirilmesi, bir insan, bir kişilik olarak vatandaşın feshi, ve hükümetin sahip olduğu evrensel ekonomik mekanizmanın mikroskobik bir parçası haline dönüştürülmesi; Devlet tarafından desteklenen ayrıcalıklı grupların yaratılması; zorunlu emek hizmeti sistemi ve onun cezalandırıcı organları- tüm bunlar Bolşevizmin nitelikleridir.

Bolşevizm, Parti diktatörlüğü ve Devlet Komünizmi ile, özgür, otoriter  olmayan Komünist toplumun başlangıcı değildir ve asla olamayacaktır da, çünkü hükümetsel zorlayıcı Komünizmin gerçek özü ve doğası böylesi bir evrimi dışlar. Onun ekonomik ve politik merkezileştirimesi, her etkinlik ve girişim alanını bürokratikleştirmesi ve hükümetselleştirmesi, insan ruhunu kaçınılmaz askerileştirmesi ve alçaltması, mekanik olarak, filizlenen her yeni yaşamı yok eder ve yaratıcı ve kurucu çalışma ateşini söndürür (Graham,sf.459).

Anarşistler de aynen Troçkistler gibi çok uzun bir süre sansür edildiler ve görüşleri gün yüzüne çıkamadı.George Woodcock ve Robert Graham’ın kitapları son zamanlarda bize bu açığın kapanmasına yardımcı oldu. Olaylara bireysel örgütlenme ve Proleter örgütlenme bazında en alt birimlerdeki komite örgütlenmesi ve çalışmaları temelinden bakıp Sosyalist ve devrimci örgütlenmeler hakkında en detaylı bilgiler veren anarşist bakış açısı, aslında bir bakıma geçmişteki sosyalist ve komünist mücadelelerdeki yanlışlıklar ve de bunların bir kez daha uygar bir dünya oluşurken yapılmaması hakkında da bizlere örnekler ve de yeni bir eleştirel bakış getirmektedir. Kimbilir, bugünkü sol mücadelelerdeki yaklaşık altmış senedir görülen hareketsiz lik – donmanın nedenlerinden birçoğunu ve  bir başka değerlendirmesini anarşizmdeki eleştirel bakışta daha fazla bulacak, bu bilgilerin de değerlendirmeleriimize katılmasıyla, geleceğin dünyasını  daha da hatasız, ona göre şekillendireceğiz.

-DEVAM EDECEK-

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
236AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin