arşivAli SarıtepeResmi rakamla buyuruldu: Soma’da 301 ölü - Ali Sarıtepe
yazarın tüm yazıları:

Resmi rakamla buyuruldu: Soma’da 301 ölü – Ali Sarıtepe

Yeniçağ podcastını dinleyin

(Soma maden ocağı o kadar çok baskı altına alındı, o kadar çok karartmalar yapıldı ki, maden faciasında yaşamını yitiren madenci sayısı kamuoyunda şüpheyle karşılandığı, tarafım da aynı şüpheler içinde olduğu için: Resmi rakamlar ifadesini kullanmak madenci ölümlerine bir saygının gerekliliğidir.)

Genel olarak her hangi bir yerde, bir alanda büyük bir facia ya da kaza(!) olmuşsa; konunun içinde ve çevresinde bulunan unsurların ya da kurumların, meydana gelen vakadan payları olmadığı ne yazık ki mümkün olmamaktadır.

Soma maden faciası da bu haldedir.

Kazanın hemen başında verilen beyanatların ana karakteri: İşyerinin yapılan denetlemelerde mükemmel derecede yeterlilik verdiği ve dolayısıyla da işverenin; her hangi bir şekilde kusuru olmadığı, devletin de bu işyerinde gerekli olan tüm denetlemeleri zamanında ve titizlikle yerine getirildiği ifade edilerek; maden ocağındaki trafonun patlaması sonucu olarak bu elim kazanın meydana geldiği ifade altına alınmış haldeydi.

Hey hat!

Maden ocağı faciasındaki nedenler kısa sürede kendisini karşı konulamaz bir dirençle açığa çıkardı.

Trafo patlaması kaynaklı değildi.

Galerilerdeki ısınmalar yaklaşık bir aydan bu yana var haldeydi.

Üretim durdurulup nedenleri araştırılıp, gereken önlemler alınmamıştı.

Karbon monoksit ölçüm sonuçları dikkate alınmamıştı.

Galerilerin tavan ve kenarları, yanmaya karşı dirençli olan ve çökmelerden dolayı oluşacak olan daralmalara karşı durabilecek malzemeler kullanılmamıştı.

Sığınılacak yaşam odaları yapılmamış.

Karbon monoksit gibi maden ocağından çıkan gazlara karşı ilk koruyucu olan gaz maskeleri, hem yetersiz tutulmuş ve hem de kömür ocağında koruyucu karakterde/vasıfta olmayan koruyucu nitelikleriyle; acil güvenlik envanterinin malzemeleri yapılmıştır.

Meydana gelebilecek ocak içi olayda ve gaz kaçaklarında; ocakta o anda bulunanların temiz hava teneffüs edebilecekleri havalandırma sistemleri yok noktasında tutularak, önlem eksikliğine ısrarla devam edilmiş.

Vardiya değişimlerinde: İçerdekilerin dışarıya çıkması ve dışarıdakilerin içeri girmesi esası üzerinden yapılmamış; vardiya değişimi nöbet teslim alma-nöbet teslim etme esası üzerinden yürütülegelmiş, üretimde devamlılık bu esas üzerinden yürütülmüş.

Ve bu koşullar içerisinde bulunan bir işyerinde doğal olarak sendikanın olmadığını düşündüğümüzde: Maden İş Sendikasının örgütlü ve toplu iş sözleşmeli halde var olduğu hali ortaya çıkmaktadır.

Bu kaza(!) niye oldu:

Yukarı da var olan hallerin sonucu olarak, kaza:

İŞVEREN –SENDİKA-DEVLET(SİYASİ İKTİDAR) sac ayağının bu kaza oluşumunun tek yapıcısı olduğu ortaya çıkmaktadır.

Maden ocağı özelleştirilmesinden sonra ki üretim maliyeti ve üretim miktarı konusunda kendi farklılıklarını anlatmaya çalışırken Soma Holding ana sermaye deri  Alp Gürkan: “iş yaptırmada özel teşebbüsün marifeti” demekteydi.

Soma Holding gerçekten marifetlidir.

İş çıkarma, yapma biçimini “hade-hade” ana karakteri üzerinde kurmuş.

(Siyasetçilerin/hükümetlerin işçi/çalışan şişirme mahrumiyetinde olmamıştır. Aksine bir işçiden birkaç işgücü çıkarma esası olmuştur.)

Bu tip işverenliğin ana karakteri siyasal iktidarla iç içe şeklinde olmaktadır. Gözler ve kulaklar daima  siyasal iktidardadır.

Kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT) özelleştirmeden önceki hallerinde:

Kuruluş amacında Türkiye sanayisini kurmak, sanayi üretimini geliştirmek halindeyken; zamanla, özel sektör sanayisine mamul, yarı mamul mallar üreten bir konuma getirildiler. Fabrikaların üretim teknolojileri yenilenmeyerek, teknolojik gerilik içinde bulunan fabrikalar haline getirildiler.

Siyaset(hükümetler), kamu iktisadi teşebbüsleri siyasetlerinin arpalıkları olarak kullandılar. Siyasetler kendi seçmenlerinden işsiz olanlarını bu işyerlerine yerleştirilmesinin kurumları haline getirmiş. İstihdamlar, üretim sağlayan rakamların çok çok üstüne çıkarılarak KİT’ler; devlet bütçesinin kara delikleri haline getirilmiş.

Durumun vahametini anlatmak için bir örnek.

Özelleştirilmelerden önce Zonguldak Kömür Madenleri İşletmelerinde, maden ocaklarında fiilen çalışan işçi sayısı beş bin iken; yeryüzünde, yer üstünde çalışan, çalışan görünen işçi sayısı ise on bin kişidir.

Kamu işyerlerinin siyaset arpalıkları olarak işçi istihdamı açısından bile ne hale getirildiği örneğidir.

Devletten kiralanan, özelleştirme kapsamına Soma maden ocakları gibi alınan yerler ise: Özelleştirilmiş olan bu işyerlerinde artık şişirilmiş işçi kadroları yoktur. Tam aksine çalışan sayısı en az da tutularak  üretim miktarını en üst seviyeye çıkarmak temel politika olmuştur. Siyasal iktidardan nemalanan ya da siyasal iktidarın yarattığı işveren olmalarından dolayı, bu tip işyerlerinde çalışanlar siyasal iktidarın seçmen kitlesi haline getirilmekte ve mitinglere hazır kıta olarak görev yaptırılmaktadırlar.

İşçi sayısı en azda olmakta.

Soluksuz üretim yapılmakta.

Türkiye işsizlik oranının gelmiş olduğu boyut itibariyle, işsiz kalmamak için; üzerlerine kurulan baskılardan bir tanesi olan siyasette kullanılmalarına çaresizce rıza gösterir konuma gelmiş olmaktalar.

Devlet kurumları da; egemen siyasetin yönlendirmesinde denetleme mükellefiyetlerini bu tip işyerlerinde kağıt üzerinde yapmakta, iş ve işçi güvenliği konusundaki hayati eksikliklere bile göz yumarak, birbirlerinde karşılıklı olarak faydalanmaktadırlar.

Devlet:

Tespit-uygulama-kontrol= Güvenli üretim sorumluluğunu yerine getirmeyerek kölece çalıştırmanın sac ayağının biri olma durumuna gelmektedir.

Ton başına maliyetin 120-140 dolardan, 20-30 dolara çekmeyi; özel sektörün çalışma yöntemi olarak açıklamanın arkasındaki gerçekler bunlardır.

Bir işçiden birkaç iş gücü çıkarılmaktadır.

Bir işçiden, bir işçinin işgücünden:

Ana patron,

Taşeron,

Ve kol başları, dayı başları.

Sömürünün bu derece yoğunlaştırılmış olmasına karşı, sendika Maden İş Sendikası: Yapısı gereği iş gücü sömürüsünün sınırlandırılması ve işçilerin çalışma koşullarını ve iş güvencelerinin sağlattırıcısı olması gerekirken; “halbuki en güvenli iş yeriydi” diyerek, var olan üretim koşullarına kendisini ne kadar kör tuttuğunu göstermektedir.

Bu sendika, sarı sendika bile değildir.

Sermayenin hunharca sömürüsünden nemalanmakta, devletin gücü gibi kendisi de sömürü mekanizmasının üçüncü sac ayağı olmaktadır.

301 maden işçisi cinayetinin eylemcisi olarak kendisini konumlandırmıştır.

Soma asla kaza değildir.

Tam teşekküllü cinayettir.

Cinayetin aktörleri:

İşveren,

Sendika,

Ve devlettir, siyasi iktidardır.

Gerçek budur.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
236AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin