yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGerçekler korkunçtur, yeter ki yüzleş! – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Gerçekler korkunçtur, yeter ki yüzleş! – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Laflar güzel yerine konur. Gerektiğinde sizi aldatmak için de tam da işlevini de görür. Çok tuhaf kelimler iroonik başlık olur: “Umuda yolculuk”! Hiç uzağa gitmek gerekmez. Nezaman Kıbrıs konusunda bir gerçeği konuşmak istersek, altından hep korkular ve yapılandan kaçış belirir. Alışıp yanlışların esiri veya onlardan rant sağlamanın basit siyasal çıkarın cenderesine çoktan girdik. Kıbrıs konusunda “Mülkiyet, insan hakları” denilince, nasıl nefretle korkuların gerçekleri örtme çabasına hep takılıp kaldık. Yine dinlerken ürpertiler yaşanan, son günlerin dünyalaşan dramın mültecilerinden, işine gelenlerin nasıl rant kazanıp, bu göç yolunda hisse aldığını da görmezlikten geliyoruz. Şöyle düşünemiyoruz: sınırı geçirmek için taşınıp para kazanılan bazı mültecilerin, sonradan denizlerde balıklara yem olma gerçekliği korkuncunu hiç düşünmek istemiyoruz. Nitekim; geçenlerde Lefkoşa sokaklarında, sıcağın yakışında, arkadaşım Gaburdi ile işimiz icabı dolaşırken; Özelikle çok lüks bazı araçları sürenlerin, zamanında uyuşturucudan insan kaçakcılık olaylarında duyuldukları aklımıza geldi. Zaten Kıbrıs ahalisi hep şu soruyu yeri geldikçe sorar; “bukadar parayı nasıl kazandı* Bizim maaş durumumuz orta halli iken, neden bunların ondabirini kazanamıyoruz” sorgusu hep yapılır. Ben bunları yazarken, yine Lipya açıklarında batan tekne, Botrum açıklarında göstere göstere oluşan göç yolunu, Macaristan sınırındaki göçmen olaylarını, Türkiyede ki Suriyeliler faciyaları ve kamyonlarda nefes alamayıp Avusturyada ölü bulunan benzer insan manzaraları anlatılıyordu. Adeta kafamda gerçeklerin nedenli korkunç olduğunun yansıması oluştu. Gözlerimi kapadım ve kendimi yakın tarihe attım!

****

Mülteciler denilirken, tanıdık ülkelerden birisi de Afkanistan dı!ikibin başına doğru zaman işledi. Başta ikinci Buş hep “özgürlük için, teröristler cezalandırılacaktır” deniliyordu. Dünya medya ayni nakaratı okuyordu. Nakarat okunurken de savaş sesleri Afkanistan dağlarına uzanan bonbalarla yağmurlaşıyordu. Afkanistana “Özgürlük getirilip” orası refaha taşınacaktı.Arada şu sözler de duyulmak istenmiyordu: “Afkanistandaki rejimi kimler destekledi”? Ama bunlar duyulmadı. Afkanistan işkal edilip “demokrasinin ayaksesleri ile çınladı”!

Aradan seneler geçti… Şimdi duyulan birçok mülteci ölümlerinin ülkesel simgeleriden birisi de Afkanistanlılar oluyordu. Dökülen trilyonlar, gönderilen uluslar arası güçler ve savaşla düzeltilecek Afkanistanlılar, yukarda sıraladığımız yolun mülteci cesetlerinden birileriydi!****

Yarı uyanık gözlerim yeniden rüyaya daldı… Bukez yer ırak tı! Saddam diye birisi hep suçlanıyordu. Sanki insan değil “timsahtan” sözediliyordu.Oysa Saddama silahı da kimyasalı da veren, onu suçlayanlardı! Hat da tarihi şu sözler, karanlıkta çok korkunç yalanın haykırışı gibi geliyordu: “40 dakikata dünyayı vuracak nükler silaha sahip olmak üzeredir”! Hemen yine uçaklar füzelerle ve hat da kurşunların başlıkları az uranyumla bezenip Irak semalarında kulanıldı. Uçaklar dahi katliyam yaparken “Saddama selamlarla” deniliyordu. Şu ezber hep tekrarlana tekrarlana, idolojik esruman oldu: “Özgürlük feneri* Ortadoğunun nurlu ufukları”!

Derken ırak da işler tamam oldu. Ama denilen özgürlüğün kırıntısı biryana, ülke iyice boğuldu. Şimdi denizlerin dibinden, Avrupa kapılarındaki cesetlerin birkısmı ırak meşeğli! Özgürlük fenerinin demokrasi insanları olarak ülkelerinden batıya kaçıyorlar!

****

Artık Lipya sahilerindeki balıklar son dönemde epey insan etine tanık oluyorlar. Tekne yüklü yüzlerce insanın, batma ile denize gömülme haberleri normaleşti. Yeniden gözlerime uyku geldi. Bir diktatör Kadafi vardı. Onu devirmek için ve Lipyaya özgürlük getirme adına, dünya Lipyaya bonba yağdırıyordu. Hat da Kadafiye tecavuz edilerek katledildi. Demek ki ülkeye barış ve huzur geldi. Çünkü batı medya, önemli büyük ülke lideri böyle buyuruyordu. Hat da; Türkiyenin muktediri önce “Lipya çölerinde işimiz ne” derken, birden dostu Kadafinin başına inen bonbaları yağdıran itifakın yanında çantalarla katıldı!

Libya refahı birden unutulurken, ülkenin açıkları artık insan cesetleri ile dolmaya başladı. Lipya gelen “özgürlük ortamına” uygun olarak, daha güneydeki Afrika ülkeleri de “umut yolculuğu” köprüsü olarak ülkeye yöneldiler. Odenli demokratikleşti ki göç dalgası kolayca Lipyadan denizlere uzanan yeni ölüler diyarını da oluşturdu. Nasılolsa denetimsizlik ile boşluğu insan mafyacıları hemen doldurdu. Tıpkı dolarların petrol kuyularını zaptetmesi gibi!***

Doğu komşumuz Suriyeyi yazmasak olmaz! Milyonların savaştan kaçarken başlarına gelmedik kalmadı. Giderek Türkiye diyarında, botrum Yunanistan sahilinde veya Macaristan kapılarında bolca Suriyeli mülteci can verdi. Aşağlanıp köleleştirilen bu insanlar, “umut yoluna” düştüler. Ülkelerine özgürlük taşıma adına IŞİD, Elnusra ve nice örgüt taşındı. En acımasız baskıalrdan insanlar, kendilerine “umut” diye göserilen batıya yöneldiler. Ortadoğu Baharının veya gelecek rüzgarın özgürlük esintileri batıdan Suriyeye yönelir sermaye ile siyasetleri yerleşirken, insanlar da kaçak kaça bir umut yolu arıyorlardı!

Son katliyamların bilançosu biryana; Suriyeden kaçıp ülkelerde darmadağın olan insanların sayısal milyonlarla ifade edilmesi tesadüf değildir. IŞİD Suriye topraklarında en acımasız rejimi oluşturuken, Suriyeliler de yaşam yolunda denizlerde, kamyonlarda veya bulundukları ülkenin sokakalrında canvermeğe devam ediyorlar.

****

Listeyi uzatmak mümkün. Batı doğuyu sömürmek veya Kuzey Güney eksenini yeniden paylaşım adına kolonileştirirken, sermaye oradan trilyonlarca kar, askeri makinenin işlenmesi sağlanırken; Doğudan ve Güneyden Avrupaya göç dalgası epey yoğun yayılıyor. Çaresizliklerle, ekonomik yoksuluk, savaşın korkunçluğundan ve bozulan iklimlerin çaresizleştirdiği milyonlar, çareyi “Umut yolunda” bulmaya çalışıyor. Öyle bir yol ki mafyanın tutsağı, yönetimlrin horgörmesi ve denizden kamyonun kasalarında korkunç şekilde can verme yolculuğunu yapıyorlar.Kapitalizmin eşitsiz işleğiş kuralı, yeniden sömürgeleşmenin yapısal insan bedeli, semayenin daha fazla kar hırsı ve savaşlarla kontrol veya Pazar sorununa çözüm arama yöntemlerinin, insani faciyasını, geniş dünya coğrafyasında insan ölümleri ile yaşıyoruz. Avrupa uyguladığı politikalarının insan faciyalarının şimdi bizat kendi kapılarına gelmesine tanık oluyor. Emperyalizmin sömürgeleşmenin çok acı bir sonucudur! Gerçek budenli korkunç ve yalındır. İnsana bakışın ve kar dürtüsünün yaratığı eşitsiz dünyanın sadece bir yönü ile karşılaşıyoruz.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin